11. Hukuk Dairesi 2018/3099 E. , 2019/7321 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 02/04/2015 gün ve 2014/549 - 2015/221 sayılı kararı onayan Daire"nin 09/06/2016 gün ve 2015/12746 - 2016/6360 sayılı kararı aleyhinde asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin bir aile şirketi olan davalı şirketin % 29 oranında hissedarı olduğunu, şirket anasözleşmesi ve TTK"nın 414. maddesi hükümlerinin ihlal edildiğini, toplantı günü ve gündemin ilan edileceği gazetenin iadeli taahhütlü mektupla müvekkile bildirilmediğini, 15.08.2013 tarihli genel kuruldan müvekkilinin sonradan haberdar olduğunu, usulüne uygun çağrı yapılmadan tüm ortaklar katılmış gibi genel kurul yapıldığını, kimseye vekaletname vermediği halde müvekkilinin hazırun cetvelinde temsil edilmiş gibi gösterildiğini, genel kurulun şirket merkezinden farklı yerde yapıldığını, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullandıklarını, sermaye artırımını gerektiren haklı bir sebep bulunmamasına rağmen müvekkilin şirketteki kar ve tasfiye payını azaltmak amacıyla sermaye artırımı kararı alındığını ileri sürerek, 15/08/2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların hükümsüzlüğünün tespitine ve sermaye artırımı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada, müvekkilinin tüm hissesinin hukuka aykırı şekilde müvekkilin babası olan davalı ...’na devredildiğini öğrendiğini, nama yazılı hisse senetlerinin devri ciro ve zilyetliğin devri ile mümkün olup aksi tasarrufların geçersiz olduğunu, geçerli bir devir bulunmadığından devir işleminin yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin payı nispetinde temsili ile oy hakkının engellendiğini ileri sürerek, müvekkiline ait hisselerin davalı ..."na yapılan devir işleminin yok hükmünde olduğunun tespitine, şirket pay defterine müvekkili adına tesciline, 10/07/2006 tarihli genel kuruldan sonraki tüm genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl ve birleşen davaya cevabında, davacının 2006 yılı Temmuz ayına kadar şirkette pay sahibi olduğunu, 10/07/2006 tarihli genel kurul toplantısında şirkete ait 2 taşınmazın 510.000 TL bedelle davacıya satışına karar verildiğini ve taşınmazların davacıya devrini takiben davacının şirketteki hisselerini babası ...’na devrederek şirketten ayrıldığını, davacının 10.07.2006 tarihli genel kuruldan sonra hiçbir genel kurula katılmadığı gibi, kâr payı isteminde de bulunmadığını, 15/08/2013 tarihli genel kurul toplantısında davacıyı temsilen oy kullanılmadığını, genel kurul toplantısının şirketin merkezinin bulunduğu İstanbul İli sınırlarında yapıldığını, kararların gerekli çoğunluk sağlanarak alındığını, sermaye arttırımın usulüne uygun şekilde yapıldığını, arttırımın bir kısmının iç kaynaklardan karşılandığını ve kalan kısmın pay sahipleri tarafından taahhüt edildiğini, 2008, 2010, 2012 ve 2013 tarihli genel kurul toplantılarının usulüne uygun şekilde yapıldığını, hazirun cetvelleri ve toplantı tutanaklarından davacının pay sahibi olmadığının anlaşılacağını, davacının ortak olduğu tarihlerde bastırılmış hamiline hisse senetlerinin de şirketin diğer ortaklarında olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin paylarının kuruluşta nama yazılı olduğu, sonrasında gerçekleşen esas sözleşme değişikliği ile hamiline yazılı hale getirildiği, davacının hisse senetlerini devretmek suretiyle pay sahibi sıfatını kaybettiği iddia edilen 2006 yılında senetlerin hamiline yazılı olduğu, şirkete ait taşınmazların davacıya devrinin yapıldığı 2006 yılı sonrasında yapılan hiçbir genel kurul toplantısına davacının katılmadığı, fiili durumun davalı tarafın taşınmazların davacının payları karşılığı davacıya devredildiği yönündeki savunmasının hayatın olağan akışına uygun düştüğü şeklinde yorumlanması gerektiği, davacının son olarak katıldığı 10.07.2006 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre o tarihte %29 oranda paya sahip olduğu, sonrasında yapılan 17/10/2008 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre davacının paylarının tamamının birleşen davanın davalısı ...’na devredilmiş olduğu ve paylardan doğan hakların bu pay sahibi tarafından kullanıldığının anlaşıldığı, davacının son olarak katıldığı 2006 tarihli genel kurul toplantısını takiben yapılan diğer kurullarda alınan karar tutanakları incelendiğinde 2008, 2010,2012 ve 2013 tarihli genel kurul toplantılarının tümünde 100.000 hissenin %94’ünün toplantıda asaleten/vekâleten temsil edilerek toplantı ve karar nisaplarına riayet edildiği, davacının %29 oranında sermayeye sahip olduğu kabul edilse dahi bu pay sahipliği miktarının genel kurullarda salt çoğunluğa dayalı olarak alınan kararların yokluğuna ve iptal edilebilirliğine neden olacak nitelikte olmadığı, davalı şirketin anne, baba, kardeşten oluşan aile şirketi oluşu göz önünde bulundurulduğunda davacının 2006 yılından beri pay sahipliği haklarının başkaları tarafından kullanıldığını bilmediğini iddia etmesinin hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı ve MK"nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı dahi davacının hükümsüzlüğe ilişkin tespit istemlerinin dinlenilmesine engel olacak nitelikte olduğu, davacının hisselerinin davalı ..."na devir işleminin yok hükmünde sayılmasını gerektiren bir durum olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizce onanmıştır.
Davacı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 110,20 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 778,98 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen asıl ve birleşen davada davacıdan alınarak Hazine"ye gelir kaydedilmesine, 19/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.