11. Hukuk Dairesi 2018/199 E. , 2019/2205 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27/10/2016 tarih ve 2014/1204 Esas - 2016/760 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince verilen 20/09/2017 tarih ve 2017/379-2017/545 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 10.01.2014 tarihinde gerçekleştirilen 2012 yılı olağan genel kurul toplantısında müvekkilinin muhalefetine rağmen alınan tüm kararların kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, genel kurul çağrısının TTK’nın 428. maddesinde düzenlendiği şekilde ilan edilmediğini ve yine anılan maddede düzenlenen kurumsal temsilcinin de seçilmediğini, müvekkilinin bilgi alma hakkının genel kurul toplantısı öncesinde ve sonrasında engellendiğini, müvekkilinin şirket kayıtlarını incelemek için çektiği ihtarlardan bir sonuç alamadığını, davalı şirketin defterlerinin ve bilançoların usulüne uygun tutulmadığını, şirketin finansal tabloları ve faaliyet raporları arasında önemli çelişkiler olduğunu, tamamı yönetim kurulu üyesi olan diğer şirket ortaklarının şirkete borçlandıklarını ve bunun şirketin malvarlığı içinde önemli bir yekun teşkil ettiğini, anılan işlemin müvekkiline kazançtan pay vermemek amacıyla yapıldığını, şirket ortakları üzerine kayıtlı taşınmazın yapılan muvazaalı satış vaadi sözleşmesiyle şirkete satılacakmış gibi gösterilip aynı sözleşmede yer alan satış bedelinin peşin ödenecek kısmının ortaklar hesabına alacak kaydedildiğini, bunun da ortakların şirkete olan borçlarından mahsup edildiğini, daha sonra taşınmazın başka bir üçüncü kişiye satıldığını, hukuka aykırı işlemlerle ortakların şirkete borcunun fiktif olarak azalmış gösterildiğini, ortaklardan alacaklar hesabının 6111 sayılı Kanunun 11/2. maddesi kapsamında yeniden yapılandırılarak gerçeğe aykırı hale getirildiğini, şirket kâr etmesine ve bu nedenle kâr dağıtımı hususunda karar alınması gerekmesine rağmen bunun uzun zamandır yapılmadığını, şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibra dahi edilmeden kendilerine huzur hakkı verilmesinin şirketin kar dağıtmadığı bir dönemde dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ve bedelin de fahiş olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 10.01.2014 tarihinde gerçekleşen 2012 yılı olağan genel kurul toplantısının 1, 2, 3 ve 4. maddelerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının bilgi alma hakkının kısıtlanmadığını, kurumsal temsilci belirlenmemesinin sonuca etkili olmadığını, davacının daha önceki genel kurullarda bilançolara olumlu oy verdiğini ve bunlar aleyhine açtığı davaların reddedilerek kesinleştiğini, davacının da şirkete borçlandığını ve diğer borçlanmaların kendisinin yönetim kurulunda olduğu dönemde bilgi ve onayıyla olduğunu, ayrıca şirketin öz varlıklarının ve sermayesinin de korunduğunu, kâr dağıtımının zorunlu bir durum olmayıp genel kurulun takdirinde olduğunu, 2012 yılına kadar kâr dağıtılmaması kararlarında davacının da katılımının olduğunu, yönetim kurulunun TTK’nın 436/2. maddesinde düzenlenen oydan yoksunluk nedeniyle ibra edilemediğini ancak bunun aynı üyelerin yeniden seçilmelerine ve kendilerine huzur hakkı bağlanmasına bir engel teşkil etmeyip kararlaştırılan huzur hakkının şirketin yıllık net karı karşısında uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tüm dosya kapsamına göre, şirket bilançosunda kâr görünmesine rağmen genel kurul gündemine bu kârların dağıtımı konusunda madde ilave edilmediği, anonim şirkette önemli bir pay sahipliği hakkı olan kâr payı hakkı konusunda karar verme yetkisinin genel kurula verildiği ve genel kurulun kâr elde edilmesi durumunda zorunlu yedek akçe ve pay sahipleri için ödenmesi zorunlu olan %5 kâr payının ödenmesine karar verdikten sonra kalan tutarın akıbeti hakkında karar vermesi gerektiği, her yıl yapılması gereken olağan genel kurul toplantısının gündem