10. Hukuk Dairesi 2014/21649 E. , 2015/22409 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : . İş Mahkemesi
Tarihi : 09.07.2014
Davacı, 21.05.1990 - 14.07.1991, 01.08.1992 - 09.06.1993, 16.10.1993 - 04.05.2005, 17.06.2005 - 16.08.2005 ve 22.08.2005 - 05.04.2006 arası dönemlerde 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Kanunun yapılandırma hükümlerinden yararlandırılması gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Davaya konu somut olayda; 15.06.1984-01.01.1990 ve 22.06.1996-20.07.1996 tarihleri arasında vergi kaydı, 04.11.1987-26.05.2006 tarihleri arasında sicil kaydı ve 05.01.1988-28.11.1995 tarihleri arasında da oda kaydı bulunan davacının, vergi kaydı esas alınarak 15.06.1984 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescil edilip, 15.06.1984-30.04.1990, 21.05.1990-14.07.1991, 01.08.1992-09.06.1993 ve 16.10.1993-04.05.2005 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmekte iken, süresinde yaptığı 17.03.2011 tarihli başvurusu ile 6111 sayılı Kanunun yapılandırma hükümleri kapsamında birikmiş prim borçlarını taksitlendirdiği ve ilk taksidi 28.06.2011 tarihinde ödediği, bilahare, 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık süresinin vergi mükellefiyet sürelerine göre tespit edilmesi istemli 05.09.2011 tarihli dilekçesi üzerine Kurumca, sadece vergi kaydının bulunduğu 15.06.1984-01.01.1990 ve 22.06.1996-20.07.1996 tarihleri arasında sigortalı kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacının 6111 sayılı Kanun gereğince yapmış olduğu yapılandırmanın ilk taksidini ödemesine rağmen müteakip taksitleri ödememek sureti ile yapılandırma şartlarını ihlal etmiş olduğu ve 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığını vergi dairesi kayıtları ile sınırlı olmak üzere yeniden belirlenmesi yönünde müracaatının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin, 6111 sayılı Kanunun yapılandırma hükümlerindeki şartları ihlal ettiği belirgin bulunan davacının, anılan hükümlerden yararlandırılmasına ilişkin isteminin reddine karar vermiş olması isabetli ise de, 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın tespitine ilişkin davacı istemi yönünden verilen karar eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Mahkemece, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinin “Sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz.” hükmü gözetilerek, davacının Kuruma verdiği dilekçe ile sigortalılığından feragat edemeyeceği gözetilmeli, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın oluşumu için “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup davacının bu bağlamda çalışmasının bulunup bulunmadığı ve varsa süreleri tereddütsüz belirlenmeli, bu çerçevede resen araştırma yapılarak zabıta marifeti ile ihtilaf konusu dönemde davacının geçimini ne şekilde temin ettiği mahallinde yapılacak araştırma ile belirlenmeli, davacı tarafından bildirilecek ve mahkemece resen belirlenecek tanıklar yoluyla kendi nam ve hesabına çalışmaların varlığı tespit edilmeli, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, kendi nam ve hesabına çalışmanın olmaması ve 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılan 28.06.2011 tarihli prim ödemesinin geçerli bir sigortalılık süresine dayanmaması halinde, 5510 sayılı Kanunun 50. maddesinin “isteğe bağlı sigortalı olabilmek için Türkiye"de ikamet edenler ile Türkiye"de ikamet etmekte iken sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerdeki Türk vatandaşlarından;
a) Bu Kanuna tâbi zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmamak veya sigortalı olarak çalışmakla birlikte ay içerisinde 30 günden az çalışmak ya da tam gün çalışmamak,
b) Kendi sigortalılığı nedeniyle aylık bağlanmamış olmak,
c) 18 yaşını doldurmuş bulunmak,
d) İsteğe bağlı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma başvuruda bulunmak, şartları aranır.” hükmü ile 51. maddenin, sigortalılığın, isteğe bağlı sigortalılığını sona erdirme talebinde bulunanların, primi ödenmiş son günü takip eden günden, aylık talebinde bulunanların, aylığa hak kazanmış olmak şartıyla talep tarihinden veya ölen sigortalının ölüm tarihinden itibaren sona ereceğine yönelik hükmü ve 52. maddenin 3. fıkrasının “Ait olduğu aydan itibaren en geç 12 ay içinde 89 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte primi ödenmeyen süreler, sigortalılık süresinden sayılmaz.” hükmü gözetilerek, davalı Kurumun kabul ettiği zorunlu sigortalılık süreleri için ödenmesi gereken primler haricinde ödenen primlerin, yazılı talep olmasa bile isteğe bağlı sigortalılık iradesi yerine geçtiği gözetilmeli, ihtilaf konusu dönemde isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre belirlenmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya iadesine, 17.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.