8. Hukuk Dairesi 2018/4635 E. , 2020/33 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Tazminat Ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, 589 parsel sayılı taşınmazın vekil edenine ait olduğunu, davalının maden çalışmasında çıkarmış olduğu atıkları dava konusu taşınmaza koyarak işgal ettiğini, bu sebeple müdahalenin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki atıkların masrafı davalıya ait olmak üzere kaldırılmasına, tespit edilecek ecrimisil bedelinin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket, davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, dava konusu yerin davacının 589 parsel sayılı taşınmazın çapı kapsamında kaldığı, davacıya ait taşınmazın 604,26 m2 lik kısmına toprak yığıldığı 148,96 m2 lik kısmına ise küçük küçük öbekler halinde toprak yığıldığı, ziraat mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda belirtilen dava konusu taşınmaz üzerindeki harfiyatın kaldırılması için 7.887,81 TL ve ecrimisil bedelinin ise 450,77 TL olarak rapor edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile toplam 8.338,58 TL"nin dava tarihinden (14/01/2015) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza müdahalenin önlenmesi, tazminat ve ecrisimisil isteğine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nin 27. maddesi uyarınca davanın tarafları kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını da içermektedir. Mahkemece gerekli uyarıyı taşıyan çağrı kâğıdının usulüne uygun şekilde davalılara tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun taraf teşkilinin gerçekleşmesinden sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekir. Nitekim taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re"sen dikkate alınmalıdır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 12"nci maddesinde hükmi şahıslara tebliğin, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılacağı, 13"üncü maddesinde de hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimselerin her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı belirtilmiş, Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 21"inci maddesi de "(1) Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.
(2) Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir.
(3) Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır." şeklinde düzenlenmiştir.
1.Somut olayda, dava dilekçesi, bilirkişi raporu ve gerekçeli karar davalı ... Grup Madencilik İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi"ne davalı şirket temsilcilerinin mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunup bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olup olmadıkları tebliğe ilişkin tebligat parçasına şerh edilmeksizin davalı ... Grup Madencilik İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi"nin işçisi/memuru ... imzasına tebliğ edilmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 12. ve 13. maddeleri gözardı edilerek tebliğ yapıldığı ve bu tebligatın yukarıda anlatılan nedenlerle usule aykırı bir tebligat olduğu görülmektedir.
Bu nedenle usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan, savunma hakkı kısıtlanarak davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.
2.Ayrıca, 6100 sayılı HMK"nin 297/2. maddesine göre, mahkeme kararında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunludur.
Davacı vekili tarafından, müdahelenin önlenmesine talebinde bulunulmuş olmakla birlikte bu taleple ilgili olumlu olumsuz herhangi bir karar verilmemiştir. Oysa, HMK"nin 297. maddesinde, hükmün hangi hususları kapsayacağı sayılmış olup, anılan maddenin 2. fıkrasında, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu itibarla, davacı vekilinin müdahalenin önlenmesi talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan (1) ve (2).bentlerde yazılı nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 13.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.