Esas No: 2019/6614
Karar No: 2019/22635
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/6614 Esas 2019/22635 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
I-BAŞVURU
Başvuran Av. ... 25/04/2019 tarihli dilekçesi ile; davalı müvekkili Şirket aleyhine.... İş Mahkemesi’nde bir kısım eski çalışanlar tarafından işe iade istemli ve feshin sendikal nedenle gerçekleştiği iddiasına dayalı olarak tespit davaları açıldığını... İş Mahkemesi’nce davaların kabulü yönünde verilen kararların istinaf olunduğunu, istinaf istemine konu dosyaların ...Bölge Adliye Mahkemesinin değişik Dairelerine (24. 25. 26. 27. 30. 31. 32. nolu Hukuk Daireleri) tevzi olunduğunu,
Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 2018/1043 Esas, 2019/51 Karar sayılı kararında;
"Sendikal tazminat yönüyle değerlendirmede; aynı tarih itibariyle sendikaya üye olan ... hakkındaki davada sendikal tazminat talepleri reddedildiği gibi yargılama aşamasında davacı tanığı olarak dinlenilen bu işçi ile diğer davacı tanığı Rukiye Kılıçarslan"ın davacının sendikal faaliyetlerine ve bu sebeple baskıya uğradıklarına dair yer/mekan/zaman olarak somut ifadelerinin bulunmadığı, yukarıda yer verildiği üzere de davacı tanıklarının üyeliğe dair beyanlarının aksine davacının iş akdinin feshedilmesinden 1 gün sonra sendika üyelik başvurusunda bulunduğu, 5 gün sonra da başvurusunun kabul edildiği, sendikal tazminat için üyelik şart olmasa da her dosyanın kendi somut delil durumuna göre değerlendirilmesinin gerekeceği, davacının somut sendikal faaliyetlerinin ortaya konulamaması yanında yine yukarıda yer verildiği üzere öncesi, aynı ve sonraki aylarda da çok sayıda işçinin iş akitlerinin sonlandırıldığı, dolayısıyla sadece sendikalıların işten çıkartılmasından bahsedilemeyeceği, kaldı ki işten çıkartılanların çok azı sendikalı olduğu gibi davacı haricinde diğerlerinin de çoğunluğunun işten çıkartıldıkları aynı gün itibariyle sendikaya üye oldukları ve yine ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünce bildirilen sendika üye sayısı ile Tekstil İş Sendikasınca verilen cevapta bildirilen sendikalı sayısının birbiri ile çeliştiği, tüm bunlara göre davacının iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğinin mevcut dosya kapsamıyla ispatlanamadığı, davalı vekilinin bu yöne temas eden istinaf itirazlarının yerinde olduğu, yerel mahkemenin davacı lehine sendikal tazminat kararının hatalı olduğu anlaşılmıştır." denilerek sendikal tazminat kararının kesin biçimde kaldırılmasına karar verildiğini,
Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2018/2124 Esas, 2019/179 Karar sayılı kararında ise,
"Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının 27/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üyelik için başvurduğu, üyeliğinin 29/11/2016 tarihinde onaylandığı, davacı tarafça işveren tarafından sendikaya üye olan çalışanların bulunduğunun duyulması üzerine işyerinde sendikaya kimlerin üye olduğunun araştırılarak iş sözleşmelerinin feshedildiği, Çalışma Bakanlığı yazısı ile bilirkişi raporu ekinde bulunan iş sözleşmesi feshedilen çalışanlara ilişkin liste incelendiğinde Tekstil İşçileri Sendikası üyesi olan dokuz işçiden sekiz işçinin bir kısmının iş sözleşmesinin 28/11/2016, bir kısmının sözleşmesinin ise 28/12/2016 tarihinde feshedildiği anlaşılmaktadır. Fesih sürecinin bu kronolojik gelişimi dikkate alındığında; birbirine yakın tarihlerde sendikaya üye olan işçilerin iş sözleşmelerinin benzer gerekçeler ileri sürülerek feshedilmiş olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu nedenle dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle geçerli neden olmaksızın feshedildiğine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır. Davalının istinaf sebepleri yerinde değildir." denilmek suretiyle istinaf isteminin reddolunduğunu, bu kararda özellikle dikkat çekici bir unsurun ise, 28/11/2016 tarihinde iş akdinin fesih olunan davacının, 27/11/2016 tarihinde fesihten bir gün önce üyelik başvurusunda bulunmuş oluşu ve fesihden bir gün sonra da üyeliğe kabul edilmiş olduğunu,
Bu kez yine BAM 26. Hukuk Dairesinin 2018/2046 Esas, 2019/558 Karar sayılı kararında;
