Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/13688
Karar No: 2020/810
Karar Tarihi: 22.01.2020

Taksirle öldürme - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/13688 Esas 2020/810 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2019/13688 E.  ,  2020/810 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Suç : Taksirle öldürme
    Hüküm : İstinaf Başvurusunun esastan reddi
    Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükmün. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 27/06/2019 tarih, 2019/1150 esas 2019/1763 karar sayılı "istinaf başvurusunun esastan reddine" ilişkin karar sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Sanık müdafınin duruşmalı inceleme isteminin, hükmün 7 yıl 6 ay hapis cezasından ibaret olması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre katılanlar vekilinin suçun kasten işlendiğine, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının ise suçun olası kastla işlendiğine yönelik yerinde görülmeyen ve katılanlar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Meşru savunma, 5237 sayılı TCK"nın birinci kitabının, ikinci kısmının, "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlıklı ikinci bölümünde, 25. maddenin 1. fıkrasında; "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez" şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
    Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, Ankara, 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eşzamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
    Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK"nın 25/1. maddesinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    1- Saldırıya ilişkin şartlar:
    a) Bir saldırı bulunmalıdır.
    b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
    c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
    d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
    2- Savunmaya ilişkin şartlar:
    a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
    b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
    c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
    Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
    Sınırın aşılması, 5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinde;
    "(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
    (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
    Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddenin 1. fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddenin 2. fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde "beraat" kararı değil, anılan maddenin 1. fıkrasına göre indirimli ceza veya 2. fıkrasına göre CMK’nın 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
    TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
    5237 sayılı TCK’nın 27. maddesinin 2. fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
    1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
    2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
    3- Savunmaya ilişkin şartlardan "ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
    4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
    Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, "heyecan, korku veya telaşa" kapılarak meşru savunmanın sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığın babası ile maktülün tarla komşusu oldukları, olay günü de sulama sırasının sanığın babasında olması nedeniyle tarlalarını sulamakta oldukları sırada bir gün önce sulanan tarlasını kontrol etmek amaçlı saat 18:00 sıralarında kendi mısır ekili tarlasına yanında bulunan 2002 doğumlu torunu ... ile birlikte gelen maktülün sanığın babası ile selamlaştıkları ve sanığın babasının tarlanın diğer tarafına doğru geçtiği sırada, sanığın babasının tarlasından kendi tarlasına su sızdığını gören maktülün, bu açıklıkları kapatmaya çalıştığı ancak kapatamadığı, buna duyduğu öfke ile ana avrad sinkaflı kütür ederek sanığın babasına seslenerek su sızan yerleri kapatmasını istediği, bunu duyan sanığın maktülün olduğu tarafa doğru ilerleyerek "neden küfür ediyorsun söylesen kapatırız" diye söylediği, sanığın üzerine doğru geldiğini gören maktülün ruhsatsız olan 9x19 mm çapında fişek istimal eden Browning marka yarı otomatik tabanca ile kendi önüne doğru bir el ateş ettiği, sanığın yaklaşmaya devam etmesi üzerine bir el de havaya ateş ettiği, sanığın ise maktüle "gel kafama sık" diyerek ilerlemeye devam ettiği, bu sırada aralarındaki mesafenin hayli kapandığı, sanığın su kanalı üzerinde yani maktülden yüksekte bulunduğu sırada maktülün bu defa sanığı hedef alarak bir el daha ateş ettiği ve sanığı sol diz altı kısmından vurduğu; ancak olayın sıcaklığı ile vurulduğunu anlamayan sanığın, silahı almak amaçlı maktülün üzerine doğru atlayarak hamle yaptığı sol eliyle silahın gez kısmından tuttuğu silahı aşağı doğru çevirdiği, bu sırada silahın bir el daha boşluğa doğru ateş aldığı, boğuşma devam ederken dengesi bozulan maktülün sırt üstü düştüğü sanığın da onunla birlikte üzerine düştüğü anda maktülün göğüs orta bölümüne yaslanan silahın ateş almasıyla vurulduğu, sanığın maktülün yarasına bası uygulayarak kanamayı durdurmaya çalıştığı, bu arada kendi bacağında da yanma hissetmesiyle yakında bulunan ve yanlarına gelen maktülün torununa yaraya tampon yapmasını söyleyerek kendi yarasıyla meşgul olduğu, olay yerine gelen her iki taraf yakınlarınca hastaneye kaldırıldıkları olayda;
    Sanığın babası tarafından olay yerinden alınan silah üzerinde kolluk kuvvetleri tarafından yapılan incelemede silahın tutukluk yapmış olduğunun ve içerisinde bir adet kovan bulunduğunun tespit edildiği, her ne kadar 2 adeti olay yerinde 1 adeti de silah içerisinde olmak üzere 3 adet kovan bulunmuş ise de; olay yerine 300-400 metre mesafede bulunan ve başka bir tarlada sulama işinde çalışmakta olan tanık İsa"nın olaydan hemen sonra alınan ve istikrarla sürdürdüğü ifadelerine göre 3-4 el silah sesi duyduğu, ardından ana avrat sinkaflı bir konuşma duyduğu birisinin gel kafama sık demesiyle yeniden 3-4 el silah sesi duyduğuna yönelik beyanda bulunduğu, bu doğrultuda maktülün torunu olan Bekir"in beyanlarına göre en az 3 kez, tanık İsa"nın beyanlarına ve sanık savunmasına göre maktülün en az 4 kez ateş ettiğinin sabit olduğu, dolayısıyla kendisine karşı gerçekleşmekte olan bir saldırı bulunan sanığın son atışta sol bacağından vurulduğu da göz önüne alındığında aralarındaki mesafe oldukça kapandıktan sonra gerçekleşen son atışın ardından kendisine yönelik gerçekleşmekte olan saldırıyı o andaki hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile hareket edip, maktülün üzerine atlayarak ve silahı almak amaçlı gez kısmından tuttuğu sırada birlikte üst üste düştükleri ve bu sırada yönü değişen silahın düşmenin etkisiyle maktülün göğsüne yaslanarak patlamasıyla maktülün vurularak öldüğünün anlaşılması karşısında, sanığın meşru savunma kapsamında hareket ettiğinin kabulü ile TCK’nın 25/1. ve CMK’nın 223/2-d maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın atılı suçu bilinçli taksirle işlediğinden bahisle yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
    Kanuna aykırı olup, sanık müdafınin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 27/06/2019 tarih, 2019/1150 esas, 2019/1763 sayılı "istinaf başvurusunun esastan reddine" dair hükmünün 5271 sayılı CMK"nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, Dairemizin bozma gerekçesine göre sanığın TAHLİYESİNE, bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere 5271 sayılı CMK"nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 304/2 maddesi uyarınca, dosyanın gereği için Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi"ne; kararın bir örneğinin de Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi"ne iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na GÖNDERİLMESİNE, 22/01/2020 tarihinde oybirliği karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi