14. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/6380 Karar No: 2019/2348 Karar Tarihi: 14.03.2019
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/6380 Esas 2019/2348 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, paydaşı olduğu taşınmazın önceki paydaşı tarafından satılan 1/3 payının kendisine öncelikli satış hakkı verilmeden üçüncü bir kişiye satıldığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur. Mahkeme, davanın kabulüne hükmetmiştir. Ancak davalı, önalım hakkının ileri sürülemeyeceğini ve taşınmazda fiili taksim bulunduğunu savunarak temyiz etmiştir. Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satarken diğer paydaşların öncelikli olarak satın alma yetkisi veren bir haktır. Eğer taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Somut olayda, fiili taksim savunmasında bulunulduğuna göre mahkemece, taşınm
14. Hukuk Dairesi 2016/6380 E. , 2019/2348 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.02.2015 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 713 parsel sayılı taşınmazın dava dışı önceki paydaşı ..."nun 1/3 payını 25.07.2014 tarihinde 70.000,00TL bedelle davalıya sattığını, satışla ilgili müvekkiline noter bildirimi yapılmadığını ileri sürerek bedeli karşılığında, dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının satıştan haberdar olduğunu, dava konusu paya ilişkin dükkanın kiralanması için dava dışı kiracıyla yapılan 04.09.2014 tarihli kira sözleşmesinde kiralayan sıfatıyla davacının da imzasının bulunduğunu, kötüniyetli olarak bu davayı açtığını, ayrıca taşınmazın tapu kaydında 18.08.1962 tarihli "şuf"a hakkından feragat" şerhinin bulunması nedeniyle önalım hakkının ileri sürülemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuş; 21.01.2016 tarihli beyan dilekçesinde de, dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunduğunu bildirerek bu hususta tanıklarının dinlenilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dava konusu payın davalıya satışına ilişkin olarak davacıya noter bildirimi yapılmadığı gibi bu hususun davalının da kabulünde olduğundan davacının satışı haricen öğrendiğine yönelik savunmaya itibar edilmediği, taşınmazın tapu kaydında yer alan 18.08.1962 tarihli önalım hakkından feragate ilişkin şerhin de dava konusu payı kapsamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı 1/3 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Somut olaya gelince; davalı tarafından fiili taksim savunmasında bulunulduğuna göre mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde fiili taksim yapılıp yapılmadığının ve özellikle davacı ile davalının (ve buna bağlı olarak payı satın aldığı önceki paydaşın) kullandığı bölümler bulunup bulunmadığının, mahallinde keşif yapılarak taraf tanıkları da taşınmaz başında dinlenmek suretiyle araştırılması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.03.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.