"Emsal nitelikte, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesin nin 24/01/2019 tarihli 2018/2124 Esas 2019/179 Karar sayılı kararında; davacısı tarafından davalı şirket aleyhine açılan işe iade davasında yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi sonucu; davacının 28/11/2016 tarihinde verimlilik hedefinin altında kaldığı gerekçesi ile işten çıkarıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının 27/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üye olmak için başvurduğu, davacı tarafça işveren tarafından sendikaya üye olan çalışanların bulunduğunun duyulması üzerine işyerinde kimlerin sendikaya üye olduğu araştırılarak iş sözleşmelerinin feshedildiği, Çalışma Bakanlığı yazısı ile bilirkişi raporu ekinde bulunan iş sözleşmesi feshedilen çalışanlara ilişkin liste incelendiğinde Tekstil İşçileri Sendikası üyesi olan dokuz işçiden sekiz işçinin bir kısmının iş sözleşmesinin 28/11/2016, bir kısmının sözleşmesinin ise 28/12/2016 tarihinde feshedildiğini anlaşıldığı, fesih sürecinin bu kronolojik gelişimi dikkate alındığında birbirine yakın tarihlerde sendikaya üye olan işçilerin iş sözleşmelerinin benzer gerekçeler ileri sürülerek feshedilmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve bu nedenle dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle geçerli neden olmaksızın feshedildiği belirlenerek ilk derece mahkemesinin bu doğrultudaki kararının uygun olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Tüm dosya içeriği, tanık anlatımları, olayların seyri bir arada değerlendirildiğinde; davacını 18/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üye olduğu, davalı işyerinde kimlerin sendikaya üye olduğu araştırılarak sendikaya üye olanların işten çıkarıldığı ve sendikalı işçilere baskı uygulandığı, birbirine yakın tarihlerde sendikaya üye olan işçilerin işten çıkarıldığı, davacının da sendikal faaliyetlerde bulunduğu için işten çıkarıldığının tanık anlatımlarında belirtildiği, emsal nitelikte, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesin nin 24/01/2019 tarihli 2018/2124 Esas 2019/179 Karar sayılı kararında da işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedenle yapıldığının belirlendiği, Dairemizin 2018/1043 Esas ve 2019/51 Karar sayılı kararında, her ne kadar işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedene dayanmadığı belirlenmişse de, söz konusu dosyada, davacının iş akdi feshedilmesinden bir gün sonra sendikaya üye olduğu, davacının somut sendikal faaliyetlerinin ortaya konmadığı ve tanıklarında bu konuda bilgilerinin bulunmadığı, feshin sendikal nedenle yapıldığının mevcut dosya kapsamı ile ispatlanamadığı, ancak her dosyanın kendi özelinde ve mevcut delil durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği, davacının sendikaya üye olduktan kısa bir süre sonra iş akdinin feshedilmiş olması da göz önüne alındığında davacının sendika üye olması nedeni ile sendikal nedenle iş akdinin feshedildiği, davalı işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedenle yapıldığı, mahkemenin bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerinin dosya içeriğine uygun olduğu, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiğine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir." denilerek istinaf isteminin esastan reddolunduğunu,
Açıklanan kararlarda ve incelemesi diğer Hukuk Dairelerinde devam etmekte olan dosyalarda aynı davacı ve davalı tanıklarının dinlendiğini, aynı olaylar ve olgular ve aynı delillere dayalı olarak yargılama yapıldığını,
Mahiyeti, delili, ortaya çıkışı ve sonlanması aynı karakterde bulunan olayların aynı hukuki tanıma sahip olması gerektiği hukuki güvenlik ilkesinin doğal sonucu olduğunu, aynı mahiyetteki ve aynı yasal delillere dayalı olaylar ve iddialardan birbirine tamamen ters istikamette hukuki sonuçların çıkarılamayacağını,
Yasa hükmünün ve mahkeme kararının herkes için emredici ve bağlayıcı olma karakteri, aynı durumdaki olayların aynı yaptırıma tabi tutulmasını gerektirdiğini, aksi takdirde farklı mahkemelerden farklı kararlar alınabileceği inancı ve beklentisiyle yasal düzenlemenin ve mahkeme kararının ihlaline zemin sağlanması tehlikesinin gündeme geleceğini,
5235 sayılı yasanın 35/3. Maddesinde Başkanları Kurulunun görevleri arasında düzenlenmiş bulunan,
Re"sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet Başsavcısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay Birinci Başkanlığından istemek,
Hali, talebe konu dosyalar yönünden gerçekleşmiş bulunduğunu,
Yasanın 35. maddesindeki düzenlemenin devamında, "Uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin olarak dairece bu fıkra uyarınca verilen kararlar kesindir" düzenlemesi gereğince, benzer nitelikteki diğer dosyaların akıbetinin netlik kazanması yönünden uyuşmazlığın giderilmesi evresinin beklenmesi gerektiği inancında bulunduklarını, bu itibarla yapılan bu başvurunun bilgisi, istinaf incelemesinin devam etmekte olduğu diğer Bölge adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerine ayrıca bildirileceğini,
Benzer olaylarda ve aynı mahiyetteki davalarda ortaya çıkmış bulunan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerinin uyuşmazlık halinde kesin kararlarındaki uyuşmazlığın giderilmesini teminen numarası belirtilen dava dosyalarının İlgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesini talep etmiştir.
