9. Hukuk Dairesi 2013/5997 E. , 2013/13603 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, ücret farkı alacağı, ikramiye farkı alacağı ile ilave tediye farkı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili tarafından verilen 03.04.2013 havale tarihli dilekçede, Dairemizin 17.12.2012 tarih, 2009/36968 E. ve 2012/42825 K. sayılı bozma kararının maddi hataya dayalı olarak verildiği ileri sürülerek, kararın ortadan kaldırılması ve hükmün araştırmaya yönelik olarak bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur. Bahsi geçen dilekçe ve ekindeki evrak ile dosya yeniden incelendi gereği düşünüldü.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bakanlık oluru ile verilen ücret üzerinden toplu iş sözleşmesi ücret artışları uygulanarak ücret, ikramiye ve ilave tediye farkı hesaplandığı, sözü edilen hesabın hatalı olduğu anlaşılmaktadır. Bozma ilamında hatalı hesaba değinilmişse de, işverence toplu iş sözleşmesi ile belirlenen ücrete yine aynı toplu iş sözleşmesi ücret artışlarının uygulanıp uygulanmadığı tam olarak dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır.
Dava dilekçesindeki talep, 11-14. dönemler toplu iş sözleşmelerinin tam olarak uygulanmaması ve 01.01.2005 sonrasında da ücretin eksik ödenmiş olmasına dayalı olup dosya içinde bu yönlerden alınış 12.04.2009 tarihli başka bir bilirkişi raporu da bulunmaktadır.
Bozma kararında da hesap yöntemi açıklanmış, ancak bilirkişi hesap raporu bu yönde denetime elverişli olmadığı halde kesin bozma yapılmıştır. Belirtilen noktada hükmün araştırmaya yönelik olarak bozulması gerekirken, isteklerin reddi yönünde karar verilmesi maddi hataya dayalı olmakla kesin bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve hükmün aşağıdaki şekilde araştırmaya yönelik olarak bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir.
Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir.
Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmemesi ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemesi, işçinin ücret, sigorta primi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır.
Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenip, düzenlenmediğinin de araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir.
Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Somut olayda; davalı iş yerine mühendis olarak ... yıl kadar önce giren davacı işçi, 01.01.1997-31.12.2004 tarihleri arasında iş yerinde yürürlükte olan TİS zamlarının kendisine tam uygulanmadığını, 01.01.2005 sonrası da ise dönem artışlarının sözleşmenin devamlılığı ilkesine göre, eksik uygulandığı iddiası ile fark ücret ve buna bağlı olarak akti ve yasal ikramiye isteklerinde bulunmuştur.
Davalı iş veren zamanaşımı definde bulunarak, tüm artışların usulüne uygun olarak uygulandığını savunmuştur.
Mahkemece; bilirkişi raporları alınarak Bakanlık oluru ile verilen ücretler dahil edilerek hesaplamaya itibar edildiği belirtilerek istek gibi hüküm kurulmuştur.
Davalı Bakanlık yeni işçi bulabilmek için zaman zaman, davacı gibi mühendis veya dört yıllık fakülte mezunlarını müktesep hak sayılmamak koşulu ile yüksek ücretlerle işe almıştır. Hukuk Genel Kurulunun aynı olayla ilgili 11.11.2009 tarih ve 2009/9-438 Esas ve 2009/500 sayılı kararına göre TİS zamlarının bu yüksek ücretler nazara alınmadan uygulanması gerekir.
Böyle olunca; anılan Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen görüş doğrultusunda hesaplama yapılmalıdır. Davaya konu toplu iş sözleşmesi dönemleri ile sonrasına ait ödenmesi gereken ücretler belirlenmeli, dosya içinde bulunan ilk bilirkişi raporu da değerlendirmeye tabi tutularak ve gerekirse ek rapor alınmak suretiyle bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle sonuca gidilmesi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.