22. Hukuk Dairesi 2019/688 E. , 2019/7362 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurum ile davalı arasında belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını, davalının 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 6. maddesi uyarınca tam zamanlı bilişim personeli olarak çalıştığını, sözleşmeyi süresinden önce haklı bir neden olmaksızın tek taraflı feshettiğini, imzalanan hizmet sözleşmesinin 8. maddesi gereğince süresinden önce fesih hali için cezai şart öngörüldüğünü ve bunun dayanağının da 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 3. maddesi olduğunu, davacının ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde cezai şart ödemesi gerektiğini ileri sürerek, cezai şart bedeli alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşmeyi zorunluluk gereği imzaladığını, subay olan eşinin tayininin çıkması nedeni ile sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, keyfi bir fesih halinin olmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin 2013/36007 esas 2015/10206 karar sayılı sayılı kararı ile “ anlaşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olması sebebiyle davanın görev nedeniyle usulden reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir ” gerekçesi ile bozulmuş, ... 10. İş Mahkemesinin 2015/810 esas 2015/1069 karar sayılı karraı ile görevsizlik kararı verilmesi, bunun üzerine yargılamanın görüldüğü ... 9. İdare Mahkemesince de 2018/315 esas sayılı dosyasında da görevsizlik kararı vermesi üzerine, dosya Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiş ve Uyuşmazlık Mahkemesinin 2018/471 esas 2018/526 karar sayılı kararı ile “ idari yarı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılamayacağı, uyuşmazlık konusu davanın gerçek kişi aleyhine açılan bir dava olduğu anlaşıldığından davanın çözümünde adli yargının görevli olduğuna” karar verilerek dosya yeniden İş Mahkemesi’ne gönderilmiş ve Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacı kurum temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. Görev kamu düzenindendir ve yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınmalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanun"un 2. maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez. Taraflar arasındaki çözümlenmesi gereken husus davacı ile davalı arasındaki ilişkinin iş ilişkisine mi, yoksa statü hukukuna mı dayandığıdır. Anayasanın 128/1 maddesine göre “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür”. Kamu görevlilerinin kim olduğu ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. Maddesinde açıklanmış, “Kamu hizmetlerinin; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceği” belirtilmiştir.
657 sayılı Yasanın 4/B maddesinde ise, “kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zarurî ve istisnaî hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak, Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti” yapanların sözleşmeli personel oldukları açıklanmıştır.Somut uyuşmazlıkta, davacı kurum ile davalı arasında 375 sayılı kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 6. maddesi Uyarınca Tam Zamanlı Çalıştırılacak Sözleşmeli Bilişim Personeli İçin 06.02.2012 tarihli sözleşme imzalanmış ve sözleşmenin 31.12.2012 tarihine kadar geçerli olduğu kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 8. maddesinde de “ Bu hizmet sözleşmesinin 7. maddesinin birinci fıkrasının (b),(c) ve (d) bentlerinde sayılan hallerden birinin gerçekleşmesi nedeniyle kurum tarafından sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesi, anılan maddenin üçüncü fıkrasında sayılan hal nedeni ile kendisi tarafından tek taraflı feshedilmesi durumunda fesih tarihinden sözleşmenin bitiş tarihine kadar olan sürenin aylık brüt sözleşme ücretiyle çarpımı sonucu bulunacak tutar ilgili tarafından tazminat olarak ödenir. Bu tazminat aylık brüt sözleşme ücretinin üç katından az olamaz” düzenlemesine yer verilerek cezai şarta ilişkin düzenleme getirilmiştir.Söz konusu sözleşme taraflar arasında 375 sayılı “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında” Kanun Hükmünde Kararname gereğince düzenlenmiş ve uyuşmazlık konusu cezai şartlar da anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin ek madde 6. da yer alan düzenleme gereğince sözleşmede yer almıştır. Her ne kadar Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından davanın çözüm yerinin idari yargı olmadığı belirtilmiş ise de bu durum, idari yargılamanın mahiyeti gereği ve 2507 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesi uyarınca gerçek kişilerin idari yargılamada davalı olarak yer alamayacağı kuralından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Uyuşmazlık Mahkemesi kararı, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi niteliğinde olmadığı, statü hukukuna tabii bir hukuki ilişki olduğu maddi ve hukuki gerçekliğini değiştirmemektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu ihtilafta davacı kurum tarafından, Kanun Hükmünde Kararnameye dayalı olarak düzenlenen ve dayanağını 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden alan sözleşmeye göre ödenmesi kararlaştırılan cezai şart alacağı talep edilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, tarafları arasındaki hukuki ilişkinin statü hukukuna tabi olması nedeniyle İş Mahkemesi davaya baklamakta görevli bulunmamakta olup dava konusu uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2.maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 02.04.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.