II-UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI
A) İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 26. HUKUK DAİRESİNİN 18/01/2019 TARİHLİ VE 2018/1043 E., 2019/51 K. SAYILI KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesince;
“HMK "nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyada mevcut 24/11/2016 tarihli fesih bildirimi içeriğinin aynen " 07/12/2015 tarihinden buyana şirketimizde çalışmaktasınız, son 3 ay belirlenmiş olan verimlilik hedefinin altında kalmış bulunmaktasınız. Buna göre 24/11/2016 tarihi itibariyle iş akdiniz 4857 sayılı İş Kanunun 17. maddesine göre tek taraflı olarak feshedilecektir." şeklinde olduğu, davalı şirketçe Kuruma verilen işten ayrılış bildirgesinde de davacının işten ayrılış tarihinin 24/11/2016 işten ayrılış nedeninin ise kod 4(belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi) olarak gösterildiği, yine dosya mevcudundan fesih sonrası davacıya kıdem ihbar tazminatlarının ödendiği anlaşılmıştır.
Mevcut davacı sendika üyelik döküm bilgilerinden davacının Tekstil İşçileri Sendikasına 25/11/2016 "da üyelik başvurusunda bulunduğu (fesih 24/11/2016) 29/11/2016 " da üyeliğinin kabul edildiği anlaşılmıştır.
Tekstil İşçileri Sendikasından dosyaya gönderilen 18/07/2017 tarihli yazıda davalı işyerinde Kasım 2016 tarihinde üyelik çalışmalarının başladığı, bu tarihlerde 25 çalışanın sendikalarına üye olduğu, Kasım-Aralık 2016 aylarında 20 üyenin işten çıkartıldığı, çıkartılanların işe iade davaları devam ederken 3 üyenin istifa ettiği, fesihlerden sonrada yine 3 üyelerinin istifa etmiş olduğunun bildirildiği görülmüştür.
ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünce dosyaya gönderilen 28/07/2017 tarihli yazı ekindeki dökümlerden davacının iş akdinin feshedildiği 24/11/2016 tarihi itibariyle davalı işyerinde çalışan toplam işçi sayısının 556 olduğu, Tekstil İşçileri Sendikasına üye olan işçi sayısının ise 14 olduğu anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut taraflarcada itiraza uğramayan işten ayrılış listelerinden Eylül 2016 "da işten çıkarılan/istifa eden işçi sayısının 23, Ekim 2016"da 51, Kasım 2016 "da davacıda dahil 52, Aralık 2016 "da 67 olduğu anlaşılmıştır.
Yine davacının işten çıkarıldığı 24/11/2016 tarihinde ... "nin sendikaya üye oldukları, bu tarih itibariyle bunların bir kısmı işten çıkartılmış ise de halen çalışmaya devam edenlerinde olduğu, yine aynı tarih itibariyle işten çıkartılan sendikasız işçilerinde olduğu, yine 28/11/2016 tarihinde işten çıkartılan sendikalı işçiler yanında sendikasız işçilerinde olduğu, aynı kasım ayı itibariyle işten çıkartılan toplam 52 işçinin sadece 10 "nun sendikalı olduğu, bunlardan sadece 2 "sinin 11 Kasım ve 18 Kasım tarihlerinde sendikaya üye oldukları, diğerlerinin ise hep 24/11/2016 tarihinde sendikaya üye oldukları anlaşılmıştır.
24/11/2016 tarihinde sendikaya üye olupta iş akdi 23/05/2017 tarihinde feshedilen işçilerden ... tarafından aynı davalıya karşı aynı iddialarla açılan işe iade davası sonunda Bakırköy 10. İş Mahkemesince verilen 26/01/2018 tarih ve 2017/339 esas 2018/22 karar sayılı kararla davanın kabulü ile işbu davacının işe iadesine lehine 4 aylık boşta geçen süre ücreti ile 4 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatına karar verildiği, sendikal tazminat taleplerinin red olunduğu anlaşılmıştır.
