Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3963
Karar No: 2020/1454
Karar Tarihi: 17.02.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/3963 Esas 2020/1454 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2019/3963 E.  ,  2020/1454 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11/09/2017 tarih ve 2016/564 E- 2017/640 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 10/05/2019 tarih ve 2018/174 E- 2019/608 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 56.668,00 DM karşılığı 28.975,00 Euro para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu"na aykırı şekilde mevduat topladığını, diğer davalı gerçek kişi ..."in de şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik davalı tarafa verilen para nedeniyle 28.975,00 Euro"nun paranın davalı tarafa verildiği tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Kombassan Holding A.Ş. vekili, davacı tarafın hem Kombassan Holding A.Ş."nin hem de Kombassan İnşaat A.Ş."nin pay defterlerinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK 417. maddesi gereğince şirket pay defterinde kayıtlı hisse senedi sahibi olması nedeniyle davacı tarafın şirket ortağı sıfatını kazandığını, TTK"nın 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığı gibi şirketin de kendi paylarını temellük etmesinin de mümkün olmadığını, davacı tarafın şirket ortağı olduğuna dair elinde halen varsa hamiline hisse senetlerini üçüncü şahıslara devretme hakkının olduğunu, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının BK"nın 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, kaldı ki müvekkili şirketin veya şirketlerin davacı tarafa yönelik hata veya hile olgusu içerir bir davranışının olmadığını, ayrıca BK"nın 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini savunarak, öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında davanın esastan reddini istemiştir.
    Davalı ... vekili, davalı şirketin veya şirketlerin eski ve/veya halen yöneticisi olan gerçek kişi müvekkilinin, şirket yöneticisinin sorumluluğu kuralı gereğince herhangi bir sorumluluklarının olmadığını ve davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zamanaşımına uğradığını savunarak, öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında davanın esastan reddini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın hak düşürücü süre ve zaman aşımı def"inin yerinde olmadığı, dava dilekçesinde 56.668,00 DM karşılığı 1 Euro 1,95583 DM paritesine göre 28.975,00 Euro talep etmiş ise de, davalı şirketin SPK"ya kendisinin sunduğu CD"ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete 28.975,00 Euro ödemiş olduğunun yer aldığı, davacıya ortaklık durum belgelerinin nakit hanelerinden toplam 15.686,00 DM 1 Euro 1,95583 DM paritesine göre 8.020,00 Euro ve 27.000,00 DM 1 Euro 1,95583 DM paritesine göre 13.805,00 Euro toplam 21.825,00 Euro ödendiği, davacının davalı tarafa ödediği 28.975,00 Euro"dan davacıya geri ödenen toplam 21.825,00 Euro indirildiğinde geriye 7.149,00 Euro alacağı kaldığı anlaşıldığ gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, 7.149,00 Euro"nun 05/09/2016 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi gereğince dava tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek döviz faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı, davacı vekili ve davalılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin davalılar vekilinin yapmış olduğu zamanaşımı def"inin reddine ve davanın esasına yapmış olduğu itirazların reddine dair kararındada bir isabetsizlik bulunmadığı, davacının 35.892,69 Euro alacağından kendisine ödenen 14.566,16 Euro düşüldüğünde 21.326,53 Euro alacağı kaldığının hesaplandığı, davalının sunduğu 26/02/1999 tarihli ortaklık durum belgesi ile davacıya nakit ödenen 14.202,00 DM düşülerek 70.200,00 DM alacak miktarı bulunduğundan bu miktarın ikinci kez davacının alacağından düşülmesinin mümkün olmadığı, davalı şirketin eylemi haksız fiil teşkil ettiğinden, davacı yanın aksi yönde bir talebi bulunmadığı takdirde, davacının ödediği paranın ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte hüküm altına alınması gerektiğ, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen yerinde olduğu gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf başvurularının HMK"nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince kısmen kabulü ile Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 11/09/2017 tarih 2016/564 Esas 2017/640 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacı tarafın davalı şirketin ortağı olunmadığının tespitine, 21.329,05 Euro"nun aşağıda belirtilen faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bu tutarın; 6.475,01 Euro"suna 01/01/1998 ödeme tarihinden, 6.199,41 Euro"suna 05/01/1998 ödeme tarihinden ve 8.654,63 Euro"suna 12/03/1998 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek döviz faizi yürütülmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinafı üzerine, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, yukarıda özetlenen şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"nun 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ""31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun"un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
    Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu"nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re"sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının re"sen BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY

    Dairemiz çoğunluğunun bozma düşüncesine dayanak teşkil eden 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
    Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
    Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
    Tüm bu nedenlerle, çoğunluk kararının dayanağı yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi