Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/508
Karar No: 2019/6001
Karar Tarihi: 12.12.2019

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2017/508 Esas 2019/6001 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2017/508 E.  ,  2019/6001 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 03/02/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/06/2016 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı ve ... dışındaki diğer davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle daha önceden belirlenen 26/11/2019 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın incelemeye alınıp bilahare 12/12/2019 günü görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    1-Davalı ...’in temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı ... dışındaki davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı vekili; davalı ... Belediye Başkanı ..."in seçim gezisi programı kapsamında müvekkilini karalayıcı açıklamalarda bulunduğunu, küçük düşürmeye çalıştığını, müvekkili hakkında kamuoyunda şüphe uyandırarak şeref ve haysiyetine saldırdığını, söz konusu beyanların 11 Ocak 2014 ve 12 Ocak 2014 tarihlerinde Bizim ... Gazetesi ile ... ... Gazetesinde yayınlandığını, yazı içeriğinin davacıyı küçük düşürme, onur, şeref ve saygınlığını zedeleme amacına yönelik olduğunu, dava konusu yazıda yer alan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu belirterek oluşan manevi zararın tazminini talep etmiştir.
    Davalılar vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
    Mahkemece; davalı ...’in, davacıya yönelik kullandığı ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya kapsamından; davalı ...’in, mahalli seçimlerde CHP ... Belediye Başkanı adayı olduğu, seçim gezisi programı kapsamında vatandaşlarla kahvaltıda buluştuğu, toplantıda yaptığı konuşmasında; ‘‘...buraya baktığımda yapılan değişikliğin çeşme olduğunu görüyorum. Üstüne hiçbir şey konulmamış. Türkiye’de baraj yapan tek belediye biz olduk. Kentimizin en büyük sorunu olan su kesintilerinin önüne geçtik. AKP iktidarı barajı kötülemeye başladı. Seçim çalışmaları başlayınca da barajın dibini gösterip, su çekmeye başladılar. Bunu nasıl yaptılar? Barajın kapaklarını zaman zaman açıp nehirleri besleyeceğiz deyip suyu harcayarak. Sabanca gölünden su çekmek için 100 trilyon para harcadılar. Bu işin başındaki firmanın sahibi de başbakan ...’ın damadıdır. İşte bunların hepsi oyun. Devletin 36 yılda yapamadığı barajı, 30 ayda yaptık diye beni yargıladılar...’’ şeklinde beyanlarda bulunduğu, bu ifadelerin davalı şirketlere ait internet sitesinde ve gazetelerde yayınlandığı anlaşılmaktadır.
    Dava konusu uyuşmazlık; davalı ...’in, davacı hakkında sarf ettiği sözlerin ifade özgürlüğü ya da kişilerin şöhret ve itibarına saygı gösterilmesini isteme haklarından hangisinin kapsamında kaldığına ilişkindir.
    İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir (Anayasa Mahkemesi (AYM); Bekir Coşkun, B. No: 2014/12151, 4/6/2015; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015).
    İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 ve AYM; Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018).
    İfade özgürlüğü, temsil ettikleri seçmenlerinin kaygılarına dikkat çektikleri ve onların menfaatlerini savunmak zorunda oldukları için halkın seçilmiş temsilcileri bakımından özel bir öneme sahiptir (AİHM; Lombarda ve diğerleri Malta, B. No: 7333/06, 24/4/2007).
    Öte yandan; maddi olgular ile değer yargısı arasında da ayrıma gidilmeli, değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı gözetilmelidir (AİHM; Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986). Zira, taraflara değer yargılarının doğruluğunu ispat külfeti getirilmesi, hakkın kullanımını imkânsız kılacaktır. Bununla birlikte, değer yargısının da makul bir olgusal temele sahip olması gerektiği, orantılı ve ölçülü bir biçimde ifade edilip edilmediği denetlenmelidir (AİHM; Jerusalem/Avusturya, B. No: 26958/95, 27/2/2001).
    Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş hâlde dahi ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa"nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur (AYM; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014). Bu itibarla, Anayasa"nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şöhret ve itibarının korunmasıdır. Davalının söylediği sözlerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. Bunu ancak davanın bütününe bakarak anlayabiliriz.
    Bu tür davalarda mahkemece yapılması gereken; kamuya mal olmuş kişilerin şöhret ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde bu iki hak arasında makul bir dengenin kurulmasıdır. Dengeleme yapılırken her bir somut olay bakımından şu hususları göz önünealmak gerekmektedir: Dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işlevi ile yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliği ile uygulanan yaptırımın niteliği (AYM; Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018).
