1. Hukuk Dairesi 2018/1606 E. , 2020/2975 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak mirasbırakan ...’in dava dışı kızı ...’ı 07/11/1991 tarihinde vekil tayin ettiğini, vekil ...’nin mirasbırakanın kayden maliki olduğu çekişmeli ... ada ... parsel sayılı taşınmazı damadı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, çekişmeli taşınmazın daha sonra sırasıyla 25/03/1992 tarihinde dava dışı ..."a ve 08/05/1992 tarihinde davalı ..."e devredildiğini, ..."ın ..."in yakın arkadaşı, davalı ..."ün ise vekil ..."nin komşusu olduğunu; davalı ...’ın 4.05.1992 tarihinde diğer davalı ... ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi aktettiğini ve çekişmeli taşınmazdaki 1/2 payı ...’a devrettiğini, yapılan tüm işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabülüne ilişkin karar Dairece; “... Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak terekeye mümessil tayininden sonra tereke ortağının veya ortaklarının davayı takip yetkileri ortadan kalkar. Başka bir deyişle terekeye (Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca) temsilci atandığına göre, davanın sürdürülmesinin onun veya vekil kıldığı avukatı huzuru ile gerçekleştirileceği tartışmasızdır. Oysa, tereke temsilcisi 12/05/1998 tarihinden sonraki tarihli oturumlara iştirak etmemiş, yargılama yokluğunda yürütülmüş, sonuçta 15/09/2010 tarihinde karar verilmiştir. Kaldı ki, tereke temsilcisi atandığına göre davacıların davadaki sıfatı biteceğinden davayı temsilci takip eder. Anılan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden ve öncelikle nazara alınması gerekeceğinde kuşku yoktur. Ayrıca, davada terekeye temsilci atanmasıyla sıfatı kalmayan tereke ortaklarından bir veya birkaçının davayı takip etmiş olmaları neticeye etkili değildir. Nitekim bu husus Yargıtay uygulamalarında da benimsenen bir kuraldır. Öte yandan; duruşmaya gelen taraf, davayı takip etmeyeceğini açıkça bildirmemekle beraber, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesini (1086 sayılı HUMK"nun 213/2. maddesi, 377/1maddesi, 6100 sayılı HMK"nun147/2 maddesi ve 186/1 maddesi ) açıkça istemezse, mahkemenin dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermesi gerektiği, gelen tarafın bu davranışının davayı takip etmek istemediğini gösterdiği kabul edilmiştir. Hal böyle olunca, somut olayda 1086 sayılı HUMK."nun 409. (6100 sayılı HMK."nun 150.) madde hükmü gözetilmek suretiyle değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, terekeye mümessil atanmasından sonra da davanın davacılar vekili tarafından sürdürülmesine imkan tanınıp yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir...” gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, mahkemece davanın, tereke temsilcisi tarafından takip edilmediği gerekçesi ile; 15/09/1998 tarihi itibariyle işlemden kaldırılmış olduğunun tespitine ve 3 ay içerisinde yenilenmediğinden 16/12/1998 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına kararı verilmiştir.
Karar, tereke temsilcisi vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Tereke temsilcisinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 23.40 TL. bakiye onama harcının temyiz eden tereke temsilcisinden alınmasına, 22/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.