10. Hukuk Dairesi 2014/25431 E. , 2015/22719 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, fark işçilik tahakkuku nedeniyle ödenen primlerin yersiz olduğu iddiası ile davalı kurumca yapılan işlemin iptali ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, Davalı kurumca resen tahakkuk ettirilen prim borcuna itirazın reddine ilişkin 19.12.2012 tarih 2012/65 sayılı kararın iptaline, prim borcu tahakkukunun inşaatın yapıldığı yılların metrekare birim fiyatı uygulanmak suretiyle yapılması gerektiğinin tespitine, 30.11.2012 tarih itibariyle asgari işçilik değerlendirmesi sonucu tahakkuk yapılması gereken prim ve gecikme zammı toplamının 6.022,20 Tl olduğunun tespitine, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun “Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79’uncu maddesinin 12’nci fıkrasında;....gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının Kurumca araştırılacağı, usul ve esasları yönetmelikle belirlenecek bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması durumunda, bildirilmemiş olan işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarının, gecikme zammı ile birlikte sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeksizin işveren tarafından ödendiği takdirde, işyeri hakkında sigorta müfettişine inceleme yaptırılmayabileceği belirtilmiş; 16’ncı fıkrasında; Kuruma, yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının araştırılmasına ilişkin yöntem, işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik tutarının tespitinde ve Kuruma yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığının araştırılmasında dikkate alınacak asgari işçilik oranlarının saptanması ve asgari işçilik oranlarına yönelik itirazların incelenerek karara bağlanması amacıyla Kurum bünyesinde Asgari İşçilik Tespit Komisyonu kurulduğu açıklanmıştır.
Amacı; 506 sayılı Kanuna tabi işyeri, işveren ve sigortalılar ile ilgili işlemleri düzenlemek olan, 506 sayılı Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 01.05.2004 günü yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin, “Araştırma ve Resen Yapılacak İşlemler” başlıklı 38’inci addesinin (b) bendinde de; Gerçek veya Tüzel kişiler tarafından yapılan özel bina inşaatı iş yerleri hakkında Ünitece yapılacak araştırma, bina maliyetine Kurumca yayımlanan tebliğ ile belirlenen asgari işçilik oranının %25 eksik uygulanmak suretiyle yapılır. Bina maliyeti, inşaatın ruhsatnamesinde yazılı bulunan (ruhsatnamesi yoksa Ünitece tespit edilecek) yüzölçümü ile birim maliyet bedelinin çarpımı suretiyle hesaplanacağına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
12.05.2010 tarihinde yürürlüğe giren ve 5510 Sayılı Yasaya dayalı olarak çıkartılmış yeni Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde de benzer hükümler öngörülmüş olup, 111.Vd maddelerinde de paralel hükümler bulunmakta olup, asgari işçilik işlemlerinden sonra itiraz prosedürü açıklanmış ve 5510 sayılı Yasanın konu ile ilgili benzer düzenlemeyi öngören 85. Maddesinde de ; “Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen usullerle Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgarî işçilik tutarı üzerinden Kurumca re’ sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri, 88 inci ve 89 uncu maddeler dikkate alınarak işverene tebliğ edilir. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz.” hükmü yer almaktadır.
Davaya konu somut olayda, davacıya ait tescilsiz inşaat işyerine ilişkin ihbar nedeniyle davalı kurum müfettişince yapılan inceleme sırasında davacının vermiş olduğu 04.05.2011 tarihli beyan ve alınan elektrik abonelik tarihleri ile elektrik ve su tüketim miktarlarından yola çıkarak, ayrıca davalı kurum müfettişince davacıya ait zemin ve birinci kattan oluşan inşaatın 2010 yılında bitirildiği fakat yapıldığı yılda bitmediği dikkate alınarak ilk katın bitirilip üzerinin yarım bırakılması nedenleriyle henüz bitmemiş inşaat kabul edilerek 01.08.1999-30.09.1999 tarihleri arasında zemin katın yapıldıktan sonra inşaata ara verildiğini, daha sonrasında ise davacı ifadesinde de belirtildiği üzere 01.11.2010 tarihinden itibaren yeniden çalışma yapılarak birinci katın da 13.12.2010 tarihinde bitirildiği esas alınarak fark işçilik ve prim borcu tahakkuk ettirildiği, 5510 Sayılı Yasanın 85’inci maddesindeki prosedürün tamamlanması ile eldeki davanın açıldığı, anlaşılmaktadır.
Mahkemece ilamında belirtilen gerekçeler ve her bir katın ayrı ayrı bir inşaat gibi değerlendirme yapılarak yapıldığı tarihten önceki yıldaki yapı maliyet birimleri esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda ulaşılan kanaate dayalı olarak verilen bilirkişi raporu ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, verilen kararın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmakta olup, davaya konu olayda, davacının beyanına göre her ne kadar yapının 2010 yılında bitirildiği dikkate alınması yerinde ise de, 2004 Sigorta İşlemleri Yönetmeliği ile 2010 tarihli yeni Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınmak suretiyle irdeleme yapılmaması
isabetsiz bulunmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, her bir kata anılan yönetmelikler kapsamında uygulanması gereken maliyet bedellerini belirlemek suretiyle, fakat inşaatın bitmediği hususu dikkate alınarak binanın tümü bakımından irdeleme içeren, somut verilere dayalı ve Kurum müfettişi raporunda yapılan hesaplamalardan ayrılma yönleri de açıklanarak ve dava söz konusu olmakla asgari işçilik oranına %25 oranında indirim yapılmaksızın bir hesap raporu aldırılmak suretiyle davalı Kurum alacağının var olup olmadığını belirlemekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.12.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.