Sendikal tazminat yönüyle değerlendirmede; aynı tarih itibariyle sendikaya üye olan ... hakkındaki davada sendikal tazminat talepleri reddedildiği gibi yargılama aşamasında davacı tanığı olarak dinlenilen bu işçi ile diğer davacı tanığı Rukiye Kılıçarslan"ın davacının sendikal faaliyetlerine ve bu sebeple baskıya uğradıklarına dair yer/mekan/zaman olarak somut ifadelerinin bulunmadığı, yukarıda yer verildiği üzere de davacı tanıklarının üyeliğe dair beyanlarının aksine davacının iş akdinin feshedilmesinden 1 gün sonra sendika üyelik başvurusunda bulunduğu, 5 gün sonra da başvurusunun kabul edildiği, sendikal tazminat için üyelik şart olmasa da her dosyanın kendi somut delil durumuna göre değerlendirilmesinin gerekeceği, davacının somut sendikal faaliyetlerinin ortaya konulamaması yanında yine yukarıda yer verildiği üzere öncesi, aynı ve sonraki aylarda da çok sayıda işçinin iş akitlerinin sonlandırıldığı, dolayısıyla sadece sendikalıların işten çıkartılmasından bahsedilemeyeceği, kaldı ki işten çıkartılanların çok azı sendikalı olduğu gibi davacı haricinde diğerlerinin de çoğunluğunun işten çıkartıldıkları aynı gün itibariyle sendikaya üye oldukları ve yine ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünce bildirilen sendika üye sayısı ile Tekstil İş Sendikasınca verilen cevapta bildirilen sendikalı sayısının birbiri ile çeliştiği, tüm bunlara göre davacının iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğinin mevcut dosya kapsamıyla ispatlanamadığı, davalı vekilinin bu yöne temas eden istinaf itirazlarının yerinde olduğu, yerel mahkemenin davacı lehine sendikal tazminat kararının hatalı olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda içeriğine yer verilen bildirimdeki fesih maddesi, davalı işverenlikçe Kuruma bildirilen çıkış kodu ile davacıya yapılan kıdem ve ihbar tazminatı ödemeleri dikkate alındığında davacının iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunun 18. maddesine istinaden geçerli sebeplere dayanılarak gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı, fesihle bağlılık kuralı gereği davalı işverenlikçe dayanılmış fesih gerekçesi ve nedeninin sonrasında değiştirilip genişletilemeyeceği, 18. maddeye göre geçerli sebebe dayanılarak gerçekleştirilen feshin hukuki sonuç doğurması için ise fesih işleminin takip eden 19. madde şartlarına uygun gerçekleştirilmesinin gerekeceği, 19. madde düzenlemesine göre ise geçerli nedenle feshin yazılı olarak yapılmasının gerekeceği, ve yine fesih öncesi işçinin savunmasının alınmasının gerektiği, bu eksikliklerin dahi feshi geçersiz kılacağı, dosya yönüyle değerlendirildiğinde ise davacının fesih öncesi savunmasının alınmamış olduğu, sırf bu sebeplerle dahi davalı işveren feshinin geçersiz olduğu, 19. madde kapsamında şekil noksanlığına dayalı geçersiz olduğu anlaşılan fesih halinde başkaca delil toplanılmasının esasa dair inceleme ve yargılama yapılmasınada gerek ve yer olmadığı, yerel mahkemenin feshin geçersizliği ile davacının işe iadesine dair kararının neticeten doğru olduğu, davalı vekilinin feshe dair istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen yerinde olduğu, yerel mahkeme kararının davacı lehine hükmedilen sendikal tazminat yönüyle kısmen usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak delillerin toplanmış olmasına göre yerel mahkeme kararındaki bu hatanın dosya iade edilmeksizin Dairemizce değerlendirilebileceği anlaşıldığından yerel mahkeme kararının kaldırılarak doğru şekilde yeniden hüküm kurulmasının uygun olacağına dair inceleyen üye hakimin görüşü heyetçe de benimsenerek Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”
Gerekçesiyle “1-Davalı vekilinin istinaf başvurularının kısmen yerinde olduğu, yerel mahkeme kararının kısmen usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak delillerin toplanmış olmasına göre dosyanın mahkemesine iade edilmeksizin mahkeme kararındaki hatanın Dairemizce değerlendirilebileceği anlaşıldığından, HMK"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜNE,
-Davacının iş akdinin feshinin geçersizliğine, davacının davalıya İŞE İADESİNE,
-Feshin sendikal nedenle gerçekleştirilmediğinin anlaşılmasına göre; Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı tarafından süresi içerisinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının kıdemi ve fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
-Davacının işe iadesi için süresi içerisinde davalı işverene müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar boşta geçen sürelere ilişkin en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan alınarak davacıya ödenmesi GEREKTİĞİNİN TESPİTİNE,
-Davacının işe başlatılması halinde kendisine ödenen kıdem ve ihbar tazminatlarının boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal haklar alacaklarından mahsubuna,” karar verilmiştir.
B) İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 26. HUKUK DAİRESİNİN 20/03/2019 TARİHLİ VE 2018/2046 E., 2019/558 K. SAYILI KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesince;
“HMK"nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamından, davacının davalı iş yerinde 16/09/2013-24/11/2016 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığı ve davalı işveren tarafından SGK ya verilen işten ayrılış bildirgesinde işten ayrılış nedeninin 04 kod numarası ile "Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi" olarak bildirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davalı işveren 24/11/2016 tarihli iş akdi fesih bildiriminde; son üç aş belirlenmiş olan verimlilik hedefinin altında kaldığını belirterek bu nedenle iş akdini İş Yasası 17 maddesi gereğince feshettiğini bildirmiştir.
