17. Hukuk Dairesi 2011/6062 E. , 2012/961 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı taraf aracının müvekkiline ait otokorkuluklara çarparak hasarladığını, ihbara rağmen hasarın ödenmediğini belirterek şimdilik 1.567 TL"nın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... AŞ vekili davanın zamanaşımına uğradığını, kabule göre de sigortalının kusuru oranında azami 2.000 TL poliçe limiti ile sorumlu olduklarını, kusur ve hasarın ispat edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davalı ... AŞ hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, davalı ... hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 818,66 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1982 Anayasasının 36 ve HUMK"nun 73.maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, Kanun ve Tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntısına kadar uygulanması zorunludur. Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. Tebligatın çıkarıldığı tarihte yürürlükte olan yasaya göre tebliği alacak kişi bu adreste bulunmamışsa, tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır. Bulamazsa durumu, mahalle köy muhtarlıklarına doğruluğunu onaylatmak suretiyle tesbit eder. (Teb.K.m.28) Bu husus, tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir. İlgili kuruluş, tebligatı alacak kişinin adresini, merciileri nezdinde araştırıp öğrenmeye çalışır. Yapılan soruşturmaya rağmen ikametgahı, oturduğu yer veya işyeri bulunamamış ise bu halde kişinin adresinin meçhul olduğu kabul edilerek ilanen tebliğe karar verilebilir. Somut olayda davalı ... adına gönderilen dava dilekçesi adresten ayrıldığından iade edilmiş ve davalıya bir daha dava dilekçesi tebliğ edilmeden, taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmuştur. Bu durum savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ..."ın temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."a geri verilmesine 2.2.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.