    Yine göz önünde bulundurulması gereken ilk husus, davanın taraflarının toplumsal konumlarıdır. Bir yanda olayların meydana geldiği dönemde ... Belediye başkanı adayı olan davalı, diğer yanda ise dava konusu haberin içeriğini oluşturan ... Barajı inşaat işini yapan ... İnşaat ve Yatırım Dış Ticaret A.Ş’nin bağlı olduğu holdingin genel müdürü ve dönemin Başbakan’ın damadı olan davacı bulunmaktadır. Eleştirilerin hedefinde olan davacının, toplumsal konumu ve tanınırlığı nedeniyle makul eleştiri sınırları daha geniş kabul edilmelidir. Temsil ettiği seçmenlerinin talep, endişe ve düşüncelerini politik alana aktaran ve onların çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlama, eğer bir siyasetçinin ifade özgürlüğüne yönelik ise dava konusu istemlerin çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmektedir.
    Olayımızda göz önünde tutulması gereken ikinci husus ise davalının konuşmalarında dile getirdiği iddiaların kamusal çıkarlarla ilgili olmasıdır. Toplumu yakından ilgilendiren konuşmaların çerçevesinin baskın bir şekilde politik alanda kaldığı açıktır.
    Bu davada göz önünde bulundurulması gereken üçüncü husus da dava konusu sözlerin, maddi vakıaların açıklanması ile ilgili olduğu hususudur. Dava konusu olayda, davacının genel müdürü olduğu holdinge bağlı ... İnşaat ve Yatırım Dış Ticaret A.Ş’nin ihale sonucu baraj yapım işini aldığı, davalı hakkında anılan baraj yapımı ile ilgili olarak soruşturma yürütüldüğü ve kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararların verildiği görülmektedir. Dolayısıyla davalının kullandığı ifadeler bakımından olgusal bir temel bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, davalının konuşmasında kullandığı ifadelerinin suçlayıcı ve rahatsız edici olduğu açıktır. Siyasetçilerin kullandıkları bazı sözler açıkça polemik çıkarmaya, şiddetli tepkiler yaratmaya ve taraftarlarını konsolide etmeye yönelik siyaset üsluplarının bir parçası olarak kabul edilmelidir (AYM; Kemal Kılıçdaroğlu).
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Belediye Başkanının mahalli seçimlerde aday iken yaptığı konuşmaların yaşanan güncel olaylara ilişkin olduğu ve Yuvacık barajının yapımına yönelik eleştirilerde bulunulduğu, davaya konu ifadelerin, Yargıtay, AYM ve AİHM’nin istikrar bulmuş içtihatlarına göre; ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı ve davacının şöhret ve itibarına saldırı oluşturmadığı anlaşıldığından mahkemece istemin tümden reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle kararın davalı ... yararına bozulması gerekmiştir.
    2-Davalılar ... Gazetecilik Yayıncılık Matbaacılık İnş. San. ve Tic. AŞ ..., ... ... Gazetecilik Matbaacılık Tic. AŞ, ...’in temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
    Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
    Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özelyasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
    Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine, basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
    AİHM 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı
    olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil, ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,...” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 başvuru nolu ve 16354/06 başvuru nolu kararlarında da tekrar etmiştir.
    Davaya konu yayın bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ... Barajı inşaat işini yapan ... İnşaat ve Yatırım Dış Ticaret A.Ş’nin davacının genel müdürlüğünü yaptığı holdinge bağlı bir şirket olduğu, davalıların ise belediye başkanı adayı ve gazeteciler oldukları, davaya konu yazının mahalli seçimler öncesi davalı belediye başkanı adayı ...’in ... barajıyla ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle kaleme alındığı, yapılan haber ve kullanılan başlığın gazetecilik mesleği gereği okuyucunun dikkatini çekmek için kullanıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, olayların meydana geliş biçimi ile yazının bütünlüğü göz önünde tutulduğunda; davacının konumu gereği bu eleştirilere ağır da olsa katlanmak zorunda olduğu, davaya konu yazının davacıya yönelik sert eleştiri mahiyetinde olduğu, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmakla davanın tümden reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı ... yararına, (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalılar ... Gazetecilik Yayıncılık Matbaacılık İnş. San. ve Tic. A.Ş, ..., ... .... Gazetecilik Matbaacılık Tic. A.Ş ve ... yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalı ... yararına takdir olunan 2.037,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi