5. Ceza Dairesi 2018/5496 E. , 2018/4964 K.
"İçtihat Metni"
Görevi kötüye kullanma suçundan sanık ..."nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 257/1 ve 43/1. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Karabük Ağır Ceza Mahkemesinin 26/11/2013 tarihli ve 2011/106 esas, 2013/222 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii ...2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/02/2014 tarihli ve 2014/127 değişik iş sayılı kararının;
Dosya kapsamına göre, sanık hakkında Karabük Cumhuriyet Başsavcılığının 03/08/2011 tarihli ve 2008/1406 soruşturma, 2011/982 esas, 2011/59 sayılı iddianamesiyle sanık hakkında çeşitli icra dosyalarından gelen birden fazla haciz yazısının kayda alınmayarak görevi kötüye kullanma suçunu ve bilahare aynı belgelerin gizlenip yok edilmesi suretiyle 5237 sayılı Kanun’un 205/1. maddesinde düzenlenen “resmi belgeyi yok etme ve gizleme” suçunu işlediği iddiasıyla ilgili olarak dava açıldığı, Karabük Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, aynı kararla resmî belgeyi gizleme, bozma ve yok etme suçunda da mahkûmiyet kararı verildiği, ancak bu suçtan verilen kararın Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 04/07/2017 tarihli ve 2017/5315 esas, 2017/5083 sayılı kararıyla, bu eylemlerin bir bütün olarak değerlendirilip daha ağır olan resmi belgeyi gizleme, bozma ve yok etme suçunu oluşturup oluşturmayacağı; bu suçun oluşmaması halinde eylemin görevi kötüye kullanma suçu kapsamında kalıp kalmayacağının değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken aynı eylem sebebiyle hem resmi belgeyi bozma hem de görevi kötüye kullanma suçlarından iki ayrı mahkumiyet kararı verilmesi suretiyle hükmün karıştırılması ve sanığa fazla ceza tayini bozmayı gerektirdiği belirtilerek “resmî belgeyi yok etme ve gizleme” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiş olması karşısında, görevi kötüye kullanma suçundan yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 08/05/2018 gün ve 94660652-105-78-3139-2018-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29/06/2010 tarih ve 2010/70 Esas ve 2010/159 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; ...Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasa yoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz edilmeksizin kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak kanun yararına bozma yasa yolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5-14.
fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılap Yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı, Askeri Ceza Yasası ile 15 yaşından büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olup olmadığı ve denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecektir. Burada unutulmaması gereken husus, bu yasa yolunda denetlenenin hüküm olmayıp hükmün üzerine inşa edilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğudur.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkumiyet hükmü ise; hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkumiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilecek ve ancak bu aşamadan sonra temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde, koşulları bulunduğu takdirde kanun yararına bozma yasa yolu ile denetlenebilecektir.
Görüldüğü gibi hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar ancak hükmün hukuken varlık kazanması halinde olağan ve olağanüstü yasa yolları denetimine konu olabileceğinden, henüz hukuken varlık kazanmayan bir hükmün ne olağan ne de olağanüstü yasa yolu denetimine konu edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği ahvalde hükmün içeriğine dahil bulunan hukuka aykırılıkların, kanun yararına bozma yoluyla denetlenmesi olanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği mahkumiyet hükmünün olağan yasa yolu olan temyizen incelenmesini dahi yasaklamışken, henüz doğmamış bu hükümdeki hukuka aykırılıkların olağan denetim süreci sonlanmadan, olağanüstü bir yol olan kanun yararına bozmayla denetlenebileceğini kabul etmek yasa yollarında hakim olan temel ilkelere açıkça aykırılık oluşturacağı gibi, temyiz ve kanun yararına bozma yasa yolunun gerek başvuru koşulları, gerekse sonuçlarındaki farklılıklar ile kanun yararına bozma kurumunun konuluş amacı nazara alındığında ileride telafisi mümkün olmayan sorunlara da yol açabileceği aşikar olup, bu itibarla, açıklanması geri bırakılan hükmün içeriğine ilişkin olan hukuka aykırılıkların, kanun yararına bozma yoluyla denetlenme olanağı bulunmadığının anlaşılması karşısında ...2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17/02/2014 tarihli ve 2014/127 değişik iş sayılı karara yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 02/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yzl. İşl. Md.
Y/Ç