16. Hukuk Dairesi 2020/432 E. , 2020/2557 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın onanmasına ilişkin yukarda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi ... tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı ..., kadastro sonucunda 1/3 payla kendisi ile davalıların murisi ... ve dava dışı ... adına 12.05.1971 tarihinde tespit ve 02.06.1998 tarihinde hükmen tescil edilen 440, 441, 442 ve 443 parsel sayılı taşınmazların, diğer kayıt maliki olan kardeşleri ile arasında 08.05.1973 tarihli noterde yapılan miras taksim sözleşmesi ile krokiye de bağlanmak suretiyle taksim edildiğini ve bu taksim sonucunda 440 ve 443 parsellerin belirli bölümlerinin kendisine isabet ettiğini, ancak taşınmazların imar görmesi sonucunda 440 parsel sayılı taşınmazın 38 ada 1 parsel ve 9251 ada 2 parsel sayılı taşınmazlara; 443 parsel sayılı taşınmazın ise 9248 ada 3 parsel ve 9276 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara gittiğini ve taksime aykırı şekilde davalılar tarafından satıldığını öne sürerek, aralarındaki taksim sözleşmesi uyarınca bu parsellerdeki kendisine ait olması icap eden hisselerin bedeli olan 200.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemiyle dava açmış; keşif neticesi davanın değerini 992.301,09 TL olarak ıslah etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 26.11.2019 tarih 2016/15596 tarih 2019/7747 Esas, Karar sayılı ilamıyla, davacının kadastro tespit tarihinden sonra yapılan miras taksim sözleşmesine dayalı olarak dava açtığına göre, mahkemenin 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde düzenlenmiş bulunan hak düşürücü sürenin geçtiği yönündeki kabulünde isabet bulunmamakta ise de, dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve 08.05.1973 tarihli taksim sözleşmesinden sonra, çekişmeli taşınmazların 02.06.1998 tarihinde kesinleşen kadastro mahkemesi kararı ile tespit gibi paylı olarak davacı ve paydaşları adına tescil edilmesine ve davacı yanın bu kararın kesinleşmesinden sonra, miras taksim sözleşmelerinden doğan borçlar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden genel zamanaşımı süresi içinde taksim sözleşmesi uyarınca dava açarak sözleşmenin ifasını istememiş bulunmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiş; bu kez onama ilamına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Davacı ve kardeşleri arasında yapılan 08.05.1973 tarihli miras taksim sözleşmesinin, kadastro tespitinden sonra yapılmış olması nedeniyle davanın, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süreye tabi olmadığı tartışmasızdır. Çözümlenmesi gereken husus, öncelikle davacının 08.05.1973 tarihli miras taksim sözleşmesi ile kendisine kaldığını öne sürdüğü taşınmazlardaki davacıya ait olması gereken, ancak kayden ... ve devamında intikal ile mirasçıları olan davalılara intikal eden payların dava dışı üçüncü kişilere satılmasından dolayı davacının alacak istemli olarak açtığı işbu davada davalılar lehine zamanaşımı sürelerinin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çekişmeli taşınmazlar hakkında yapılan 08.05.1973 tarihli miras taksim sözleşmesinin içeriğinde, taksim sonucunda tarafların kendisine düşen taşınmazlar yönüyle “terk ve teslim edildiği”nin yazılması karşısında, herkesin kendisine düşen bölümler üzerinde zilyet ve tasarrufunun bulunduğunun kabulü gerekir. Kadastro tespitinin daha sonra kesinleşmesinin, zilyetlik devam ettiği sürece hukuken bir önemi bulunmamaktadır. Kaldı ki, davalıların murisi ... kendisine düşen taşınmazın bir bölümünü 29.01.1974 tarihli (kadastro tespitinin kesinleşmesinden önce) noter satış vaadiyle sattığı, satın alan kişi tarafından, Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2005/368 Esas sayılı dava dosyası ile 1/3’er paylı olarak tapu malikleri olan ..., ... (eldeki dosya davacısı) ve ...’e karşı dava tapu iptali ve tescil davası açıldığı ve Mahkemece, malikler arasında yapılan 08.05.1973 tarihli miras taksim sözleşmesinin geçerli olduğu, ...’in bu sözleşmeye dayalı olarak zilyetliğine geçen taşınmazın bir bölümünü de noter satış vaadi sözleşmesi ile davacıya sattığı, satın alanın zilyetliği de devraldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile ve davacı tarafından satın alınan bölümler üzerinde tüm maliklerin payları iptal edilerek satın alan adına tesciline karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, söz konusu bu ilamın miras taksim sözleşmesiyle zilyetliğin devralındığı noktasında kesin hüküm niteliğinde bulunmasa da güçlü delil niteliğinde bulunduğu ve davalı tarafça aksi yönde daha güçlü bir delil ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının miras taksim sözleşmesiyle kendisine düşen taşınmaz bölümlerini zilyet ve tasarrufu altında bulundurduğunun, taşınmazları imar görmesi nedeniyle arsa vasfını kazanması karşısında zilyetliğinin devam ettiğinin kabulü gerekeceği ve zilyetlik devam ettiği sürece taksim sözleşmesinin tarafı olan tapu malikleri ve mirasçılarına karşı tapu iptali ve tescil davası yönüyle zamanaşımının işlemeyeceği açıktır. Diğer yandan; davalılara murisleri ...’ten intikal eden taşınmazların bir kısmının halen kendi adlarına kayıtlı olduğu, bir kısmının ise 2009 ve 2013 tarihlerinde kayden dava dışı 3. kişilere satıldığı anlaşıldığına göre, eldeki davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemli olarak (taşınmazlardaki satılan paylar hakkında) açılmış olması nedeniyle, satış tarihinden itibaren davanın açıldığı 2014 yılına kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin de geçmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın ve miras taksim sözleşmesinin nitelendirilmesinde hataya düşülmek suretiyle hak düşürücü süre ve zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerektiği halde maddi hataya dayalı olarak onandığı anlaşılmakla, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 26.11.2019 tarih 2016/15596 Esas, 2019/7747 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteminde bulunana iadesine, 02.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.