Abaküs Yazılım
8. Daire
Esas No: 2021/1352
Karar No: 2021/3452
Karar Tarihi: 29.06.2021

Danıştay 8. Daire 2021/1352 Esas 2021/3452 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/1352
Karar No : 2021/3452


Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalı) : … Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
Dava, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyesi olan davacının, açılan bir soruşturmaya dayalı olarak İstanbul Üniversitesi Disiplin Kurulu'nun … günlü … sayılı kararıyla görevinden çekilmiş sayılmasına karar verildiği ve bu karar gereği görevinden ayrı kalan davacının açtığı davada, ... İdare Mahkemesi'nin … günlü; E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin iptal edilmesi üzerine görevine döndüğü ve kararın kesinleşmesini müteakip, söz konusu idari işlem ve öncesinde idarece tesis edilen işlemlerden dolayı akademik kariyerinin, şeref ve haysiyetinin, kişilik haklarının ve sosyal statüsünün etkilendiği ve ağır derecede manevi zarara uğradığından bahisle, uğranıldığı öne sürülen bu zararlara karşılık olmak üzere 292.000,00 TL tutarın tazminen ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacıya disiplin cezası verilmesine esas alınan soruşturmanın, bölümde görev alan bazı kişilerin yakınması üzerine açıldığı, kendisine böyle bir başvuru olan üniversite yönetiminin soruştrma açmasının hukuka aykırılık olarak yorumlanamayacağı gibi, aksine yönetmelikten kaynaklanan bir zorunluluk olduğu, yargılamayı yapan mahkemece de soruşturma açılmasında usul hükümlerine aykırılık görülmeyerek davacıya isnad edilen fiil ile verilen ceza arasında uygunluk bulunmadığından bahisle işlemin iptaline karar verildiği, bu haliyle (ilgilinin açıkta kaldığı süreler için ortaya çıkması muhtemel parasal hak kayıpları bir yana) davalı idare tarafından tesis edilen işlemin, kişinin manevi zararına yol açacak ağırlıkta ve derecede hatalı bir işlem olduğunu ve idarenin de bu işlemden dolayı manevi zarar ödemesini gerektirecek nitelikte bir kusurunun bulunduğunu söylemeye olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 28/06/2018 tarih ve E:2012/5245, K:2018/3740 sayılı kararıyla; kamu kurum ve kuruluşlarında psikolojik tacizin ( mobbing) görülüş şekilleri dikkate alındığında; ilgililerin mobbinge maruz kaldıkları yolundaki iddiaları, psikolojik tacizin kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, çalışma hayatı içerisinde rencide edilmesi suretiyle doğrudan kamu görevlisinin kişisel davranışlarıyla gerçekleşmesi halinde, kişisel kusur kapsamında doğrudan kamu görevlisi aleyhine açılacak tazminat davaları adli yargıda; kurum ve kuruluşlar içerisindeki hiyerarşi ilişkisinden kaynaklı olarak kamu görevlisi tarafından, görev ve yetkisinde olan idari işlemlerin hukuka aykırı olarak tesisi suretiyle( hukuka aykırı olarak verilen ve süreklilik arz eden disiplin cezaları, atama, atamama ve nakile ilişkin işlemler, ders görevlendirmesine yönelik tesis edilen işlemler, geçici görevlendirme vb.) çalışanın baskı altına alınarak yıldırılması halinde görev kusuru kapsamında doğrudan idare aleyhine açılacak tazminat davaları ise idari yargıda görüleceği, davacı