Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/21306
Karar No: 2015/22730
Karar Tarihi: 21.12.2015

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/21306 Esas 2015/22730 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/21306 E.  ,  2015/22730 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalılardan .... İnş. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. avukatı ile davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-Dava; 01.08.2011 tarihli trafik-iş kazasında vefat eden sigortalıya yapılan tedavi giderleri ile vefatından sonra hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler nedeniyle oluşan Kurum zararının,meydana gelen trafik kazasında arkadan gelen aracın şoförü İsmail ile araç sahibi ve işleten konumundaki davalı şirketten tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. ve 21. Ve 76’ncı maddeleridir.
    Davada somutlaşan olayda; davacı Kurum, yukarıda anılan yasa maddesi uyarınca trafik-iş kazası sonucu yaralanan sigortalılara yapılan yardımların "üçüncü kişi" sıfatıyla davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
    5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.
    Fıkra kapsamındaki sosyal sigorta yardımları, kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin olup, genel sağlık sigortasına göre yapılan sosyal sigorta yardımlarını içermediği gibi; söz konusu fıkra, sadece 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamındaki sigortalılar için değil, aynı yasanın 4/1-b madde kapsamındaki sigortalılar yönünden de uygulama alanı bulmaktadır.
    Üçüncü kişilerin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
    Anılan fıkrada geçen “çalıştıranlara” ibaresi, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan üçüncü kişinin işverenlerini ifade etmekte olup; söz konusu işverenlerin sorumluluğu için, iş kazası veya meslek hastalığının oluşmasında kusurunun bulunduğunun saptanması gerekir. İstihdam edenlerin sorumluluğunu düzenleyen 818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 55. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 66.) maddesinde, işverenin sorumlu olması için kusurlu olması şartı aranmamış iken, 5510 sayılı Kanunun anılan maddesinde, üçüncü kişinin işvereninin sorumluluğu kusur esasına dayanması karşısında; üçüncü kişinin işvereni hakkında, Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca kusursuz sorumluluk hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Burada hangi hareketin kusur sayılacağına ilişkin 5510 sayılı Kanunun 21/1 maddesine paralel bir açıklama yapılmadığından, kusur olgusunun 818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 41 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı) maddeleri uyarınca belirlenmesi gerektiğinin kabulü gerekecektir.
    İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin veya işvereninin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının kusur karşılığından oluşmaktadır.
    Eldeki davada ise aldırılan kusur raporunda meydana gelen kazada kurum alacağına konu yardımların yapıldığı sigortalı ... ve onun işvereni davalı şirketmiş gibi değerlendirme yapıldığı anlaşılmış olup her iki davalı bakımından da davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası olduğu dikkate alınmaksızın yapılan hesap sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    2-Hakim; Hukuk Muhakemeleri Kanunu 26. maddesi olan "her iki tarafın iddia ve müdafaaları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez" kuralına bağlı biçimde hüküm kurmalıdır.
    Eldeki davada ise davacı kurumun ıslah talebi dikkate alınmaksızın talepten fazlasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    3-Yasa koyucu tarafından, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 13.02.2011 tarih 6111 sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı esası getirilmiştir.
    6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri, yine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir.
    2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85/1 maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara
    uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” 91. maddesine göre de “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” Eldeki davada, tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, Güvence Hesabının, sürücünün ve işletenin, zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.
    Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleteni ve sürücülerin yararlanması gerekmekte olup, poliçe limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle sorumlulukları sona erecektir. Sigorta sözleşmesinin sağladığı teminattan yararlanmayanlar bu haktan yararlanamazlar. Ancak, zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan tedavi giderlerinin, zarara sebep olan veya hukuken sorumlu olanlar tarafından karşılanacağı, bu kişiler yönünden poliçe limitini aşan kısım yönünden sorumluğun devam edeceği de kabul edilmelidir.
    Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca, tedavi giderleri kapsamında kalan ödemelerden dolayı davalıların sorumluluğu irdelenmeksizin karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    4-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, .... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
    Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş, öncelikle tüm davalılar bakımından davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası ile tedavi giderleri bakımından 76’ncı maddesi olduğu dikkate alınmalı, bu kapsamda olay nedeniyle ceza mahkemesinde davalı ...’in yargılanıp yargılanmadığı dikkate alınmalı, olay hakkında kesinleşmiş ceza mahkemesi kararındaki maddi olguların hukuk Mahkemesini de bağlayacağı ilkesini dikkate alacak şekilde ve yukarıdaki ilkeler kapsamında davalıların kusur durumlarını irdeleyen oluşa ve hukuka uygun bir
    kusur raporu alınmalı, sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler kesilmiş veya fiili ödeme söz konusu ise ilk peşin değerli gelirlerin yarısı ile fiili ödemeler karşılaştırılmak suretiyle düşük olan tutarın kusur karşılığına hükmedilmeli, tedavi giderleri bakımından ise 6111 sayılı Yasanın geçici 1’inci maddesi ile getirilen yeni düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle ve davacı kurum talebini tam olarak karşılayarak infaza elverişli şekilde karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalılardan ... İnş. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. avukatı ile davalı ...’ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete ve ..."a iadesine, 21.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi