Esas No: 2016/9108
Karar No: 2021/3492
Karar Tarihi: 22.06.2021
Danıştay 4. Daire 2016/9108 Esas 2021/3492 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/9108
Karar No : 2021/3492
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı ... Başkanlığı
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Vakfı
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı vakfa ait mevduat hesaplarından elde edilen faiz gelirinden 08/06/2009 tarihinden 31/12/2014 tarihine kadar yapılan vergi kesintilerinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile tahsil edilen tutarın iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, davacının vergi mükellefi olmadığı, banka hesapları üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisinin iadesi talebinin vergi hatası kapsamında olduğu ve düzeltme şikayet prosedürü kapsamında incelenebileceği sonucuna ulaşıldığından, davalı idarenin itirazının yerinde görülmediği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun gerçek kişilerin elde ettikleri gelirlerin vergilendirilmesi ve bazı hallerde de kurumlar vergisi mükellefleri dahil tevkifat uygulamalarının düzenlenmesine ilişkin genel bir kanun niteliğini haiz olduğu, anılan Kanun'da bu verginin mükellefleri, konusu, istisna ve muafiyetlerinin ayrıntılı olarak düzenlendiği, Kanunda, tevkifattan müstesna tutulan kişi ve kurumlar ile gelir vergisinden muaf tutulmakla birlikte bu muafiyetin vergi tevkifatına tesir etmeyeceği hallerin ayrıntılı olarak ilgili bölümlerde açıklandığı, geçici 67. maddede başka Kanunlarda düzenlenen istisna ve muafiyetlerin kaldırıldığına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, dolayısıyla dernek ve kurumlara terettüp eden vergi mükellefiyetinin kurumlara ait olduğu hallerde bu derneklerin vergilerden muaf tutulduğu, bu haliyle bankadaki mevduat hesaplarına yürütülen faizler nedeniyle yapılacak gelir vergisi tevkifatı doğrudan davacı vakfa terettüp ettiğinden, Kanunla kurulan Vakıf statüsündeki davacı kurumun bu tevkifattan muaf olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle, yukarıda yer alan mevzuat hükümleri uyarınca davacının başvurusunun düzeltme şikayet kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden talebinin zımnen reddine yönelik işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlığın düzeltme şikâyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, olayda açık bir vergi hatasının bulunmadığı, şikâyet başvurusunun 60 gün içinde cevap verilmemesi suretiyle zımnen reddi üzerine 30 gün içinde dava açılmadığı, davacı vakfın ilk olarak 07/11/2014 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunduğu, başvurusunun zımnen reddedilmesi üzerine dava açılmadığından dava hakkının düştüğü, daha sonra dava açma hakkı elde etmek için aynı konuyla ilgili ikinci kez 21/04/2015 tarihinde tekrar başvuru yapıldığı, bu haliyle davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, vergi tevkifatının 193 sayılı Kanun'un 94. maddesi uyarınca yapıldığı, konu hakkında emsal yargı kararlarının bulunduğu, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, mevzuatta kesinti yapılacağına ilişkin açık bir kanun hükmünün bulunmadığı, idarece emsal olarak gösterilen yargı kararlarının başkaca kurumlara ilişkin olduğu, tevkifatın Anayasada yer alan kanunilik ilkesine aykırı olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlıkta; öncelikle, davacı vakfa ait mevduat hesaplarından elde edilen faiz gelirinden 08/06/2009 tarihinden 31/12/2014 tarihine kadar yapılan stopaj kesintilerinin iadesi isteminin gerekçesinin vergi muafiyetine ilişkin olduğu ve bu haliyle düzeltme şikâyet başvurusuna konu edilebileceği, öte yandan açık vergi hatalarının bulunduğu ihtimallerde dahi hukuki yorum yapılmasının kaçınılmaz olduğu, bu haliyle işin esasının incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. İşin esasına gelince; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na 5281 sayılı Kanun'un 30. maddesiyle eklenen ve 01/01/2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere 31/12/2015 tarihine kadar uygulanmak üzere yürürlüğe giren geçici 67. maddenin 4. fıkrasında; "Bankalar arası mevduat ile aracı kurumların borsa para piyasasında değerlendirdikleri kendilerine ait paralarına yürütülen faizler hariç olmak üzere, 75. maddenin ikinci fıkrasının (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca %15 oranında vergi tevkifatı yapılır." hükmüne, maddenin 5. fıkrasında; "Gelir sahibinin gerçek veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyetinin bulunup bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın vergiden istisna olup olmaması (1),(2),(3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca yapılacak tevkifatı etkilemez.'' hükmüne yer verilmiştir. Belirtilen Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, kanunla kurulan vakıfların banka mevduat hesaplarına yürütülen faizler üzerinden 31/12/2005 tarihine kadar 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi gereğince (parantez içi hükümle Kanunla kurulan vakıfların menkul sermaye iratlarından muaf olduğuna dair) gelir vergisi tevkifatı yapılmaması gerektiği, ancak 01/01/2006 tarihinden itibaren aynı Kanun'un geçici 67. maddesi gereğince tevkifat yapılacağı her türlü izahtan varestedir. Bu durumda, davacı talebinin 01/01/2006 tarihinden sonraki dönemleri kapsadığı dikkate alındığında, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde, vergi hatasının, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış, 117. maddesinde “Hesap hataları”, 118. maddesinde ise “Vergilendirme hataları” sayılmak suretiyle belirtilmiştir.
Aynı Kanunun 122. maddesinde, mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen kanun hükümlerine göre, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak kanunda belirtilen durumlarla sınırlı olarak, hukuki ihtilaf içermeyen basit ve açık hataların düzeltme ve şikayet yolu ile dava konusu edilmesi mümkündür. Aksi takdirde, her türlü uyuşmazlığın düzeltme zamanaşımı içinde dava konusu edilebilmesi söz konusu olur ki, bu da dava açma sürelerine ilişkin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinin konuluş amacına uygun düşmeyecektir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı vakfın kanunla kurulan vakıf statüsünde bulunduğu, davacı tarafından, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesine göre parantez içi hükümle kanunla kurulan vakıfların menkul sermaye iratlarından elde ettiği gelirler üzerinden stopaj yapılamayacağının düzenlendiği, aynı Kanun'un geçici 67. maddesinde yer alan düzenlemelerin ise tarafına uygulanamayacağı, zira ilgili maddenin vakfın muafiyetine ilişkin düzenlemeyi ilga etmediği, bu nedenlerle banka mevduat hesaplarına yürütülen faizler üzerinden gelir (stopaj) vergisi kesintisi yapılamayacağı gerekçesiyle 08/06/2009 tarihinden itibaren yapılan kesintilerin iadesi talebiyle yapılan düzeltme şikâyet başvurusunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, elde edilen mevduat gelirlerinden kesinti yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek yalnızca kesinti tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde açılacak davada incelenme olanağı bulunan iddia ile yapılan düzeltme şikâyet başvurusunun zımnen reddi üzerine açılan davanın, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 75, 94 ve geçici 67. maddelerinin irdelenmesi sonucunda çözümleneceği ve olayda düzeltme şikayet konusunu oluşturacak açık bir vergilendirme hatasının bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda, hukuki bir sorun teşkil eden ve sözü edilen yasal düzenlemelerin yorumu sonunda çözümlenebilecek nitelikte olan dava konusu uyuşmazlıkta, işin esasına girmek suretiyle davayı sonuçlandıran Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 22/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.