22. Hukuk Dairesi 2019/553 E. , 2019/7554 K.
"İçtihat Metni"BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : 5. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davacının görünürde alt işveren şirketlerin, gerçekte ise davalı...Limited (...)’in işçisi olduğunu, davacının petrol ve jeotermal arama sahalarında, 23/05/2008 tarihinden itibaren sondör olarak çalıştığını, iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini beyanla ücret, kıdem tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili, yıllık ücretli izin, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının ...’in işçisi olmadığını, ...’in ihale makamı olduğunu, davalı şirketin ihale ettiği işlerinde ihaleyi alan firma çalışanı olduğunu, istifa ederek işten ayrıldığını, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, feshin haklı ya da haksız oluşunun tartışma dışı olduğu zira davacıya kısmi ödemeler yapıldığı, giydirilmiş ücretin tespitinde dosya içeriğine göre herhangi bir hatanın tespit edilemediği, davacının işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinin kısmen hesabına yatırıldığı ancak muvazaa ve harcırahın eklenmesi nedeniyle tespit edilen ücrete göre işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden bakiye alacaklara davacının hak kazandığı, davacının haftalık 45 saat olan yasal çalışma süresinin üzerindeki çalışması ile hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günlerindeki çalışmalarının ve buna ilişkin zamlı ödemelerin bordrolardan tespit edildiği, ancak yukarıda belirtilen ücret tespitine göre davacının fark alacaklara hak kazandığı, davacının fazla çalışmaları, hafta tatili çalışmaları ve ulusal bayram genel tatil günlerindeki çalışmalarının belgeye dayalı olarak tespit edildiği, bundan dolayı hakkaniyet indirimi yapılmamasının dosya içeriği ile örtüşür nitelikte olduğu, davacının sözleşmesinin feshinden sonra işe iade davası açıldığı, talebinin kabul edildiği, davalı şirket ile yüklenici firmalar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı tespit edilerek davacının davalı şirketteki işine iade edildiği, buna ilişkin ilk derece mahkemesi kararının temyiz edilmeksizin kesinleştiği, (Ankara 31. İş Mahkemesi"nin kararları) muvazaa nedeniyle davacının çalışmaya başladığı tarihten itibaren davalı şirketin işçisi olarak edimini yerine getirdiği, dolayısıyla davalı şirketin husumet itirazının da yerinde olmadığı, bu durum çerçevesinde ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, gerekçesi ile tarafların yerinde görülmeyen istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekilince temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk Derece Mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” bölge adliye mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır.
Buna göre kararda, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Gerekçe, mahkemenin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Mahkeme, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Yeniden Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı , Ankara 2011, s.472)
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Açıklanan hukuki olgular karşısında belirtmek gerekir ki, somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesi kararında, feshe, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti alacaklarına ilişkin yapılan değerlendirmeler ile fazla çalışmalarının işyeri kayıtlarına dayandığına dair gerekçelerin dosya içeriği ile örtüşmediği ve dolayısıyla kararın yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen zorunlu unsurları içermediği anlaşılmış olup karar 6100 sayılı Kanun’un 359. maddesine aykırı olarak tesis edilmiştir. Bu itibarla, anılan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde tesis edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bozma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04/04/2019 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.