Esas No: 2020/982
Karar No: 2022/434
Karar Tarihi: 07.04.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/982 Esas 2022/434 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/982
KARAR NO: 2022/434
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2019
NUMARASI: 2016/151 Esas - 2019/513 Karar
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında Uşak ili, Eşme İlçesi, ... Mah. .. ada, ... pafta, ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt satış ve servis istasyonunun davalı tarafından bayi olarak işletilmesi konusunda 18/09/2015 tarihli ve 5 yıl süreli imzalanan 18/09/2015 tarihli İstasyonlu Bayilik ve Otogaz Bayilik sözleşmelerinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğini, sözleşmelerin feshi nedeniyle müvekkili davacının kar mahrumiyetine uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle taraflar arasındaki sözleşmelerin haksız feshi nedeniyle 292.390 TL cezai şart alacağının ve şimdilik 150.000 TL kar mahrumiyetinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin fesih tarihinde müvekkilinin borca batık durumda olduğunu, aktiflerinin tamamını satmasına karşılık borçlarını ödemeyemediğini, müvekkilinin maddi imkansızlık nedeniyle sözleşmeyi sonlandırmak zorunda kaldığını, ayrıca dilekçede bildirilen nedenlerle davacının taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlüğe girmeden davacı tarafça fesih edildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, " taraflar arasında yapılmış 18/09/2015 tarihli İstasyonlu Bayilik ve Otogaz Bayilik Sözleşmelerinin davalı bayii tarafından 02/11/2015 tarihli ihtarname ile tek taraflı olarak feshedildiği, fesih nedeni olarak işyerinin başka bir firmaya satışı ve mali anlamda işlerin kötü gitmesi gösterilmiştir. Davalı tarafça, bu şekildeki fesih nedenlerinin haklı olduğu savunulmuş ise de; davalı bayii tacir olup, sözleşme imzalarken basiretli bir iş adamı gibi davranarak imzaladığı sözleşmelerle yüklendiği yükümlülükleri içinde bulunduğu ekonomik koşullara göre yerine getirip getirmeyeceğini öngörmek ve buna göre borç altına girmek zorundadır. Sözleşmelerin, taraflarca her zaman, tek taraflı ve nedensiz olarak feshedilebileceği öngörülmediğine göre, davalı bayinin yukarıda değinildiği şekliyle sözleşmeleri feshi haklı nedenlere dayanmamaktadır. Sözleşmelerin davacıdan kaynaklı nedenlerle feshedildiği de davalı tarafça kanıtlanamamıştır. Dolayısıyla sözleşmelerin davalı tarafça açıklandığı şekliyle haksız feshi nedeniyle davacı akaryakıt şirketinin kar kaybına uğradığı ve taraflar arasındaki sözleşmeler gereğince davacının cezai şart talep edebileceği, bu kapsamda benimsenen bilirkişi kurulu raporunda hesaplanan davacının uğradığı kar mahrumiyeti yönünden (kar kaybının 3 aylık süreyle sınırlı olmak üzere) 5.896,15 TL; sözleşmelerin haksız feshi nedeniyle cezai şart tazminatı yönünden taleple bağlı kalınarak 292.390 TL olmak üzere davacının davalıdan toplam 298.286,16 TL alacaklı olduğu; belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne," karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kar mahrumiyeti talebimize dair fazlaya ilişkin davanın reddine dair karara karşı hukuka aykırı olduğundan bahisle istinaf isteminde bulunduklarını, davacı şirket taraflar arasındaki sözleşmelerin 5 yıl süreli olduğu, sözleşmelerin davalı yanca haksız olarak feshedildiğni, hükme esas bilirkişi raporundaki kar kaybı alacağına dair hesaplama ve kar kaybının 3 aylık makul süre için istenebileceği yönündeki kabul yerinde olmayıp bu yönde verilen yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeler 18.09.2015 tarihli ve 5 yıl süreli olup, 06.11.2015 tarihinden yani imzalandıktan 1,5 ay sonra davalı yanca haksız olarak feshedildiğini, kar mahrumiyetinin makul bir süre için talep