konularının, hem 6762 sayılı eTTK m. 369, hem de olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK m. 409. maddesinde açıkça gösterildiği, buna göre kâr payına ilişkin hususların gündemde bulunması gerektiği, davalı şirketin iptali talep edilen 2012 yılı bilançosunda kâr olmasına rağmen, yönetim kurulunun kanunen kendisine yüklenen görevi ihlal ederek, kâr dağıtımı konusunda gündeme madde koymayarak genel kurulun yetkisini zımnen kullandığı, bu nedenle dava konusu 1 ve 2 no"lu gündem doğrultusunda alınan kararların iptallerinin gerekeceği, 3. maddede ise yönetim kurulu üyeleri ve murakıbın ibralarının oya sunulduğu ancak, ibra kararı verilmediğinden anılan maddenin iptaline gerek bulunmadığı, yönetim kurulu üyeleri ve murakıpın huzur haklarının tespiti ile ilgili 4 no"lu maddenin ise usul ve yasaya, dürüstlük kuralına uygun olup, iptali şartlarının gerçekleşmediği, davacının belirlenen miktarların fahiş olduğuna ilişkin itirazının şirketin net kârı karşısında yerinde olmadığı, ertelenen 26.11.2013 tarihindeki 2012 yılı genel kurul toplantısı ile ilgili ortaklara yapılan duyurunun ekinde şirketin bilanço ve gelir tablolarının yer aldığı, bunun davacıya 01.11.2013 tarihinde gönderildiği, dolayısıyla davacının 2012 yılı bilanço ve kâr- zarar hesabından bilgi sahibi olduğu ve davacının 10.01.2014 tarihli dava konusu genel kurul toplantısında temsilcisi aracılığıyla temsil edildiği anlaşılmakla bu durumun iptal sebebi oluşturmayacağı, iddia olunan taşınmaza dair yapılan işlemde usul ve yasaya aykırı bulunmadığı gibi tüm işlemlerin davacının bilgisi dahilinde olduğu, ortakların şirkete borçlarının bulunduğu iddiasının davacının şirket yönetiminde bulunduğu 31.12.2010 tarihinden önceki evreyi ilgilendirdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne 10.01.2014 tarihli 2012 yılı genel kurul toplantısının 1 ve 2 no"lu maddeleri kapsamında alınan kararların iptaline, 3 ve 4 no"lu maddeler kapsamında alınan kararlar yönünden iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre genel kurulun 4. maddesinde karara bağlanan bedelin huzur hakkı olarak anılmakla birlikte esasında aylık ücret ödemesi niteliğinde olduğu, şirketin 2012 yılı net kârı ile mali yapısı dikkate alındığında bedelin uygun olduğu ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin yerinde olmadığı; ancak, genel kurulun 1. maddesinde raporların okunması ve müzakeresine yer verilmiş olması karşısında alınan bir karar da olmadığından iptalinin yerinde olmadığı, 2. gündem maddesinin ise bilanço kâr ve zarar hesaplarının okunması, müzakeresi ve oylanmasına ilişkin olup, ilk derece mahkemesince kâr dağıtımına dair karar olmadığından 1 ve 2 no"lu kararların iptaline karar verilmesinin, anılan maddelerde kâr dağıtımına dair bir karar olmaması karşısında hukuki dayanaktan yoksun olduğu, zira TKK’nın 409. maddesine göre genel kurul toplantı gündeminde yer alabilecek hususların sayıldığı, anılan hükümden anlaşılacağı üzere
finansal tablolar ve yıllık faaliyet raporlarının müzakeresi ve oylanmasının ayrı; kârın dağıtılması ve dağıtılacak kâr ve kazanç payı oranlarının belirlenmesinin ayrı düzenlendiği, gündemde kâr dağıtımına dair madde bulunup bulunmamasının genel kurulda alınan diğer kararların sıhhatini etkilemeyeceği gibi anılan maddenin her genel kurul toplantısında kâr dağıtımına dair karar alınması gerektiği şeklinde de yorumlanamayacağı, nitekim takip eden ilk genel kurulda kâr dağıtımı hususunun gündeme alındığının da anlaşıldığı, davacının gündeme kâr payı dağıtımına dair madde eklenmesi talebinin de bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında; davanın tüm gündem maddeleri yönünden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, alınmadığı anlaşılan 44,40 temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 25/03/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.