4. Hukuk Dairesi 2017/2225 E. , 2019/5930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazete Dergi Basım AŞ (... Gazetesi) ve diğerleri aleyhine 28/04/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı sebebi ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 23/12/2014 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın ve yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, ... Gazetesi ... ekindeki 12/03/2014, 17/03/2014 ve 18/03/2014 tarihli yayınlarında ... Ticaret Odasının ..."in idaresi altında olduğuna, örgütün talimatları doğrultusunda hareket edilerek tasfiyelerin gerçekleştiğine, seçimlerin de bu örgütün etkisi altında yapıldığına ilişkin yayınlar yapıldığını, yayınlarda bahsi geçen iddiaların seçimlerde bizzat yer almış kişinin anlatımlarına dayandırıldığının iddia edildiğini, yazılanların davalıların dayanaksız sözleri ve savlarından ibaret olduğunu, bu şekilde davacının itibarının zedelendiğini, hukuka aykırı, gerçek dışı ve tamamen kurmaca yayınlarla müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek, davacının oluşan manevi zararlarının tazminini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevabında; doğrudan kişilik haklarını ihlal edici içeriğin bulunmadığını, kamuoyunu ilgilendiren güncel konuların haber yapıldığını, başka gazetelerde de konu ile ilgili yayınların yapılmış olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberlerin kamuoyunun ilgisini çeken ve başka basın yayın organlarında gündeme getirildiği, önemli ve etkili bir konuma sahip olan davacı kurumda yapılan seçimler ile akabinde yapılan iş ve işlemlerin gündeme getirilmesinin basın özgürlüğü kapsamında değerlindirilmesi gerektiği, öz ve biçim arasındaki dengenin korunduğu, davaya konu yazıların içerik itibariyle davacı yönünden manevi tazminatı gerektirici şartlar bulunmadığından, davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi ./..
olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesini gerektirmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu yayınların basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, davacı kurumun, suç örgütü olduğu kabul edilen bir yapıyla yakın ilişkili ve irtibatlı gösterildiği, suç örgütü ile irtibatlı gösterilmesinin başlı başına kişilik haklarını zedeleyici faktör olduğu, dolayısıyla davacı kurumun kişilik haklarına saldırı oluşturacak mahiyette olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.