10. Hukuk Dairesi 2015/10523 E. , 2015/22370 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ...Sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıç tarihi olduğunun ve yaşlılık aylığı almaya hak kazanma koşullarının tespiti, istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı vekili, ...sigortasına giriş tarihinin Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olduğunun ve kurumun ölçü aldığı emeklilik yaşının ve borçlanma süresinin hukuka aykırı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davacının sigorta başlangıcının 01.01.1989 tarihi olduğunun ve sigorta başlangıcı 01.01.1989 tarihi olarak kabul edilmesi halinde, 506 Sayılı yasanın geçici 81/B-h maddesi kapsamında yaşlılık aylığı alma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-3201 sayılı Yasa gereğince borçlanan Türk Vatandaşlarına yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için, a) Yurda kesin dönülmüş olması, b) Tahakkuk ettirilen borcunun tamamının ödenmiş olması, c) borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması şarttır. (Değişik paragraf: 17/04/2008-5754 S.K./79.mad) Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesi hükümlerine göre bağlanır. B) (Değişik paragraf: 17/04/2008-5754 S.K./79.mad) Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal
sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanlar ile Türkiye"de sigortalı çalışmaya başlayanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primi hakkındaki hükümleri, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlar için uygulanmaz.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/10-642 E., 2012/38 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarında karar verilene kadar sürmesi gerekir.
Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; aktaran: ...: Davada Menfaat, ... 2009, önsöz VII).
Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
... 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, "dava şartı" olarak kabul etmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar.
Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (...: a.g.
Somut olayda; davacının 18 yaşını ikmal ettiği 01.01.1989 tarihinde Pflichtbeitrage (Zorunlu prim süresi) kapsamında ...sigortasına tabi çalışmasının bulunduğu, 20.01.2014 tarihinde kuruma verdiği dilekçe ile yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanmayı talep ettiği ve kurumca yurtdışı borçlanması adı altında tahakkuk ettirilen borcun tamamını 06.05.2014 tarihinde ödediği, ancak yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için yazılı bir talepte bulunmadığı, bu nedenle davacının 3201 Sayılı yasanın 6.maddesinin “c” bendinde belirtilen yazılı istek şartı yerine getirmeden, yaşlılık aylığı almaya hak kazanma koşullarının tespitine yönelik dava açmasında hukuki yararı olmadığının belirgin olması nedeniyle, buna ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması; usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 17.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.