11. Hukuk Dairesi 2019/383 E. , 2019/7264 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/10/2016 tarih ve 2014/146 E- 2016/134 K. sayılı kararın dvacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince verilen 31/10/2018 tarih ve 2016/133 E- 2018/2293 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına tescilli 2007/02519 nolu patentin yeni ve ayırdedici olmadığını, patent konusu buluşun davacı tarafından tasarlanıp üretildiğini, davalının da ürünü davacıdan satın aldığını, davacının eski çalışanı ..."ın davalı şirket ortağı ile daha sonra Prokop Kalıp Makine ve Plastik Sanayi Tic. Ltd. Şirketini kurduğunu, davacı tarafından oluşturulan buluşa ait bilgi ve tasarımların adı geçen tarafından karşı tarafa verildiğini ileri sürerek 2007/02519 nolu patentin hükümsüzlüğüne ve davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, husumet, zamanaşımı ve esasa ilişkin savunmalarda bulunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, dosyaya ibraz edilen deliller, tanık beyanları, bilirkişi raporu değerlendirildiğinde davacı tarafından patente konu olan buluşun kendisine ait olduğuna ilişkin delil ibraz edilemediği, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu göz önüne alındığında davacının tescilli patentten haberdar olmasına rağmen tescil tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde gasba dayalı dava açmadığı, davacı tarafın kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, duruşma açılarak tanıkların dinlenilmesi ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, davacının delil olarak sunduğu kayıttaki tarihlerin gasp iddiasının ispatı yönünden güvenilir olmadığı ve kesin delil teşkil etmeyeceği, davacı şirketin davaya konu patent konusu buluşun kendisine ait olduğunu ve kötü niyetle davalı tarafından kendi adına tescil ettirildiğini ispatlayamadığı, sunulan delillerin ve tanık beyanlarının dava konusu patente konu buluşun davacıya ait olduğu ve davalı tarafından gasp edildiği iddiasını ispat yönünden yeterli olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davalı adına tescilli patentin hükümsüzlüğü ve davacı adına tescili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olup bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mahkemesi tarafından alınan ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunu ve yapılan tahkikatı yeterli görmeyerek duruşma açmış, tanıklar dinlemiş ve yeni bir heyetten bilirkişi raporu alarak dinlenen tanık beyanlarını ve bilirkişi raporlarını kararına dayanak göstererek davalı vekilinin istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşıldığı takdirde ve ancak bu halde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olmakla, aynı yasanın 353/1-b-2 ve 3. maddelerinde öngörüldüğü üzere, ilk derece mahkemesi kararında kanunun uygulanmasında veya gerekçesinde hata bulunması halleri ile ilk derece yargılamasına ilişkin tahkikat eksiklikleri duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmekte olup yine aynı yasanın 356. maddesinde ise 353. maddede belirtilen hususlar dışında duruşma açılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir.
Bu hükümlerin birlikte yorumlanmasından, konumuzla ilgili olarak belirtmek gerekirse, ilk derece yargılaması aşamasına ilişkin tahkikat eksikliğinin saptanması, somut davada olduğu gibi ilk derece yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunun ve yapılan tahkikatın hükme elverişli bulunmadığının anlaşılması, yeni bir rapor alınmasının ve yeni tanık beyanlarının alınmasının gerekli bulunması halinde, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği anlaşılmalıdır. Duruşma açılmaksızın giderilebilecek yargılama eksikliklerinin varlığı halinde, bölge adliye mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğine ilişkin bir kanun düzenlemesinin, bu eksikliğin duruşma açılmadan giderilemeyecek nitelikte olması veya duruşma açılarak giderilmesi halinde başka bir cihet öngördüğünü söylemek olanaklı değildir. 6100 sayılı HMK’da düzenlenen istinaf sisteminde ve buna ilişkin sevkedilen hükümlerde, incelenen ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygunluğunun, eksik yapılan tahkikat işlemlerinin ikmali suretiyle anlaşılması gibi bir hal, süreç ve sonuç öngörülmemiştir. Aksinin düşünülmesi, temyize konu kararda olduğu gibi, bölge adliye mahkemesince verilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşmasına sebebiyet verecektir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar çerçevesinde, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmekte olup istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.