edilebileceği kabul edilebilir ise de bu sürenin 3 ay olarak kabul edilmesnin yerinde olmadığını, her istasyonun farklı bir şehirde olduğu, o şehirde yeni bir istasyon inşa etmenin imar durumuna bağlı olduğu, mesafe tahdidi uygulaması, o bölgedeki tüm istasyonların halihazırda bayilik sözleşmelerinin mevcut olması, davacı müvekkil şirketin EPDK kayıtlarında görüldüğü üzere fesih tarihinden dava tarihine kadar gerek Eşme ilçesinde, gerekse Uşak ilinde yeni bir bayilik tesis etmediği dikkate alındığında bu kabulün yerinde olmadığını, 5 yıllık sözleşmenin daha ikinci ayı dahi dolmadan haksız olarak feshedilmiş olması davalının iyiniyetli olmadığını, bu durumda kar kaybı talep edilebilecek ''makul süre'' yönünden ''3 aylık makul süre'' belirlemesi huzurdaki dava yönünden kabul edilebilir bir makul süre olmadığını, bilirkişi raporunun kar mahrumiyeti alacağının hesaplanması noktasında denetime elverişli ve yeterli olmadığını, davacının kar mahrumiyeti alacağına ilişkin davalı şirket kayıtlarında yapılan incelemelerde davalı şirketin aktif malvarlığında bulunan malların gerçek satış değerinin 7.000.000TL olarak belirlendiği ancak davalı şirketin mali kayıtlarına satıştan elde edilen geliri 4.447.946,09TL olarak yansıttığının tespit edildiğini, davalı şirketin mali kayıtlarında şirketi borca batık durumda göstermeye çalışmış ve şirket gelirlerini düşük göstermiş olup bu durumda davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yeni bir bilirkişi incelemesi yapılarak, davacı müvekkil şirketin mahrum kaldığı karın denetime elverişli bir rapor ile tespit olunması gerektiğini, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kar mahrumiyeti alacağına yönelik fazlaya dair istemin reddine dair kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı istinaf dilekçesinde özetle; 2004 yılından itibaren davacı şirketin lisanslı bayisi bulunduğunu, imzalanmış bulunan bayilik sözleşmelerinin gereklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, dava dilekçesinde böyle bir iddiada bulunulmadığı gibi bu hususta bir delil dahi ortaya konulmadığını, imzalanmış bulunan bayilik sözleşmesini fesih ettiği tarihte gerçekten borca batık durumda bulunmakta olduğunu, bayilik sözleşmesinin ifa edileceği akaryakıt istasyonu ile birlikte gayrimenkul ve menkul malvarlığını eş zamanlı olarak satmak zorunda kaldığını ancak yine de borçlarını ödeyemediğini, sözleşmenin imzalandığı tarihte müzayaka halinde bulunduğunu davacı şirket ile imzalanan sözleşmenini bu nedenle geçersiz kabul edilmesi gerektiğini, tarafınca müzayaka edilmeksizin tek tip olarak düzenlenen sözleşme gereği tarafının cezai şart ve menfi ve müspet zarar ile sorumlu tutulmaya çalışılması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunup, cevap dilekçesinde bu hususun belirtilmesine rağmen mahkemece bu hususa değinilmemesinini eksik inceleme teşkil ettiğini, sözleşme her ne kadar 18/09/2015 tarihinde imzalanmış gibi gösterilse de tarafından imzalanan sözleşme davacı şirket yetkilileri tarafından daha sonraki tarihler de imzalanmış ve ihtarname çektiği tarihte şirket yetkilileri tarafından imzalanmış bulunan bir nüshasının da tarafına gönderilmediğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin satışlar ve ürünler başlıklı 4.3 md. Nden anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki sözleşme tarafının istasyon faaliyetlerine devam edebilmesi için kanunda öngörülen 90 günlük sürenin dikkate alınarak bu tarihte geçerli olmak kaydıyla imzalanmış bulunduğunu, davacı şirketin imzalanan 18/09/2015 tarihli sözleşmeye rağmen 90 günlük süreyi baz alarak ihtarname tarihine kadar olan sürede tarafının sahibi bulunduğu istasyona yeni sözleşmede öngörülen vade ve pirim sistemine dayalı olarak akaryakıt ürünü göndermemiş önceki sözleşmede öngörülen vade ve prim sistemine dayalı olarak akaryakıt ürünü göndermediğini önceki sözleşme koşulları içerisinde akaryakıt satışına devam ettiğini, davacının bu davranışı ile zımnen ortaya koyduğu üzere halen taraflar arasındaki sözleşme yürürlüğe girmeden önce sözleşme tarafından fesih etmiş bulunduğunu, beyanla ilk derece Mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasını davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davalının iddiaları ispattan yoksun ve hukuken istinaf gerekçesi olarak kabul edilemeyecek hususlar olup davalının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddi gerektiğini, bir işletmenin borca batıklığının tespiti için salt verilen öz sermayenin değerlendirilmesinden çok, işletmenin yapısal, sektörel ve konjonktürel özellikleri, faaliyetlerini sürdürebilir olup olmadığı, işletme sermayesinin, tolere edilebilir olandan fazlasının yitirilmesi halinde bozulması muhtemel finansal yapının sonraki dönemlerde düzeltilebilir olup olmadığı gibi hususların göz önünde bulundurulması gerektiğini, 2014 yılında mali durumu son derece iyi görünen şirketin 2015 yılında mali durumunun kötüye gitmiş gibi görünmesi tek başına borca batıklık tespiti için yeterli olmadığını, şahıs şirketi olan işletmenin defter ve mali tablolarının incelenmesi tek başına borca batık olduğunu kanıtlamaya yetmeyeceğini, bu noktada davalı işletmenin şahıs şirketi olduğu ve borç ve yükümlülüklerinden şahsi mal varlığı ile de sorumlu olduğu göz önünde bulundurulması gerektiğini, TTK md. 22 hükmünün “Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanunu’nun 121. Maddesinin ikinci fıkrasıyla 182. Maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525. Maddesinde yazılı hallerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” olduğunu, davalı basiretli bir tacir olarak yapmış olduğu ticari muamelelerin ve akitlerin sonuçlarından sorumlu olduğunu, cezai şart tutarı davalının iktisaden mahvına neden olacak bir tutar olmadığını, davalının cezai şarttan sorumlu tutulmayacağı iddiasının hukuki bir dayanağı olmadığını, davalının, müvekkil şirketin 18.09.2015 tarihli bayilik sözleşmesine uygun davranmadığı iddialarının yerinde olmadığını, davalı 18.09.2010 tarihinden 18.09.2015 tarihine kadar müvekkil şirketin bayisi olarak ticari faaiyette bulunduğunu, tarafların karşılıklı mutabakatı neticesinde tüm sözleşmeler 18.09.2015 tarihinden 18.09.2020 tarihine kadar devam etmek üzere yenilendiğini, sözleşmenin imzalandığı ve yenilendiği tarihten itibaren 90 gün içerisinde taraflar arasındaki sözleşmeyi yürürlüğe girmeden feshettiği iddiası hukuki dayanaktan yoksun olup, davalının gayrimenkulü kendisine ait akaryakıt istasyonunu başkasına satmış olduğu ve işlerinin mali anlamda kötü gittiği şeklindeki frsih gerekçeleri gerek taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine gerekse mevzuata göre haklı neden teşkil etmediğini, davalının sözleşme hükümlerine aykırı hareket ederek ve taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız olarak feshederek davacı müvekkil şirketi zarara uğrattığını, bu nedenle haksız fesih nedeniyle müvekkil şirketin uğradığı kâr kaybından ve haksız fesih nedeni ile cezai şarttan sorumlu olduğunu ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kar kaybı ve cezai şart alacağının tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, sözleşmenin geçerli olup olmadığı, yürürlüğe girip girmediği ve sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasındadır. Taraflar arasında 18.09.2015 tarihinde 5 yıl süreli "yatırım çerçeve sözleşmesi" ve "istasyonlu bayilik sözleşmesi" ile "otogaz bayilik sözleşmesi" imzalanmıştır. Davalı tarafından davacı muhatabına çekilen Eşme Noterliği'nin 02.11.2015 tarih ve ... YN'lu