2. Ceza Dairesi 2020/28026 E. , 2020/12002 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dosya kapsamına göre diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2014 tarih, 2013/13-203 Esas ve 2014/308 Karar sayılı kararında; “Suç tarihinde ekonomik değeri yüksek olan bir aracı kimlik bilgilerini ve açık adresini bilmediği arkadaşı "Gövde Mustafa" lakaplı Müslüm isimli kişiden emanet aldığını söylemesi, aşamalarda aracı emanet aldığı bu kişinin ismini kısmen değiştirerek ifade etmesi, soruşturma ve kovuşturma makamlarının ısrarına rağmen aracı emanet aldığını iddia ettiği kişiye ait kimlik ve adres bilgileri vermekten kaçınması ve sabıkalı geçmişi de dikkate alındığında hırsızlık suçlamasıyla muhatap olan sanığın sadece hayali bir isim zikretmekle suçlamadan kurtulmayacağını bilecek yaşam ve adli tecrübeye sahip olması ve gerçekte var olan bir kişiden aracı emanet alması durumunda suçlamadan kurtulmaya yönelik olarak aracı emanet aldığını söylediği kişinin bulunması için daha etkin bir çaba göstermesi gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu değil, hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.” şeklindeki açıklamalar ışığında, sanığın suça konu cep telefonunu kim olduğunu bilmediği bir şahıstan satın aldığını, daha sonra telefonun bozulduğunu ve telefonu attığını savunması, cep telefonu alışverişine ilişkin belge gösterememesi ve satışı belgelemek adına hiçbir çabasının olmaması, sanığın suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik soyut beyanlarına Ceza Genel Kurulu kararında da ifade edilen olayda, olduğu gibi itibar edilmesinin mümkün olmadığı hususu karşısında; sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15.04.2014 tarih, 2013/13-136 Esas ve 2014/193 Karar numaralı ""...Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK"nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir..."" şeklindeki kararı göz önüne alındığında, sanığın 5237 Sayılı TCK"nın 142/1-b maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açıldığı, sanığın aynı Yasa’nın 165/1. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunması alınarak suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkumiyetine karar verildiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında tanzim olunan iddianamede suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan açılmış bir dava olmadığı ve iddianamede bu suça ilişkin bir anlatım da bulunmadığı halde, anılan suçtan ek savunma verildikten sonra sanığın mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle, "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir." şeklinde düzenlenen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesine aykırı davranılması,
3-Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nun 253. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 5237 sayılı TCK"nun 165/1. maddesinde tanımı yapılan ve sanığın eylemine uyan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK"nun 7/2. maddesi uyarınca; ""Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."" hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile değişik CMK"nun 254. maddesi uyarınca aynı Kanun"un 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra ve sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafiinin temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerden dolayı tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkının gözetilmesine, 04/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.