11. Hukuk Dairesi 2018/1667 E. , 2019/7336 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 30/11/2017 tarih ve 2016/169-2017/391 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 19/11/2019 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin, müvekkilinin uzun yıllardır kullandığı ve adına tescilli "MUDER" ibaresini de ihtiva eden markayı kullanmak suretiyle fuar düzenlediğini, haksız kazanç sağladığını, müvekkilinin markasının itibarının zarar gördüğünü ileri sürerek marka hakkına tecavüzün tespiti ile önlenmesini, 900.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat ile 100.000 TL itibar kaybı tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Muder Ahşap Mutfak ve Banyo Mobilyası Sanayicileri ve İthalatçıları Derneğinin davacı ... ile yaptığı sözleşmeyi 2008 yılında feshetmesi üzerine müvekkilinin fuar düzenleme hususunda anılan dernek ile mutabakata vardığını, bu fuarı düzenlemek için de İstanbul Dünya Ticaret Merkezi ile kira sözleşmesi imzaladığını, fuarın adının "Muder İstanbul 2009 Mutfak Banyo Mobilyaları ve Ankastre Ürünleri Fuarı" olarak duyurulduğunu, derneğin unvanı "MUDER" olduğu için müvekkilinin de fuarda "MUDER" ibaresini kullandığını, zira Derneğin bu ibarenin kullanılmasını zorunlu tuttuğunu, müvekkili kullanımı ile davacı işaretinin benzemediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, 1999 yılından beri davacı adına tescilli "MUDER" markasının 2009 yılındaki fuarda davalı tarafından kullanıldığı, tarafların aynı alanda faaliyet gösterdiği, davalı kullanımının iltibas oluşturduğu, davacının lisans bedeline göre tazminat istediği, ancak emsal lisans sözleşmesinin sunulmadığı, sektörel tanınmışlık, tecavüzün derecesi, satış cirosu ve davacının önceki yıllardaki satış hacmi göz önüne alındığında davalının "MUDER" markasını kullanarak gerçekleştirdiği hizmetten elde ettiği cironun %15"inin lisans bedeli olarak talep edilebileceği, markanın kötü ve uygun olmayan bir şekilde kullanıldığı tespit edilemediğinden itibar tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının davacı marka hakkına tecavüzünün tespiti ve önlenmesi ile 556 sayılı KHK"nın 66/2-c bendi uyarınca hesap edilen 100.066,55 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi tazminat talebinin reddine, 100.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, itibar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Temyiz dilekçesinin verilme usulü, 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2 madde hükmü gereği, uygulanacak mülga 1086 sayılı HUMK 434. maddesinde açıklanmış olup, buna göre; 25.01.1985 tarih ve 1984/5-1985/1 sayılı İBK kararı uyarınca harca tabi davalarda temyiz başvurusu, temyiz dilekçesinin temyiz defterine kayıt ettirildiği tarihte yapılmış sayılır. Mahkemece verilen karar, davacı vekiline 08.01.2018 tarihinde, davalı vekilinin temyiz dilekçesi ise 01.02.2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı vekili, 15.02.2018 tarihinde, katılma yoluyla temyiz dilekçesi sunmuş ise de dilekçesinin HUMK 433/2. maddesine göre 10 günlük temyize cevap süresi geçirildikten sonra verildiği anlaşılmıştır. Yasal süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında, HUMK 432/4 maddesi uyarınca, mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01/03/1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bu konuda karar verebileceğinden, davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin temyiz isteminin incelenmesine gelince; dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve tayin edilen maddi tazminat miktarının 818 sayılı Borçlar Kanununu 43. maddesi uyarınca uygun olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3-Ancak, mahkemece verilen 17.12.2013 tarihli kararda davalı aleyhine 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.02.2015 tarihli ilamı ile sair temyiz itirazları reddedilmiş, karar, maddi tazminatın hesaplanma şekli yönünden taraflar yararına bozulmuştur. Dairemizin bu kararına karşı davalı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuş, Dairemizin 05.05.2016 tarihli kararı ile de bu kez itibar tazminatı yönünden davalı yararına bozma kararı verilmiştir. Bu durumda, manevi tazminatın miktarı yönünden davacı yararına bir bozma kararı bulunmadığı ve mahkemenin 17.12.2013 tarihinde hükmedilen 10.000 TL manevi tazminat tutarının davalı yararına usuli müktesep hak oluşturduğu nazara alınmaksızın davalının kazanılmış hakkını ihlal edecek şekilde 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin süreden REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 19/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.