6. Hukuk Dairesi 2021/4862 E. , 2021/971 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı adi ortaklık vekili; müvekkili ile davalı arasında taşeronluk sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin sözleşmeye istinaden yapılan işler karşılığında bakiye 265.457,18 TL kaldığını ve bu miktarın halen ödenmediğini, ayrıca hak ediş raporu dışında belirtilen işlerin müvekkillerine yaptırılmadığını ve zorla işi bıraktırmak sureti ile 29/06/2005 tarihli taşeron sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini belirtmiş ve sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespitine ve 15/11/2005 tarihli hak ediş raporuna konu işlerin bakiye bedeli olan 265.457,18 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasındaki sözleşme gereğince işe başlaması gereken tarihte davalının işe başlamadığını, bu nedenle 09/09/2005 tarihinde iadeli taahhütlü posta yolu ile ihtar yapıldığını, davacının 27/09/2005 tarihinde iş yeri teslimi ile işe başladığını, 09/10/2005 tarihinde bilinmeyen bir nedenden ötürü işi yarım bıraktığını ve üstlendiği edimi tam olarak yerine getirmediğini, bu durumun Karamürsel Sulh Hukuk Mahkemesince 24/10/2005 tarihinde yapılan keşifte de tespit edildiğini, 1 nolu hak ediş raporunda belirtilen işlerin tamamının davacı tarafından yapılmadığını, davacının çalıştırılmadığı zorla iş yerinden çıkarıldığı iddiasının davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kaspamında; TTK’nun 20/3. maddesine göre tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadı ile yapılacak ihbar veya ihtarların mutaber olması için noter marifeti ile veya iadeli tahaahütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şart olduğu, somut olayda fesih hakkının usulüne uygun kullanılmadığı gerekçesiyle sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğinin tespitine ve dosyaya sunulan delillere göre de 1 nolu hakediş raporunda belirtilen işlerin hangilerinin davacılar tarafından yapıldığı tespit edilemediğinden davacının alacak talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı adi ortaklık vekili ve katılma yoluyla davalı temyiz etmiştir.
1-Dava eser sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğinin tespiti ve sözleşmeden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
TBK"nın 620. maddesindeki tanıma göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. TBK"nın 624. maddesinde ise ekseriyetle karar verileceğinin kararlaştırılmamış olması halinde adi ortaklıkta kararların oybirliğiyle verileceği düzenlenmiştir. Adi ortaklığın iktisap ettiği veya adi ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar adi ortaklık sözleşmesi dairesinde müştereken ortaklara ait olur. Şirket mukavelesinde diğer bir hüküm bulunmadıkça bir ortağın alacaklıları haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki hissesi üzerinde kullanabilirler. Aksi sözleşmeyle kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar, birlikte yahut bir temsilci vasıtası ile üçüncü kişiye karşı üstlenmiş oldukları borçlardan müteselsilen mes"ul olurlar (BK"nın 638. madde).Kanun veya Kanun"da öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır (TMK"nın 701. madde). Elbirliği mülkiyetinde, ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran Kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanun"da veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır. Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder (HMK"nın 60/1).Belirtilen bu hükümlerin sonucu olarak dava açan adi ortaklar elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre davada mecburi dava arkadaşı durumundadır. Adi ortaklıkta davanın tüm ortaklar tarafından açılması gereklidir. Birlikte dava açılmadığı takdirde diğer ortaktan davaya muvafakat alınması, muvafakat vermeyen ortak olursa onun hakkında da dava açılması ve bu suretle taraf ehliyetinin tamamlanması gerekir. Aksi takdirde davanın dinlenme imkânı yoktur (YHGK"nın 17.01.1990 gün 13/457 Esas, 2 sayılı Kararı).
Açılan davaya muvafakatın sağlanması, olmadığı takdirde taraf teşkili için diğer adi ortağın davalı olarak davada yer almasının sağlanması yoluyla davanın görülebilir hale gelmesi şeklinde bir uygulamanın benimsenmesi, Anayasa"nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesine uygun yorumla, hukukun ve adaletin amacını sağlamaya yönelik olan temel hukuk ilkeleri yönünden de bir zorunluluktur. Muvafakat etmeyen adi ortak aleyhine husumet yöneltilmesine imkân tanınmaksızın davanın reddi gerektiğinin kabulü; ortaklardan bir kısmının hak arama özgürlüğünün, diğer bazı ortakların insiyatif ve vicdanına bırakılması yanında, ortaklığın ve bu kapsamda ortaklardan bir kısmının haklarının hukuk önünde korunamayarak, uyuşmazlığın çözümsüz ve ortada bırakılabileceği anlamına gelir ki, bu da hukukun adaleti sağlama amacıyla hiçbir şekilde bağdaşmaz.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; adi ortaklıkta davanın, tüm ortaklar tarafından birlikte açılması zorunlu olduğundan, mahkemece; diğer adi ortak ...’a, dava sırasında terkin edilen adi ortaklığı oluşturan şirket olan .... İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin yeniden “ihyası” için görevli ve yetkili mahkemede dava açabilmesi için yeterli ve kesin süre verilmesi, söz konusu davacı adi ortaklığı oluşturan şirket ihya edildiği takdirde işin esasına girilip, davanın sonuçlandırılması, aksi takdirde aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2-Bozma nedenine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde taraflara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.