22. Hukuk Dairesi 2014/43 E. , 2014/65 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Davacı, icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ve icra takibinin devamına, davalı şirketin Didim, Aydın ve Akbük belediyelerinde hakediş alacakları bulunduğundan borca yeter miktarda alacak için bu hakedişler üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.Mahkeme, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 13.01.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı, icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ve icra takibinin devamına, davalı şirketin Didim, Aydın ve Akbük belediyelerinde hakediş alacakları bulunduğundan borca yeter miktarda alacak için bu hakedişler üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
Mahkemece talebin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, öncelikle çözülmesi gereken problem, ihtiyati tedbir kararlarına karşı temyiz yoluyla Yargıtay’a başvurulup başvurulamayacağı hususudur.
Bilindiği üzere, 01/10/2011 tarihinden önce yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na göre ihtiyati tedbir kararlarına karşı temyiz yolu öngörülmeyip bu kararların itiraz yoluna tabi olduğu belirtilmiş, fakat itiraz üzerine verilen kararlara karşı herhangi bir kanun yoluna yer verilmemişti (md.107). Bununla birlikte 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda, ihtiyati tedbir kararları konusunda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundan ayrılarak karşı taraf dinlenmeksizin verilen ihtiyati tedbir kararlarına karşı itiraz edilebileceği belirtildikten sonra (md. 394/1) itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği, bu başvurunun ise öncelikle incelenip kesin olarak karara bağlanacağı ifade edilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda istinaf, temyiz ve yargılamanın yenilenmesi, kanun yolları olarak sayılmıştır. Ancak ihtiyati tedbir kararlarına itiraz üzerine başvurulabilecek kanun yolu istinaftır (md. 341/1). Diğer taraftan 6217 Sayılı Yasa ile değişik 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca “Bölge Adliye Mahkemeleri” faaliyete başlayıncaya kadar 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun temyize ilişkin hükümlerinin yürürlükte olduğu ve uygulanmaya devam olunacağı hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı maddenin 3’üncü fıkrasında ise 6100 sayılı Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bölge adliye mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar 1086 Sayılı Kanun’un 6100 Sayılı Kanun’a aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir. Buna göre 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulamasında temyiz yoluna tabi olmayan “ihtiyati tedbir kararına itiraz üzerine verilen kararlara” karşı 6100 Sayılı Yasa’nın Geçici 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca Yargıtay tarafından temyiz incelemesi yapılabilmesi mümkün olmadığı gibi aynı maddenin 3’üncü fıkrası da böyle bir inceleme yapılabilmesinin hukuki dayanağı olamaz. Zira bu durumda uygulanacak hükümler, 1086 Sayılı Yasa’nın 6100 Sayılı Yasa’ya aykırı olmayan hükümlerdir. Oysa daha önce de ifade edildiği üzere 1086 Sayılı Yasa’da ihtiyati tedbir kararlarına itiraz üzerine verilen mahkeme kararlarına karşı temyiz yolu öngörülmemiştir.
Bir başka yönden, ihtiyati tedbir talebinin reddi üzerine verilen kararlara karşı istinaf yolu düzenlenirken bölge adliye mahkemelerinin çalışma esas ve usulleri ile istinaf kanun yolunun özelliklerinin dikkate alındığı tartışmasızdır. Bu nedenle ihtiyati tedbir konusunun kendine has özellikleri de dikkate alındığında ihtiyati tedbire ilişkin yapılacak temyiz incelemesinin kanunun amaçladığı sonuçlara uygun bir yol olamayacağı da öngörülmelidir.
Sonuç olarak mevcut kanuni düzenleme ile bölge adliye mahkemelerinin henüz faaliyete geçmedikleri göz önünde bulundurulduğunda ihtiyati tedbir talebinin reddine dair yerel mahkeme kararına karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı ve bu itibarla davacı vekilinin temyiz talebinin reddi gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun ulaştığı sonuca katılamamaktayız. 13.01.2014