8. Hukuk Dairesi 2015/1424 E. , 2017/2605 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesat Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, ortaklığın giderilmesi davasına konu 1337 ve 1350 parseller üzerinde bulunan evlerin kendisi tarafından yapıldığını açıklayarak, taşınmazlar üzerinde bulunan evlerin tarafına ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin davacının, ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasını ileri sürmediği, bu nedenle muhdesat aidiyetine ilişkin talebi yönünden hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin olarak verilen ilk kararının dairemizce ortaklığın giderilmesi davasına ilişkin kararın kesinleştiğine dair dosyada bir şerh bulunmadığı, hukuki yararı olmak kaydıyla paydaşlar tarafından muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının her zaman açılabileceği, Mahkeme"nin yapması gereken işin, davacı tarafın davayı açmakta hukuki yararı olduğunu dikkate alarak toplanan ve toplanacak tüm taraf delillerini birlikte değerlendirmek ve işin esasına ilişkin bir hüküm kurmak olmalıdır gerekçesi ile bozulması üzerine, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer(TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Ne var ki; çoğun içinde azı da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir.
3-Muhdesatın tespiti davalarında davanın konusu (müddeabih) davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcının, yargılama giderlerinin ve taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin iş bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerekir.
Ayrıca, az yukarıda açıklanan esaslar dikkate alınarak yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK"nın 326/2. maddesi uyarınca hesaplanacak yargılama giderinden ve davacılar yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, her bir davalının, dava konusu taşınmazın tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olması halinde tapudaki payları, elbirliği mülkiyetin sözkonusu olması halinde ise miras payları göz önünde bulundurularak sorumlu tutulmaları gerekir.
Somut olaya gelince, dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu 1337 ve 1350 parsel sayılı taşınmazlar, davacı ile davalıların ortak murisi Ahmet Efil adına kayıtlı olup elbirliği mülkiyeti söz konusudur. Hükme esas alınan 25.02.2013 tarihli inşaat bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilen muhdesatların dava tarihi itibari ile değeri 148.000 TL"dir. Dosya arasında bulunan muris ... ait veraset ilamından da anlaşıldığı üzere davacıya ait pay toplamı 1/4 olup dava edilen davalılar payı toplamı ise 3/4"dür. Davalıların toplam 3/4 payına isabet eden dava değeri 111.000 TL"dir. Bu miktar üzerinden alınması gereken karar ve ilam harcı 7.582,41 TL olup, 1.039,50 TL peşin harç alınmıştır. O halde davalılardan alınması gereken karar ve ilam harcının kalan kısmı 6.542,91 TL olduğu halde, alınması gereken harç 10.109,88 TL kabul edilerek, geriye kalan kısım 9.070,38 TL olarak belirlenmiştir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Ne var ki bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden temyiz edilen hükmün 1,2, 3 ve 5. fıkralarının HUMK"un 438/7 maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda 2. ve 3.bentte açıklanan sebeplerle; hükmün 1.fıkrasındaki “ ... ve davacıya ait olduğunun ... ” ibarelerinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, hükmün 2.fıkrasındaki “ ... 9.070,38 ... ” rakamının hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine “ ... 6.542,91 ...” rakamının yazılmasına, hükmün harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin 2,3 ve 5. fıkralarındaki “ ... müştereken ve müteselsilen ... ” ibarelerinin çıkarılmasına, yerine “ .... miras payları göz önünde bulundurularak .... ” ibarelerinin yazılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK"un 438/7. fıkrası gereğince DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİ İLE ONANMASINA, davalıların sair temyiz itirazlarının yukarıda 1.bentte açıklanan sebeplerle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.