14. Hukuk Dairesi 2018/4957 E. , 2019/2438 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar - birleştirilen davada davalılar vekili tarafından, davalılar - birleştirilen davada davacılar aleyhine 25.11.2014 ve 19.12.2014 günlerinde verilen dilekçeler ile elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil, birleştirilen dava ile temliken tescil ikinci kademede tazminat talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar - birleştirilen davada davalılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi davalı - birleştirilen davada davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 19.03.2019 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar - birleştirilen dosya davalıları asil ... ve asil ... ile karşı taraftan davalı - birleştirilen dava davacısı vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Asıl dava, elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil, birleştirilen dava TMK"nın 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar - birleştirilen davada davalılar vekili, 141 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kendilerine ait olduğunu, davalıların iki katlı ev yaparak taşınmazlarına müdahale ettiklerini belirterek elatmanın önlenmesi, kal ve 1.500,00TL ecrimisilin tahsilini dava ve talep etmiştir.
Davalı - birleştirilen davada davacı vekili, dava konusu taşınmazın dedelerinden intikal ettiğini ve kendilerinin sanarak iyiniyetli olarak iki katlı yapıyı yaptıklarını belirterek tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa 75.000,00TL"nin tahsilini dava ve talep etmiştir.
Mahkemece, davanın tazminat suretiyle tapu iptali ve tescil şeklinde kabulü ile; fen bilirkişilerine ait 24/11/2015 tarihli raporda B harfi ile gösterilen 638,26 m2"lik kısmın davacılar adına olan tapusunun iptali ile davalılar adına tapuya kayıt ve tesciline, tapusu iptal edilen 638,26 m2"lik kısım için inşaat bilirkişisinin 25/12/2015 tarihli raporunda belirtilen 15.969,25 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davanın müdahalenin men"i ve kal istemi yönünden kısmen kabul kısmen reddi ile; fen bilirkişisinin 24/11/2015 tarihli raporunda A harfi ile gösterilen 2520,94 m2"lik kısma davalılarca vaki müdahalenin men"ine, müdahale edilen 2520,94 m2"lik kısım için inşaat mühendisinin 25/12/2015 tarihli raporunda hesaplanan 2.586,00 TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 638,26 m2"lik kısım için ecrimisil hesaplaması yapılmadığı, mahkemece hesap yapılan 654,80 TL"nin bu kısım için ecrimisil bedeli olarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar - birleştirilen davada davalılar vekili ile davalı - birleştirilen davada davacı ... vekili temyiz etmiştir
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Somut olayda; yukarıda değinilen ilkelere göre;
1-Birleştirilen dava bakımından, çapa bağlı taşınmaza inşaat yaparken gerekli özen gösterilmediğinden iyiniyetten söz edilemez. Dava konusu taşınmazın 22.10.1956 tarihinde kadastro tespitinin yapıldığı, 15.07.1971 tarihinde ifrazen ... adına, aynı tarihte ..."na tevzii suretiyle tescil edildiği ve davacılar adına intikal ettiği anlaşılmıştır. Sübjektif koşul gerçekleşmediğinden diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştılmasına da gerek bulunmadığından temliken tescil isteminin reddine karar verilmesi gerekir. Birleştirilen dosya davacısı vekilinin tazminat talebi yönünden ise mahkemece, TMK"nın 723. maddesinde yer alan düzenlemeye göre davacı lehine, uzman bilirkişiler vasıtasıyla hesaplanacak asgari levazım bedeli üzerinden tazminata hükmedilmesi gerekir.
2-Asıl davada davalıların çapa bağlı taşınmaza iki katlı yapı yaparak elattıkları anlaşıldığından, elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Asıl davada ecrimisil talebi yönünde yapılan değerlendirmede ise "uzun süreli onaya dayalı kullanımda onayın dava tarihinden beş yıl önce geri alındığının davacı tarafça ispatı gerekir. Davacılar, dava tarihinden önce onaylarını geri aldıklarını usulünce gösterdikleri delillerle kanıtlayamadıklarına göre dava açılmakla onayın geri alındığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, dava tarihinden önceki dönemde davalı kullanımının kötü niyetli sayılamayacağı gözetilerek ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ecrimisile hükmedilmesi doğru değildir.
SONUÇ: yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.