8. Hukuk Dairesi 2016/21838 E. , 2017/2615 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Taüpu İptali ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı Hazine vekili, davalının tapu kayıt maliki olduğu 114 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1440 m2’lik kısmının kıyı çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek tapu iptali ve terkin talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 2011/232 E., 2011/268 K. 30.11.2011 gün sayılı karar ile davanın kabulüne ve.... İlçesi ... parsel sayılı taşınmazın 1586,00 m2lik kısmının Kıyı Kenar Çizgisi içerisinde kaldığı anlaşıldığından bu alanın sicilden terkinine karar vermiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiş, temyiz incelemesi üzerine dairemiz 24.05.2012 gün, 2012/3030 Es., 2012/6027 K. sayılı ilamı ile yerel mahkeme kararı bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 114 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1586,00 m2lik kısmının Kıyı Kenar Çizgisi içerisinde kaldığı anlaşıldığından bu alanın sicilden terkinine karar verilmiş; karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Somut olayd... İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünün yazısında onaylanan kıyı kenar çizgisi paftalarının Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 10. maddesi gereği ilgili yerlerde ilan edildiği, Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 11. maddesi gereği parsel bazında ilgililerin müracaat etmeleri halinde kendi parsellerinin bulunduğu onaylı kıyı kenar çizgisi paftasından kopya verildiği belirtilmiştir. Bu durumda; ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için kıyı-kenar çizgisinin kesinleşmediği ve bağlayıcılık niteliği kazanmadığı açıktır.
3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin İdari Yargı"ya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin Yasa"nın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirledikleri kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
O halde yukarıdaki açıklamalar ışığında bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunması ve rapora dayanılarak hüküm kurulması isabetli değildir.
Hal böyle olunca, Mahkemece yeniden yapılacak keşifte 3621 sayılı Yasa"nın 9/2. maddesine ve 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre daha önceki keşifte yer almamış üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif icra edilmesi ve kıyı kenar çizgisi araştırmasının yapılması, kıyı kenar çizgisi bilimsel verilerden yararlanılarak düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliği taşımayan haritadan delil olarak yararlanılması belirlenen kıyı kenar çizgisi harita mühendisinin krokisinde infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılması, bilirkişiler tarafından yeniden belirlenecek kıyı kenar çizgisi ile idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi arasında farklılık bulunduğu takdirde bu farklılığın nedenlerinin bilimsel gerekçelerle açıklığa kavuşturulması, dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısım renkli olarak belirtilmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve Yasa"ya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.