Davalı tarafça dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinden; 23/11/2016 tarihinde davalı işveren tarafından, davacıdan Temmuz ayında ayrıca ilan edilen verimlilik kriterleri gereğince son dönem çalışmalarında bu kriterlerin kabul edilmez biçimde altında kaldığı belirtilerek savunma istendiği ve davacının yazıyı tebliğden kaçındığının belirtildiği görülmüştür.
Taraflar arasında feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı ihtilaf konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 20/2 maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlayacaktır. Bu kapsamda, işveren fesihle ilgili karar aldığını, bu kararın istihdam fazlası meydana getirdiğini, tutarlı şekilde uyguladığını ve feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlamalıdır.
4857 Sayılı İş Kanunu"nun 18. maddesine göre işveren, işçinin yeterliliğinden ve davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanarak iş sözleşmesini feshedebilir.
4857 Sayılı Yasa 19 maddesinde de, işverenin fesih bildiriminde fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirterek yazılı olarak yapması gerektiği ve hakkındaki iddialara karşı savunması alınmadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesinin o işçinin davranışı nedeni ile feshedilemeyeceği düzenlenmiştir. Yazılı fesih bildiriminin de, fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde içermesi zorunludur. Bu durum işçi açısından da, işverenin bildirdiği fesih nedeni ile bağlı olması, fesih nedeninin değiştirilememesi için bir teminattır. Söz konusu şekil şartı geçerlilik şartı olup resen nazara alınması gerekir. Davalı iş veren tarafından fesih sebebi açık bir şekilde belirtilerek yazılı fesih bildirimi yapılmamıştır. Fesih sebebinin açık ve kesin olarak belirtilmemesi, yapılan fesih işlemini geçersiz kılar.
İşçinin performans ve verimlilik sonuçlarının geçerli bir nedene dayanak olabilmesi için objektif ölçütlerin belirlenmesi zorunludur. Buna göre de, performans ve verimlilik standartları işyerine özgü olmalı ve aynı işi yapanlar aynı kurallara bağlı olmalıdır. Yargıtay"ın yerleşmiş içtihatlarına göre de (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi"nin 07.12.2009 günlü 2009/10078 Esas 2009/33606 Karar); performans ve verimlilik sonuçlarına dayalı geçerli bir nedenin varlığı için süreklilik gösteren düşük veya düşme eğilimli sonuçlar olması gereklidir. Ayrıca performans değerlendirilmesinde objektif olabilmek ve geçerli nedeni kabul edebilmek için performans değerlendirme kriterlerinin önceden saptanması, işçiye tebliğ edilmesi, işin gerektirdiği bilgi, beceri, deneyim gibi yetkinliklerin, işyerinde uygun davranışlar ve çalışandan gerçekleştirilmesi beklenen iş ve kişisel gelişim hedeflerinde bu kriterlerin esas alınması gerekmektedir. Herşeyden önce objektif kriterlerin dikkate alınması ve değerlendirmenin "açıklık-şeffaflık" ilkesi doğrultusunda işçiye performansının düşük olduğu bildirilerek ve görüşü alınarak ve ancak bir düzelme olmadığında performans düşüklüğüne dayanılmak sureti ile geçerli nedenle fesih yoluna başvurulabilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davalı işveren davacının yeterli performans göstermediği gerekçesi ile feshetmiştir.
Dosya içeriği ile, davalı işveren tarafından davacının performansının objektif değerlendirmeye tabi tutulduğuna ilişkin somut belgeler sunulmadığı gibi davacıya performans değerlendirme kriterlerinin önceden tebliğ edildiğini gösterir kayıt da bulunmamaktadır. Kaldı ki, fesih kararından önce performansını artırması ve yeniden performansının değerlendirmeye tabi tutulması için davacıya yeterli bir zaman da tanınmamış ve feshin son çare olması ilkesine de uygun davranılmamıştır. Bu yönüyle de yapılan fesih geçersizdir. Kaldı ki, davalı tanığı Elif Talay ın, davacı ve işten çıkarılan diğer çalışanlardan verimliliklerinin düşüklüğü ile ilgili savunma yapmalarının istendiği savunma yapmayan ve sözlü ve yazılı olarak ihtara cevap vermeyen çalışanların işten çıkarıldığı, savunma yapanlarla ise çalışmaya devam ettiklerine ilişkin beyanı da dikkate alındığında davacının performans düşüklüğü nedeni ile değil savunma vermemesi nedeni ile iş akdinin feshedildiği ve bunun da geçerli bir fesih nedeni olamayacağı, tüm bu nedenlerle, geçerli feshin şekil şartının yerine getirilmediği ve geçerli bir fesih nedeni de bulunmadığı ve mahkemenin bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerini dosya içeriğine uygun olduğu ve davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf iş akdi feshinin sendikal nedenle yapıldığını ileri sürmüştür.