22. Hukuk Dairesi 2014/25513 E. , 2015/35861 K.
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Davacı, manevi tazminat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin baro personeli olarak davalı nezdinde 14.03.2005-12.11.2009 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin, işverence, müvekkilinin tutmakla yükümlü olduğu hesaplarda açık tespit edildiği gerekçesiyle 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/II-e maddesi uyarınca feshedildiğini, ayrıca müvekkili hakkında hizmet sebebiyle görevi kötüye kullanmak suçundan Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, suçlamalar sebebiyle müvekkilinin onur ve gururunun rencide edildiğini, iş bulamadığını, saygınlığını yitirdiğini ileri sürerek, manevi tazminat alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Dava, haksız şikayet sebebiyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, kanuni işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 4721 sayılı Kanun"un 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, maddi olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli delillerin mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya içeriğinden, davacının 14.03.2005 tarihinden beri davalı yanında baro personeli olarak çalışmakta olduğu, görev yaptığı birimde yapılan işlemler ile gelir ve gider dengesine göre kasada açık bulunduğu ve ayrıca dosya, bilgisayar çıktı ücreti, telefon görüşme ücreti ve faks çekim ücreti olarak belirtilen gelir kalemlerine ilişkin baroya intikal eden gelirin bulunmadığı gibi gerekçelerle davacı hakkında 06.11.2009 tarihinde tespit tutanağı düzenlendiği, bunun üzerine davacı hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, ... tarafından yapılan soruşturma sonucunda, yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığında dair karar verildiği ve bu karara yapılan itirazın da reddedildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında olmak üzere, davalı işveren tarafından, şikayet hakkı kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulmuş olması kişilik haklarının ihlali şeklinde değerlendirilemez. Ayrıca belirtmek gerekir ki, kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yeterli şüpheyi oluşturacak delil elde edilemediği için verilmiştir. Şu halde, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.12.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.