19. Hukuk Dairesi 2018/3282 E. , 2020/298 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili; davalı banka ile dava dışı ... Ltd. Şti. arasında akdolunan genel kredi sözleşmesinde davacıların ortağı oldukları ... Ltd. Şti"nin kefil olarak yer aldığını, şirket kaşesi üzerinde davacıların imzaları bulunduğunu, banka görevlilerinin talebi üzerine ayrıca atılan davacılara ait imzaların üst kısmına sonradan davacıların isimleri yazılarak ödenmeyen kredi borcu nedeniyle davacılar hakkında da takip başlatıldığını belirterek, takip nedeniyle müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili; tereddüte yer olmayacak şekilde davacıların sözleşmede şahsen kefil olduklarının görüldüğünü, davacılar tarafından kötüniyetli şekilde bu davanın açıldığını bildirerek, davanın reddini savunmuş ve %40 oranında tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı ..."ün 37.500 TL diğer davacı ... ise 41.124,65 TL borçlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine, takip nedeniyle davacı ..."ün 37.500 TL"den sorumlu tutulacağından bu miktar üzerinden davanın reddine, takip fazlası 4200 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi sonucu taraf vekillerince hükmün temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2013/6499 E. - 11959 K sayılı 26.06.2013 tarihli ilamıyla “hüküm ile gerekçe arasında davacılardan Vadat Dilari hakkında hüküm kurulmayarak oluşan çelişki nedeniyle HUMK 381 ve 388 (HMK 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen icra takibine konu 41.700,00 TL borçtan ötürü davalılardan ..."ün kefalet limiti tutarı 37.500,00 TL miktarından sorumlu tutulması gerektiğinden dolayı bu miktar bakımından davanın reddine, 4.200,00 TL yönünden davanın kabulüyle fazlaya dair istemin reddine, aynı takibe konu 41.700,00 TL takip borcundan dolayı diğer davalı ... 41.124,65 TL"den sorumlu tutulması gerektiğinden bu miktar üzerinden davanın reddine, takip fazlası 575,35 TL"lik kısım yönünden davanın kabulüne fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2014/5887 esas, 2015/9369 karar ve 24/06/2015 tarihli kararında, “1- Davacılar ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davacılar temyizi yönünden; Davacılar takibe dayanak iki ayrı kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitini istemişlerdir. Takibe konu edilen kredi sözleşmelerinden 13.06.2005 tarihli bulunandan davacıların katılımları ve imzaları olmadığı gibi, 27.04.2004 tarihli sözleşmede kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı ve bu imzalara itirazları bulunmadığı görülmektedir. Davalı bankanın dosyaya ve icra dosyasına sunduğu belge ve bilgiler ile hükme esas alınan bilirkişi raporu içeriğinden kredi alacağının hangi sözleşmeden kaynaklandığı açık bir şekilde anlaşılamamaktadır. Kefil olarak imzaları bulunan davacılar 27.04.2004 tarihli sözleşme kapsamında kullanılan krediden sorumludurlar. Ancak katılımları bulunmayan 13.06.2005 tarihli sözleşmeden kaynaklanan kredi borcundan sorumlu tutulamayacaklardır. Davacılar tarafından bilirkişi raporuna yapılan itirazlar gözetilerek ek rapor aldırılması gerekirken, mahkemece bu yön üzerinde de durulmamıştır. O halde bu olgular karşısında mahkemece, davacıların bilirkişi raporuna itirazları da gözetilerek yeniden bilirkişi heyeti oluşturularak, banka kayıtları üzerinde inceleme de yaptırılmak suretiyle takibe konu kredi alacağının hangi kredi sözleşmesinden doğduğu ve bu doğrultuda davacıların sorumlu bulunup bulunmadıkları saptanarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. 3- Davalı temyiz itirazlarına gelindiğinde; Mahkemece verilen karar kapsamına göre davacılar yararına tek vekalet ücretine hükmolunması gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.” denilerek yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmakla, benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 41.014,27 TL üzerinden davacıların menfi tespit talebi kabulüne, 685,73 TL yönünden talebin reddine, takibe konu kredilerin birinde davacıların imzasının olmamasına rağmen icra takibine konulması, haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılmakla, İİK 72/5 uyarınca haksızlığı anlaşılan bu miktar üzerinden hesaplanan %20 tazminata davacılar lehine hükmedilmesine, davalının kendisini vekille temsil ettirdiği görülmekle hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT ne göre takdiren 2.180,00 TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacılar vekilinin temyiz istemine gelince, kötüniyet tazminatının oranının belirlenmesi için icra takip tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükmünün dikkate alınması gerekmekte olup icra takip tarihi itibari ile İİK. 72/5 maddesi uyarınca kötüniyet tazminatının %40’ tan az olmayacak şekilde hükmedilmesi gerekirken %20 oranında tespiti doğru görülmediği gibi reddedilen miktar yönünden davalı lehine hükmedilecek vekalet ücretinin AAÜT’ nin 13/2 maddesi hükmü uyarınca reddedilen miktarı geçemeyeceği dikkate alınmaksızın davalı vekili lehine fazla vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan (1) nolu bentte yazılı nedenlerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 05.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.