tarafından çalıştığı kurumun kendisi hakkında tesis ettiği ve açılan dava sonucunda iptaline karar verilen görevden çekilmiş sayılmasına dair işlem ile bu işlemin öncesi ve sonrasında benzer nitelikte tesis edilen disiplin cezası tesisine yönelik işlemlerden dolayı, kişilik haklarının, mesleki kariyerinin, haysiyet ve şerefinin etkilendiği ve manevi zarara uğradığı iddiasıyla görülmekte olan davanın açıldığı dikkate alındığında; dava dilekçesindeki iddialar çerçevesinde görev kusuru kapsamında psikolojik tacizin (mobbing) olup olmadığının tartışılması, davacının maruz kaldığını iddia ettiği mobbingin varlığının Mahkemece tespiti halinde, davacının duyduğu elem ve üzüntü de dikkate alınarak olayın bir bütün olarak incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, bu inceleme yapılmaksızın verilen eksik incelemeye dayalı Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece anılan bozma kararına uyularak; 17/06/2020 tarih ve E:2019/2473, K:2020/755 sayılı kararıyla; davacı hakkında tesis edilen her bir disiplin işlemine ilişkin soruşturma dosyaları davalı idareden istenerek işlemlerin ve bu işlemlerin iptaline yönelik yargı kararlarının ayrı ayrı irdelenmesi suretiyle yapılan değerlendirme neticesinde; davacı hakkında tesis edilen ve mahkeme kararlarına konu edilen her bir işlemin davacı ile davalı idare arasında, davacının eylemlerinden kaynaklı soruşturmalar neticesinde verilen disiplin cezalarına ilişkin olduğu, söz konusu işlemlerin idarece davacıyı sırf taciz amacı ile tesis edildiğini gösterir emarelerin mevcut olmadığı, her bir işlemin davacının bir takım eylemleri sebebiyle idari zorunluluk nedeniyle vaki olduğu ve bu eylemlerin davalı idare tarafından gösterilen reaksiyona bağlı etki-tepki sonucunda düzenlendiği sonucuna ulaşılamadığından, mevcut durumda mahkememizde, davalı idarece davacıya psikolojik taciz (mobbing) yapıldığı yönünde bir kanaat oluşmadığından davacının kişilik haklarının, sosyal statüsünün saldırıya uğradığından ve dolayısıyla manevi olarak zarara uğradığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup; davacı tarafından anılan karar hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyiz edilmektedir.
Uyuşmazlıkta; davacı tarafından 31/12/2019 tarihinde kayıtlara giren dilekçeyle; tarafınca talep edilen manevi tazminat miktarının 1.000.000 TL'ye yükseltildiği belirtilerek dava dilekçesinde talep edilmeyen yasal faize hükmedilmesinin talep edildiği görülmektedir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile; "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." cümlesi; aynı Kanun'un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanun'a Geçici 7. madde ile "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır." hükmü eklenmiştir.
Yukarıda yer alan hükümlerden anlaşıldığı üzere; tam yargı davalarında miktar artırımın (ıslahın), nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere talep edilebileceği açıktır.
Bu duruma göre, miktar artırımına ilişkin dilekçenin dava dosyasına girmesi yeterli olmayıp davacı tarafından harcının da yatırılması gerekmektiği, davacı tarafından bu harcın yatırılmadığı görülmektedir.