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri Kanunu 25.maddesinde işçilerin sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkartılamayacakları veya farklı işleme tabi tutulamayacakları ve 5.bendinde de sendikal bir neden ile iş sözleşmesinin feshi halinde 4857 sayılı konunun 18,20,21.madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Aynı şekilde iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi halinde 4857 sayılı kanunun 21.maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verileceği belirtilmektedir. Aynı maddenin 6.bendinde; iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiasında fesih nedenin ispat yükümlülüğünün işverene ait olduğu ve feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçinin feshin sendikal nedene dayandığının ispat ile yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Ayrıca 7.bendinde fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasının işçinin ispat etmek ile yükümlü olduğu ancak işçinin sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda işverenin davranışının nedenine ispat etmek ile yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Yerleşik Yargıtay kararları gereğince, sendikal tazminat davalarında ispat yükünün işçide olduğu hallerde, iş yerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, iş yerinde çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, iş yerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlarla, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlerle dayalı bir fesih yoluna gidilmesi durumunda teknik yönden bu durumun araştırılması gibi ölçütler belirlenmiştir.( Yargıtay 9. H.D. 09/09/2015 günlü 2015/17470 Esas 2015/25124 Karar )
Dosyadaki belgelerden, davacının 18/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üye olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tanık anlatımlarında da; davacının sendikal faaliyetleri olduğu, sendikaya üye olanlar çıkarıldıktan sonra müdürleri Hamide Çeçen in yanlarına gelerek kimlerin sendikaya üye olup olmadığını sorduğu, sendikaya üye olanların tespit edilerek işten çıkarıldığı, baskı altında çalıştıkları, sendikaya üye olan arkadaşları işten çıkarıldıktan sonra genel müdürün bölüm bölüm toplantı yaptığı ve sendikaya üye olanların işten çıkarılacağını ve başka bir tekstilde de çalışamayacaklarını söylediği, sendikaya üye olanları ayrıntılı olarak araştırdığı belirtilmiştir.
Emsal nitelikte, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesin nin 24/01/2019 tarihli 2018/2124 Esas 2019/179 Karar sayılı kararında; davacısı tarafından davalı şirket aleyhine açılan işe iade davasında yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi sonucu; davacının 28/11/2016 tarihinde verimlilik hedefinin altında kaldığı gerekçesi ile işten çıkarıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının 27/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üye olmak için başvurduğu, davacı tarafça işveren tarafından sendikaya üye olan çalışanların bulunduğunun duyulması üzerine işyerinde kimlerin sendikaya üye olduğu araştırılarak iş sözleşmelerinin feshedildiği, Çalışma Bakanlığı yazısı ile bilirkişi raporu ekinde bulunan iş sözleşmesi feshedilen çalışanlara ilişkin liste incelendiğinde Tekstil İşçileri Sendikası üyesi olan dokuz işçiden sekiz işçinin bir kısmının iş sözleşmesinin 28/11/2016, bir kısmının sözleşmesinin ise 28/12/2016 tarihinde feshedildiğini anlaşıldığı, fesih sürecinin bu kronolojik gelişimi dikkate alındığında birbirine yakın tarihlerde sendikaya üye olan işçilerin iş sözleşmelerinin benzer gerekçeler ileri sürülerek feshedilmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve bu nedenle dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle geçerli neden olmaksızın feshedildiği belirlenerek ilk derece mahkemesinin bu doğrultudaki kararının uygun olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Tüm dosya içeriği, tanık anlatımları, olayların seyri bir arada değerlendirildiğinde; davacını 18/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üye olduğu, davalı işyerinde kimlerin sendikaya üye olduğu araştırılarak sendikaya üye olanların işten çıkarıldığı ve sendikalı işçilere baskı uygulandığı, birbirine yakın tarihlerde sendikaya üye olan işçilerin işten çıkarıldığı, davacının da sendikal faaliyetlerde bulunduğu için işten çıkarıldığının tanık anlatımlarında belirtildiği, emsal nitelikte, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesin nin 24/01/2019 tarihli 2018/2124 Esas 2019/179 Karar sayılı kararında da işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedenle yapıldığının belirlendiği, Dairemizin 2018/1043 Esas ve 2019/51 Karar sayılı kararında, her ne kadar işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedene dayanmadığı belirlenmişse de, söz konusu dosyada, davacının iş akdi feshedilmesinden bir gün sonra sendikaya üye olduğu, davacının somut sendikal faaliyetlerinin ortaya konmadığı ve tanıklarında bu konuda bilgilerinin bulunmadığı, feshin sendikal nedenle yapıldığının mevcut dosya kapsamı ile ispatlanamadığı, ancak her dosyanın kendi özelinde ve mevcut delil durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği, davacının sendikaya üye olduktan kısa bir süre sonra iş akdinin feshedilmiş olması da göz önüne alındığında davacının sendika üye olması nedeni ile sendikal nedenle iş akdinin feshedildiği, davalı işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedenle yapıldığı, mahkemenin bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerinin dosya içeriğine uygun olduğu, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.”
