4. Hukuk Dairesi 2019/3063 E. , 2019/5953 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 22/04/2014 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen 21/01/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, İİK’nın 89/3. maddesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan ... tarafından, diğer davalı ... aleyhine ... 23. İcra Müdürlüğünün 2011/9853 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, bu icra dosyası üzerinden davacıya birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davacının süresinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz ettiğini, daha sonra icra dosyasının yenilerek 2012/8685 esas numarasını aldığını ve davacıya yeniden haciz ihbarnameleri gönderildiğini, haciz ihbarnamelerinden haberi olmayan davacının itiraz etmemesi nedeniyle borcun davacı aleyhine kesinleştiğini, davacıya ait taşınmazlara haciz konulup banka hesabındaki paranın icra dosyasına aktarıldığını ve alacaklıya ödendiğini, davalılardan ...’in davacıdan herhangi bir alacağı olmadığını, aralarında bir borç ilişkisi bulunmadığını, davalılardan ...’nin bu konudaki iddialarının soyut ve kötüniyetli olduğunu belirterek davacının davalılara borçlu olmadığının tespitini ve %20 oranında tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalılardan ... vekili, davanın İİK’nın 89/3 maddesinde belirlenen 15 günlük süre içerisinde açılmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalılardan ..., davaya cevap vermemiş; duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece, davanın İİK’nın 89/3 maddesindeki 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde davalılardan ... tarafından diğer davalı ... aleyhine ... 23. İcra Müdürlüğünün 2011/9853 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, icra dosyası kapsamında davacıya birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği, davacının süresinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz ettiği, ardından bu icra dosyası üzerinden borç ödemeden aciz vesikası alındığı ve davalılardan ... tarafından diğer davalı ... aleyhine aynı
icra müdürlüğünün 2012/8685 esas sayılı dosyası ile bu defa borç ödemeden aciz vesikasına dayalı icra takibi başlatıldığı, bu dosya üzerinden de davacıya birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, davacının süresinde itiraz etmemesi üzerine borcun kesinleştiği ve davacı adına kayıtlı taşınmazlar üzerine haciz konulup yine davacıya ait banka hesabındaki paranın haczedildiği ve alacaklıya ödendiği anlaşılmaktadır. Davacıya gönderilen üçüncü haciz ihbarnamesinin 25/04/2013 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ şerhinden davacının tebliğ anında adreste hazır olmadığı, Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi gereğince yapılan araştırmada tebligatta belirtilen adreste ikamet ettiğinin tespit edildiği ve tebliğin muhtara yapıldığı, dolayısıyla davacıya üçüncü haciz ihbarnamesinin Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği ancak tebliğ şerhinde muhatabın kimden sorulduğu bilgisi yer almadığı gibi kime haber verildiğine dair bilginin de yer almadığı görülmektedir.
Tebligat Kanunu"nun 21. maddesinin 1. fıkrası "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre yapılacak tebligatın geçerli olabilmesi için muhatabın veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmaması, tebliğ memurunun bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir veya memurlarından araştırılarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu tebliğ şerhine yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Bu halde bildirimi yapan kişinin kim olduğunun açık bir şekilde belirtilmesi ve imzasının alınması gerektiği, aksine bir durumda yapılan tebligatın geçerli olmadığı, benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/12/2004 tarihli, 12-765 esas, 730 sayılı kararında ifade edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında davacıya üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinin usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Zira tebliğ mazbatasında muhatabın nerede olduğunun belirlenmediği gibi tebligattan kime haber verildiği bilgisi de yer almamaktadır. Açılan davanın süresinde olup olmadığının tespiti için öncelikle, usulüne uygun olarak yapılmış bir tebligat bulunmalıdır. Usulsüz tebligat esas alınarak hak düşürücü sürenin hesaplanması doğru olmamıştır. Şu durumda mahkemece uyuşmazlığın esastan incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.