13. Hukuk Dairesi 2015/34225 E. , 2018/92 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı,... Devlet Hastanesi"nde güvenlik hizmetlerinde çalıştırılmak üzere ihale yolu ile hizmet alımları yapıldığını, işi ihale ile alan davalı yüklenici şirketin işçisi dava dışı .....tarafından açılan ve... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2011/413 Esas sayılı dosyasında görülen davanın kabul ile sonuçlandığını ve bu karara dayanılarak başlatılan icra takibi neticesinde toplam 6.040,88.-TL"nin davacı kurum tarafından ödendiğini, davalı şirket ile akdedilen sözleşme uyarınca işçilerin her türlü alacaklarından ihaleyi alan yüklenici firmanın sorumlu olacağını ileri sürerek, 6.040,88.-TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalının sorumluluğu oranında rücuen tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile, 1.080,44 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağa 27.06.2011-27.03.2014 tarihleri arasında yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm davanın taraflarınca temyiz edilmiştir.
1-Davacı, hizmet alım ihalesinin davalı tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçinin işçilik alacaklarının tahsili için açtığı dava sonunda hesaplanan miktarın eldeki davanın tarafı olan davacıdan tahsiline karar verildiği ve icra takibi sonunda da, davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ve UBGT ücreti alacağından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, mahkeme, taraflar arasında imzalanmış olan 25.11.2008 tarihli Teklif Birim Fiyat Hizmet Alımı Tip Sözleşmesi ve sözleşmeye ek olarak düzenlenen Teknik Şartname ve İdari Şartnamede kıdem tazminatı ve UBGT alacağı bakımından asıl işveren konumundaki davacı Kurumun işçiye karşı sorumluluğunu kaldıran, yani bu alacak kalemlerinin davalı alt işveren şirket tarafından üstlenildiğini gösteren bir düzenlemeye yer verilmediğinden, eş deyişle kıdem tazminatı ve ..... alacağı bakımından yasal düzenlemenin aksi yönde bir kararlaştırma bulunmadığından her iki alacak kalemi yönünden talebin reddine, fazla mesai alacağı bakımından ise, Teknik Şartname’nin 4.3 maddesinde, haftalık çalışma saatlerini aşan çalışmalar için ilave ücret söz konusu olması halinde bu ödemelerin yüklenici (davalı) tarafından karşılanacağı, idarenin (davacı) bu hususta sorumlu tutulmayacağı kararlaştırıldığından, davalı yüklenici fazla mesai alacağından iç ilişkide sorumlu olduğuna; ancak kendi kusurlu davranışı ile işin icraya düşmesine yol açan davacının, bu ihmali nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra (somut olayda davacı Kurum, borcunu 27.03.2014 tarihinde ödediğinden bu tarihi kadar) geçen sürede işleyecek faizi isteyemeyeceğine, sözü edilen giderlerle davalının eylemi arasında uygun sebep sonuç bağı olmadığı gözetilerek, 1.080,44 TL fazla mesai alacağının, davalıdan tahsili yönünde hüküm kurmuştur.
Oysa, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin eki mahiyetinde bulunan Teknik Şartnamenin 7.10. maddesi ile “..yüklenici, idarenin hizmetinde çalıştırdığı tüm dönemleri kapsayacak şekilde işçilerin yıllık izin, ihbar ve kıdem tazminatları ile eksik kalan tüm sosyal haklarını mevzuatta öngörüldüğü haliyle eksiksiz olarak işçiye ödeyecektir.” hükmü mevcut olup, bu hükmün taraflar arasındaki iç ilişkide sorumluluğa ilişkin düzenleme getirdiği göz önüne alınmaksızın, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Kaldı ki, bu hükmün taraflar arasındaki iç ilişkide sorumluluğu düzenlemediği sonucuna varılacak olsa dahi, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde, işçilerin iş akitlerinden doğacak dava konusu alacaklardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmaması halinde dahi tacir olan davalının çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik dışında sair tazminat haklarından sorumlu olacaklarını bilebilecek durumda oldukları ancak, davacı Kurumun da asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nazara alındığında doğan zararlardan tarafların yarı yarıya sorumlu olduğunun kabulü gerekeceğinden ve işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davacının davalıya bu alacağını da rücu edebileceği gözetilerek yapılacak inceleme sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Davalının temyizi yönünden; 14.7.2004 günlü ve 5219 sayılı yasa ile HUMK.nun 427/2 maddesindeki temyiz ile ilgili parasal sınır 1.000.000.000 TL, 5236 sayılı yasanın 19. maddesi uyarınca 1.1.2014 tarihinden itibaren 1.890,00 TL"ye çıkarılmıştır. Anılan yasada derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü bulunmamakta ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.2.2005 gün ve esas 2005/13-32, karar 2005/85 sayılı kararı uyarınca yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay daireleri ya da Hukuk Genel Kurulunca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesi durumunda temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmünün esas alınacağı belirtilmiştir. Davalı tarafından temyiz edilen bölüm karar tarihi itibariyle 2.080,00 TL"yi geçmediğinden HUMK.nun 5219 sayılı yasa ile değiştirilen 427. maddesinin 2.fıkrası gereğince davalının temyiz hakkı bulunmamaktadır. O nedenle miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının temyiz dilekçesinin REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.