3. Hukuk Dairesi 2020/3503 E. , 2020/5493 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının su abonesi olduğunu, abonelik kaydını iptal ettirmeyen davalı borçlunun, aboneliğe ait tüketimden kaynaklı tahakkuk ettirilen fatura bedellerinden sorumlu olduğunu, ödenmeyen dönemsel tahakkuk fatura bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; dava konusu aboneliğin fiili kullanıcısı olmadığını, dava dışı kiracı ..."in kiracı sıfatıyla aboneliğin bulunduğu taşınmazda oturduğunu ve fiili kullanıcı olarak tüketim bedelinden sorumlu olduğunu, kendisinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, abonelik sözleşmesi gereği fatura bedellerinin ödenmemesi nedeniyle davacı kurum tarafından suyun kesilmesi gerektiğini, davacının iyi niyetli olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı kurumun suyu kesmeyerek borcun artmasına sebebiyet verdiği, bu sebeple alacağın % 15 oranında indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının Malatya 8. İcra Müdürlüğü"nün 2014/6378 E. sayılı takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile 4.899,80 TL asıl alacak, 5.737,78 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık % 16,8 oranını geçmemek üzere 6181 sayılı Yasanın 51. maddesinde düzenlenen faiz oranlarının işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin, 2018/1358 Esas 2019/2524 Karar sayılı 25/03/2019 tarihli ilamıyla; “ davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddedilerek, davacı kurumun suyu kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak davalı için gecikme zammı ve faizden indirim sağlayacağı, davalının, dava konusu asıl borçtan ( ana tüketim bedelinden) her halükarda sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak, icra takibine konu asıl alacağın tamamına hükmedilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca, mahkemece; davanın tam kabulü ile icra takibine itirazın iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Bu ilkeler ışığında dosya incelendiğinde; davacı tarafından başlatılan icra takibine 5.764,46 TL asıl alacak olmak üzere toplam 28.486,29 TL üzerinden alacak talep edildiği, davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine, toplam alacak miktarı üzerinden dava değeri gösterilerek itirazın iptali talep edildiği, bozma öncesi verilen hükümde, davanın kısmen kabulü ile 4.899,80 TL asıl alacak, 5.737,78 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık % 16,8 oranını geçmemek üzere 6181 sayılı Yasanın 51. maddesinde düzenlenen faiz oranlarının işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiği, davacı tarafın asıl alacağa yönelik indirim yapılmasına yönelik temyiz itirazı haricinde sair temyiz itirazları reddedilmesine rağmen bozma sonrası verilen hükümde davanın tamamen kabul edildiği, bu şekilde ilk hükümde asıl alacak haricinde kalan kısımların davalı açısından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, bozma öncesi yargılama neticesinde asıl alacak haricinde kalan kısma yönelik hükmün bozma kapsamı dışında kaldığı ve davalı açısından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği göz önüne alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın tamamen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.