ihtarnamesinde, gayrimenkulü kendisine ait işyerini başka bir firmaya sattığından ve işlerinin mali anlamda kötü gitmesi nedeniyle akaryakıt bayiliğini devam ettiremediğini, bu sebeple akaryakıt ve LPG otogaz bayilik sözleşmelirinin feshedildiğini ihbar ve ihtar etmiştir. Bunun üzerine davacı tarafından, bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiğinden bahisle yatırım çerçeve sözleşmesinin 10.3, ve istasyonlu bayilik sözleşmesinin 25. Maddesine dayalı olarak cezai şart ve kar kaybı alacağının tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Yatırım çerçeve sözleşmesinin 10.2 maddesinde haklı nedenle fesih sebepleri düzenlenmiş ve 10.2.9 maddesinde de, ...'nun yasal ve idari düzenlemelerin yerine getirilmesinde işbirliği göstermemesi, yükümlülüklerini yerine getirmeyerek bu düzenlemeleri kısmen ya da tamamen ihlal etmesi bayi için haklı nedenle ve süre verilmeden fesih nedeni olarak sayılmıştır. Bayi tarafından bayilik sözleşmeleri, işyerini başka bir firmaya sattığından ve işlerinin mali anlamda kötü gitmesi gerekçesiyle feshedilmiştir. Ancak fesih nedeni yapılan bu hususlar davacıdan kaynaklanan sebepler olmayıp davalının kendi ekonomik durumu ile ilgili olduğundan bu sebeplerin haklı fesih nedeni olarak kabulü mümkün değildir. Davalı taraf bayilik sözleşmesinin 18/09/2015 tarihinde imzalanmış gibi gösterilse de davacı tarafça daha sonraki bir tarihte imzalandığını ve davacı şirket yetkilileri tarafından imzalanmış nüshanın kendisine verilmediğini ve bayilik ilişkisinin önceki sözleşme hükümlerine göre devam ettiği ve bu haliyle feshe konu bayilik sözleşmesinin yürürlüğe girmediğini savunmuştur. Yatırım çerçeve sözleşmesi ile bayilik sözleşmelerinin el yazısı ile yazılan kısımları davalı tarafça kaşelenip imzalanmış olup sözleşmelerin davacı tarafça imzalandığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ayrıca sözleşmeler davacı tarafça sonradan imzalanmış olsa dahi bu durum davalının sözleşmesel yükümlülüklerini kaldırmaz. Bunun yanı sıra EPDK kararları uyarınca bayilik sözleşmeleri 5 yıl süre ile yapılabilmekte olup, önceki sözleşme süreleri 18/09/2015 tarihinde sona erdiğinden bu sözleşmelerin yürürlükte olduğunun kabulü mümkün değildir. Bunun yanı sıra 18/09/2015 tarihinden sonra davacı, davalıya ürün vermiş olup bu haliyle 18/09/2015 tarihli sözleşmeler yürürlüğe girmiş durumdadır. Davalı sözleşmenin imzalandığı sırada müzayaka halinde bulunduğunu ve bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu beyan edilmiş ise de, müzayaka hali gabin(aşırı yararlanma)'nin bir unsuru olup, taraflar arasında aynı nitelikte sözleşmeler daha öncede yapıldığından gabinin varlığından söz etmek mümkün değildir. Davalının fesih ihbarında bahsi geçen hususları fesih nedeni yapmadığı da nazara alındığında davalının bu savunmalarına itibar edilmesi mümkün değildir. Bu halde davalı taraf sözleşmenin haksız feshine bağlanan sonuçlardan sorumludur. TBK'nın 126/1. Maddesine göre, ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Kar mahrumiyeti müspet zararlardan olup sözleşmede aksine hüküm bulunmaması halinde aktin feshinden sonra talep edilemez. Yani ancak sözleşmede kararlaştırılmış olması halinde, sözleşmenin haksız feshinde kar kaybı zararı da istenebilir. Yatırım çerçeve sözleşmesinin 10.3.6 maddesi ile istasyonlu bayilik sözleşmesinin 24.3 maddesi ve otogaz bayilik sözleşmesinin 25. maddelerinde haksız fesih halinde bayinin, ...'nun kar mahrumiyeti zararından sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Davalı taraf bayilik sözleşmesini haksız feshettiğine göre davacının sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle oluşan kar mahrumiyeti zararından sorumludur. Taraflar arasında imzalanan sözleşme 18.09.2020 tarihinde bitecek iken 02.11.2015 tarihinde