10. Hukuk Dairesi 2015/20993 E. , 2015/22862 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı işverene ait işyerinde 2010 yılı Nisan ayından, dava dilekçesi itibariyle dava tarihine kadar/yargılama sırasındaki beyan itibariyle ise 03.07.2014 tarihine kadar hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Yine; 2926 sayılı Kanunun “Kapsam” başlığını taşıyan 2’nci maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın, tanımlanan nitelikte tarımsal faaliyetlerde bulunanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtilmiş, “Sigortalılığın sona ermesi” başlıklı 6’ncı maddesinde de, bu Kanuna göre sigortalı sayılanlardan diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce sigortalılıklarının sona ereceği bildirilmiştir.
Diğer taraftan 5510 Sayılı Kanunun “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin 1. fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin 1. fıkrasının
(a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüş, anılan fıkra daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 günü yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları ve kanunları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. Şu durumda 506 sayılı (hizmet akdine dayalı olarak işveren/işverenler tarafından çalıştırılma) ve 2926 sayılı (hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunma) Kanunlar kapsamında veya 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentleri çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden 2926 sayılı Kanunun 6. maddesi dikkate alınmalı, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
İnceleme konusu davada; istemin reddine karar verilmiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görülmemektedir.
Şöyle ki ; Mahkemece işin esasına girilmek suretiyle eldeki dosyada, davacının talep konusu döneminin bir kısmının 2926 Tarım Bağ-Kur sigortalılığın bulunması dikkate alınarak, çakışan sigortalılık yönünden de değerlendirme yapılarak istem yukarıda anılan kanun hükümleri uyarınca irdelenmelidir; bunun yanında davacının talebini içerir şekilde 2010 yılından 2014 yılına kadar, kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla öncelikle dinlenen tanıkların beyanlarının, mahkemece dosyayı aydınlatmaya ve hüküm kurumaya yeterli olmadığının benimsendiği nazara alınarak, tarafları bilir ve davacının çalışmaları hakkında bilgi sahibi olabilecek, Kuruma bildirim yapılmayan dava konusu dönemde, davalı işverenin bordrolarında
kayıtlı tespiti mümkün kişiler ile; kendiliğinden araştırma ilkesi uyarınca bu kez davacı ve tanık beyanlarından hareket edilerek asıl işyerinin yaklaşık 300 metre kadar uzaklıkta olduğu belirtilen davalı işverenin depo olarak kullandığı belirtilen kısmın varsa komşu evlerinde, işyerlerinde yaşayanlar kolluk araştırması ile tespit edilerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, yine davacının ve tanık ... in beyanlarında adı geçen ... Ticaret adlı işyerinin işvereni ve bu işverenin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, sonradan dinlenen tanık beyanları ile önce dinlenen tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde, bu çelişki giderilmeye çalışılmalı; bunun dışında davalı işveren tarafından davacının 06.06.2014 tarihinde işe girişi ve 03.07.2014 tarihine kadar da eksiksiz bildirimlerinin yapıldığı hususu ile davalı tanığı sıfatı ile dinlenen esasen bordro tanıklarının davacının hizmetine işaret eden beyanları nazara alınarak sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği yada bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, bu konuda ilgili oda yada birliklerden de yararlanılarak piyasa hamallığına yönelik inceleme yapılarak davacının herhangi birine kayıtlı olup olmadığı ,çalışma şart ve koşulları, azami olarak günlük çalışma süreleri ile yıllık çalışma dönemleri, yine hamallık yapan şahısların ücretlerinin belirleme şekli, aylık yada yevmiye usulü ile çalışıp çalışmadıkları gibi gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda değinilen esaslar doğrultusunda araştırma yapılmayarak eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.