16. Hukuk Dairesi 2016/14511 E. , 2020/2670 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "Kadastro sonucu mera olarak sınırlandırılan taşınmazın dava konusu edilen bölümlerinin niteliği ile ilgili olarak usulüne uygun mera araştırması yapılmadığı, uzman ziraat mühendislerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmadığı, uydu ve hava fotoğraflarının getirtilmediği, bu nedenle yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmadığı gibi, belgesiz araştırması da yapılmadığı belirtilerek; sağlıklı sonuca varılabilmesi için, 20-30 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 3 ( 1975-1985-1995-2005 gibi ) hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğraflarının getirtilmesi ve sonrasında üç ziraat mühendisi ile birer jeodezi, fotogrametri uzmanı ya da harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti ve tespite aykırı sonuca ulaşılması nedeniyle tespit bilirkişilerinin katılımı ile mahallinde yeniden keşif yapılarak, dava konusu taşınmazın dava edilen bölümleri ile mera parseli arasında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığının belirlenmesi, taşınmazın kadim ya da tahsisli mera olup olmadığının araştırılması ve dava konusu taşınmazın her yönden, tüm özelliklerini gösterir, her bir bölüm için ayrı ayrı çekilecek fotoğraflarının çektirilerek dosyaya konulması, bundan sonra toplanan ve toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 101 ada 430 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kısmen iptali ile, bilirkişi raporunda (A), (H) ve (N) harfleri ile gösterilen 6.419.64, 9.886,39 ve 1.927,60 metrekarelik kısımlarının davacı ... adına; (B), (C), (L) ve (M) harfleri ile gösterilen 2.149.50, 4.120.04, 888,50 ve 1.228,92 metrekarelik kısımlarının davacı ...; adına, (D) harfi ile gösterilen 15.373,20 metrekarelik kısmın davacı ... adına; (E) harfi ile gösterilen 20.061,55 metrekarelik kısmın davacı ... adına; (F) harfi ile gösterilen 3.708,92 metrekarelik kısmın davacı ... adına; (G) harfi ile gösterilen 6.420,16 metrekarelik kısmın davacı ... adına; (J) harfi ile gösterilen 5.431,55 metrekarelik kısmın davacı ... adına ve (K) harfi ile gösterilen 4.795,68 metrekarelik kısmın davacı ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın mera vasfında olmadığı ve davacılar lehine 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ne var ki, Mahkemece dava konusu taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişilerce, dava konusu yerin davacıların babaları tarafından, öncesinde ise dedeleri tarafından çayır olarak kullanıldığı, bunun dışında kalan yerlerin mera olduğu beyan edilmiş ise de, dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporlarına ekli fotoğrafların incelenmesinde, çekişmeli taşınmaz bölümler ile taşınmazın mera olduğu belirtilen bölümü arasında sabit sınır ve doğal ayırıcı unsur bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca ziraat bilirkişisinin raporunda da dava konusu bölümler ile mera arasında ayırıcı sınır bulunmadığı gibi, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin otu biçilerek kullanıldığı beyan edilmiştir. Bu durumda temyize konu taşınmaz bölümlerinin de meradan açıldığının kabulü zorunludur. Bilindiği üzere meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi neye ulaşırsa ulaşsın, bu zilyetliğe hukuken değer verilmesi mümkün bulunmadığı gibi, ot biçme suretiyle taşınmaz üzerindeki kullanımın ekonomik amaca uygun kullanım olarak kabulü de mümkün değildir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümlerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşulları oluşmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.