fesihle sona ermiş olduğundan davacının 02.11.2015-18.09.2020 tarihleri arasında o bölgede bayisiz kaldığı düşünülerek davacının davalı ile yaptığı sözleşmedeki miktarda akaryakıt satışından mahrum kaldığı varsayımı ile davacının kar mahrumiyeti talebinin bulunması mümkündür. Ancak mahkemece kar mahrumiyeti miktarı hesaplanırken davacının, davalının akaryakıt satış istasyonunun bulunduğu yere çok yakın başka bir bayisi olup olmadığı ve yoksa yeni bir bayilik tesisi için ne kadar süre gerektiği konusunda bilirkişiye inceleme ve tespit yaptırılıp davacının başka bir bayisi varsa davalıca satılmayan ürünlerin o bayice satılacağı kabul edilerek kar mahrumiyeti talebinin reddi, eğer böyle bir bayi yoksa davacının o bölgede yeni bir bayi tesis etmesi için gerekli makul süre kadar davalının hizmetinden mahrum kalacağı değerlendirilip sadece bu miktar için kar mahrumiyetine hükmedilmesi gerekir. Davacının davalı bayinin bulunduğu yerde başka bir bayisi bulunduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, davacı ...'nun aynı bölgede yeni bir bayilik tesis etmediği anlaşılmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından davacının bir aylık kar kaybı KDV dahil 1.665,58 TL olarak hesaplanmıştır. Ayrıca sektör bilirkişisi tarafından aynı il sınırları içinde yeni bir bayilik tesisi için gereken makul sürenin 3(üç) ay olduğu kanaati bildirilmiştir. Yargıtay kararlarında yeni bir bayilik tesisi için 3(üç)-6(ay) arası süreler makul süre olarak kabul edilmektedir. Sektör bilirkişisi devralma veya inşa suretiyle bayilik tesisi imkanlarını ve akaryakıt istasyonu tesisi için gerekli kriterleri nazara alarak yeni bir bayilik tesisi için gereken makul süreyi belirlemiştir. Ayrıca davacının kar kaybı davacının 2015 yılı gelir tablosuna göre ve Yatırım Çerçeve Sözleşmesinin 3. Maddesinin son cümlesi uyarınca satış yerinin faaliyette olduğu günlerdeki satış miktarlarının ortalaması alınıp günlük ... karının faaliyet dışı kalan gün sayısı ile çarpılması suretiyle tespit edilmiştir. Davacı taraf davalı şirketin aktif malvarlığında bulunan malların gerçek satış değerinin 7.000.000TL olarak belirlendiği ancak davalı şirketin mali kayıtlarına satıştan elde edilen geliri 4.447.946,09TL olarak yansıttığının tespit edildiğini ve şirketin borca batık durumda gösterilmeye çalışıldığı ve şirket gelirlerinin düşük gösterildiği beyan edilerek yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talep edilmiş ise de bansi geçen satış tutarları akaryakıt istasyonunun devrine ilişkin olup, sözleşmedeki kara kaybının hesaplanmasına ilişkin düzenleme karşısında sonuca etkili değildir. Bu nedenle kar kaybı yönünden mahkemece verilen kararda herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Sözleşmenin süresinden önce veya sözleşmede feshe imkan tanıyan nedenler dışında sözleşmeyi fesheden tarafın cezai şart ödemesi kararlaştırılabilir. Yatırım çerçeve sözleşmesinin 10.3.5 maddesinde bayinin sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesi hali hariç olmak üzere bayi tarafından ...'ya 100.000,00 USD tutarında cezai şart ödeneceği düzenlenmiştir. Davalı sözleşmeyi haksız feshettiğine göre kararlaştırılan cezai şarttan sorumludur. HMK'nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekili ve davalının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekili ve davalının istinaf başvurularının HMK'nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 5.093,98 TL harcın, alınması gerekli olan 20.375,93 TL harçtan mahsubu ile bakiye 15.281,94 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 5-Kararın, HMK'nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay'a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.07/04/2022
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.