Gerekçesiyle “İlk derece mahkemesinin kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK"nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,” karar verilmiştir.
C) İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİNİN 24/01/2019 TARİHLİ VE 2018/2124 E., 2019/179 K. SAYILI KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesince;
“Davacının istemi işe iadeye yönelik olup, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, davalı taraf istinafa başvurmuştur.
Taraflar arasında feshe ilişkin uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı taraf iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise iş sözleşmesinin verimlilik hedefinin altında kaldığı için geçerli nedenle feshedildiğini savunmuştur.
Somut olayda, davacının 24/11/2015-28/11/2016 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde çalıştığı, dosyada bulunan 28/11/2016 tarihli fesih bildiriminde fesih gerekçesi olarak son üç ay belirlenmiş olan verimlilik hedefinin altında kamış olması gösterilmiştir.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun "Sendika özgürlüğünün güvencesi" başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrasına göre; işçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz; üçüncü fıkrasına göre; işçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz. Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre ise; sendikal sebeple iş sözleşmesinin feshi halinde işçi, 4857 sayılı Kanunu’nun 18., 20. ve 21. madde hükümlerine göre dava açabilir ve iş sözleşmesinin sendikal sebeple feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanun"un 21. maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir.
Sendikal tazminatın hüküm altına alınabilmesi için, feshin sendikal sebebe dayandığı hususunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde ispatlanması zorunludur. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının 27/11/2016 tarihinde Tekstil İşçileri Sendikasına üyelik için başvurduğu, üyeliğinin 29/11/2016 tarihinde onaylandığı, davacı tarafça işveren tarafından sendikaya üye olan çalışanların bulunduğunun duyulması üzerine işyerinde sendikaya kimlerin üye olduğunun araştırılarak iş sözleşmelerinin feshedildiği, Çalışma Bakanlığı yazısı ile bilirkişi raporu ekinde bulunan iş sözleşmesi feshedilen çalışanlara ilişkin liste incelendiğinde Tekstil İşçileri Sendikası üyesi olan dokuz işçiden sekiz işçinin bir kısmının iş sözleşmesinin 28/11/2016, bir kısmının sözleşmesinin ise 28/12/2016 tarihinde feshedildiği anlaşılmaktadır. Fesih sürecinin bu kronolojik gelişimi dikkate alındığında; birbirine yakın tarihlerde sendikaya üye olan işçilerin iş sözleşmelerinin benzer gerekçeler ileri sürülerek feshedilmiş olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu nedenle dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle geçerli neden olmaksızın feshedildiğine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır. Davalının istinaf sebepleri yerinde değildir.”
Gerekçesiyle “Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK"nun 353/1-b/1. bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,” karar verilmiştir.
III-İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAŞKANLAR KURULUNUN 12/07/2019 TARİHLİ ve 2019/15 MUHABERE NOLU KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 2018/1043 Esas, 2019/51 karar sayılı kararı ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2018/2124 Esas, 2019/179 Karar ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 26. Hukuk Dairesinin 2018/2046 Esas, 2019/558 Karar sayılı kararları arasında feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığının değerlendirilmesi noktasında, Bam 26. Hukuk Dairesinin 2018/1043 Esas sayılı kararının gerekçesi, dosyadaki maddi vakıalar ve deliller ile diğer Daire kararlarının gerekçe ve somut delillerinin değerlendirilmesinin farklı olduğu, ancak aynı işyerinde çalışan ve feshin sendikal nedenle yapıldığı iddialarının değerlendirilmesi sonucu verilen kararlar arasında 5235 Sayılı Yasanın 35/3. Maddesi gereğince uyuşmazlık bulunduğu kabul edildiği takdirde çıkan görüş uyuşmazlıklarının giderilmesi açısından evrakın Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesine oybirliği ile karar verildi.
IV- YARGITAY KARARI GEREKÇESİ
Uyuşmazlığın giderilmesine konu kararlardaki asıl mesele işveren feshinin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dairemizin istikrar kazanan uygulamasına göre; işveren feshinin sendikal nedene dayanıp dayanmadığına ilişkin uyuşmazlıklarda, işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, çekilen bu işçilerden işyerinde çalışmaya devam eden işçilerin bulunup bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, işyerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı, alınmışsa davacı işçinin yerine alınıp alınmadığı ve yeni işçiler arasında sendikalı bulunup bulunmadığı, var ise oranı gibi hususlarla, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih yoluna gidilmesi durumunda teknik yönden bu durumun araştırılması gibi ölçütler belirlenmiştir.
Bununla birlikte uyuşmazlığın esasına girilmeden önce başvuruya konu kararların uyuşmazlığın giderilmesine elverişli kararlar olup olmadığı hususunun öncelikle ele alınması gereklidir.
Zira 5235 sayılı “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun”un 35 inci maddesi ile, uyuşmazlığın giderilmesinin “benzer olaylar”da istenebileceği kural altına alınmış ise de bu “benzer olaylar”ın neler olduğunu tanımlanmamıştır, dolayısıyla yoruma muhtaç bir düzenlemedir ve hakimin takdirine bırakılmıştır. Bu bağlamda düzenlemenin amacına uygun ve hukuken isabetli bir yorumla sonuca ulaşabilmek için başvuruya konu uyuşmazlıklardaki dava malzemelerinin (iddia, savunma, talep, olay, delil vs.) yanında ilgili hukuk disiplinine ve bunun yargılamasına hakim olan ilkelerin de gözetilip irdelenmesi gereklidir.
Bu cümleden olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 25 inci maddesinde taraflarca getirilme ilkesi düzenlenmiş olup, bu ilkeye göre kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkimin, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı, onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı ve kendiliğinden delil toplayamayacağı kabul edilmektedir. Dolayısıyla taraflar iddia ve savunmalarının dayanağı olayları bildirmek, bunların delillerini hazırlamakla yükümlü olup, hakim de dosyasına yansımayan ve taraflarca ileri sürülmeyen delilleri kendiliğinden dikkate alamayacaktır.
Bu ilke ile bağlantılı 6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesi ile de, ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu düzenlenmiştir.
Benzer şekilde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25/6. maddesinde de, “İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür”. kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda zikredilen kanun hükümleri ve yapılan açıklamalar kapsamında başvuruya konu davalar incelenecek olur ise; davacıların, işveren feshinin sendikal nedenle gerçekleştiği iddiasına dayalı olarak işe iade istemli tespit davaları açtığı, bu başvurunun konusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 26. Hukuk Dairesi’nin 2018/2046 E. sayılı kararı ile 27. Hukuk Dairesi’nin 2018/2124 E. sayılı kararında işveren feshinin sendikal nedene dayandığını kabul eden ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvurusu esastan reddedildiği, 26. Hukuk Dairesi’nin 2018/1043 E. sayılı kararı ile de ilk derece mahkemesinin davacı lehine hükmedilen sendikal tazminatına ilişkin hüküm fıkrası yönünden davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu uyuşmazlıkların yargılamasına “taraflarca hazırlama ilkesi”nin hakim olduğu ve sendikal tazminat talebi yönünden ispat yükünün feshin sendikal nedene dayandığını iddia eden işçiler üzerinde olduğu açıktır. Bu meyanda başvuruya konu kararların 5235 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre “benzer olaylar”dan olup olmadığının tayin ve tespiti için iddia, savunma, talep ve vakıalar ile birlikte delil durumunun (ispatın) da dikkatle ele alınıp değerlendirilmesi gereklidir.
Dosyaların tedkîkinden her üç davanın da aynı/benzer iddia, savunma, talep olgu ve olaylara dayandığı anlaşılmıştır. Ancak aynı doğrultudaki 2018/2046 E. ve 2018/2124 E. sayılı dava dosyalarında davacıların davalı işyerinde sendikal faaliyetin başladığı 2016/Kasım ayında üyeliğe başvurduğunun (14.11.2016, 27.11.2016), yani fesih tarihinden önce üyelik işlemlerini başlattıklarının, davacı tanık beyanlarının da dosya içeriğine göre tutarlı olduğunun anlaşılmasına karşın bu dosyalardan farklı kararın sadır olduğu 2018/1043 E. sayılı dava dosyasında ise davacının, işverenin öncü olarak nitelendirmesi nedeniyle iş akdini feshettiği iddiasının bulunmasına rağmen öncülük faaliyetlerine ilişkin bir delil ibraz etmediği gibi sendika üyelik başvurusunun da fesih tarihinden sonra olduğu ve tanıklarının iddiayı ispata yarar somut beyanları bulunmadığı gibi bir tanığının da davacının sendika üyesi olduğu için işten çıkarıldığını beyan etmekle dosya içeriği ile tutarlı olmayan açıklama yaptığı görülmüştür. Bu tespit ve açıklamalar karşısında farklı kararın sadır olduğu ve esasen uyuşmazlık başvurusunun nedeni olan 2018/1043 E. sayılı dava dosyasının delil durumunun diğer dosyalar ile aynı olmadığı, dolaysıyla ispat yükü üzerinde olan davacının, bu davada iddiasını ispatlayamadığı sabittir.
Bu dosyaya (2018/1043 E. sayılı ) özgülükler nedeniyle başvuruya konu diğer kararlar ile benzer kabul edilip aynı sonuca tabi tutulmasının beklenilmesi yerinde olmayacaktır.
Netice itibariyle; uyuşmazlığın giderilmesi başvurusuna konu kararlar 5235 sayılı Kanun’un 35 inci maddesindeki “benzer olaylar” kapsamında nitelendirilemeyeceğinden, bu başvuru hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
VI-SONUÇ
Uyuşmazlığın giderilmesi başvurusunun 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkilerini Düzenleyen Kanun’un 35 inci maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu nedenle başvuru hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 18.12.2019 günü oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.