Öte yandan; her ne kadar Mahkemece davacının ıslah talebi dikkate alınmadan karar verildiği görülmekte ise de; yapılan değerlendirmeler neticesinde davacının tazminat talebi uygun görülmediğinden temyize konu Mahkeme kararının sonucu itibariyle hukuka uygun olduğu ve kararın bozulmasını gerektirecek başkaca bir nedenin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca, davacı tarafından dava dilekçesinde talep edilmeyen yasal faiz talebinin dava genişletme yasağı kapsamında dikkate alınmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 29/06/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X) Dava, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyesi olan davacının, açılan bir soruşturmaya dayalı olarak İstanbul Üniversitesi Disiplin Kurulu'nun … günlü … sayılı kararıyla görevinden çekilmiş sayılmasına karar verildiği ve bu karar gereği görevinden ayrı kalan davacının açtığı davada, ... İdare Mahkemesi'nin … günlü; E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin iptal edilmesi üzerine görevine döndüğü ve kararın kesinleşmesini müteakip, söz konusu idari işlem ve öncesinde idarece tesis edilen işlemlerden dolayı akademik kariyerinin, şeref ve haysiyetinin, kişilik haklarının ve sosyal statüsünün etkilendiği ve ağır derecede manevi zarara uğradığından bahisle, uğranıldığı öne sürülen bu zararlara karşılık olmak üzere 292.000,00 TL tutarın tazminen ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacıya disiplin cezası verilmesine esas alınan soruşturmanın, bölümde görev alan bazı kişilerin yakınması üzerine açıldığı, kendisine böyle bir başvuru olan üniversite yönetiminin soruştrma açmasının hukuka aykırılık olarak yorumlanamayacağı gibi, aksine yönetmelikten kaynaklanan bir zorunluluk olduğu, yargılamayı yapan mahkemece de soruşturma açılmasında usul hükümlerine aykırılık görülmeyerek davacıya isnad edilen fiil ile verilen ceza arasında uygunluk bulunmadığından bahisle işlemin iptaline karar verildiği, bu haliyle (ilgilinin açıkta kaldığı süreler için ortaya çıkması muhtemel parasal hak kayıpları bir yana) davalı idare tarafından tesis edilen işlemin, kişinin manevi zararına yol açacak ağırlıkta ve derecede hatalı bir işlem olduğunu ve idarenin de bu işlemden dolayı manevi zarar ödemesini gerektirecek nitelikte bir kusurunun bulunduğunu söylemeye olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 28/06/2018 tarih ve E:2012/5245, K:2018/3740 sayılı kararıyla; kamu kurum ve kuruluşlarında psikolojik tacizin ( mobbing) görülüş şekilleri dikkate alındığında; ilgililerin mobbinge maruz kaldıkları yolundaki iddiaları, psikolojik tacizin kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, çalışma hayatı içerisinde rencide edilmesi suretiyle doğrudan kamu görevlisinin kişisel davranışlarıyla gerçekleşmesi halinde, kişisel kusur kapsamında doğrudan kamu görevlisi aleyhine açılacak tazminat davaları adli yargıda; kurum ve kuruluşlar içerisindeki hiyerarşi ilişkisinden kaynaklı olarak kamu görevlisi tarafından, görev ve yetkisinde olan idari işlemlerin hukuka aykırı olarak tesisi suretiyle( hukuka aykırı olarak verilen ve süreklilik arz eden disiplin cezaları, atama, atamama ve nakile ilişkin işlemler, ders görevlendirmesine yönelik tesis edilen işlemler, geçici görevlendirme vb.) çalışanın baskı altına alınarak yıldırılması halinde görev kusuru kapsamında doğrudan idare aleyhine açılacak tazminat davaları ise idari yargıda görüleceği, davacı tarafından çalıştığı kurumun kendisi hakkında tesis ettiği ve açılan dava sonucunda iptaline karar verilen görevden çekilmiş sayılmasına dair işlem ile bu işlemin öncesi ve sonrasında benzer nitelikte tesis edilen disiplin cezası tesisine yönelik işlemlerden dolayı, kişilik haklarının, mesleki kariyerinin, haysiyet ve şerefinin etkilendiği ve manevi zarara uğradığı iddiasıyla görülmekte olan davanın açıldığı dikkate alındığında; dava dilekçesindeki iddialar çerçevesinde görev kusuru kapsamında psikolojik tacizin (mobbing) olup olmadığının tartışılması, davacının maruz kaldığı mobbingin varlığının Mahkemece tespiti halinde, davacının duyduğu elem ve üzüntü de dikkate alınarak olayın bir bütün olarak incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, bu inceleme yapılmaksızın verilen eksik incelemeye dayalı Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece anılan bozma kararına uyularak; … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı hakkında tesis edilen her bir disiplin işlemine ilişkin soruşturma dosyaları davalı idareden istenerek işlemlerin ve bu işlemlerin iptaline yönelik yargı kararlarının ayrı ayrı irdelenmesi suretiyle yapılan değerlendirme neticesinde; davacı hakkında tesis edilen ve mahkeme kararlarına konu edilen her bir işlemin davacı ile davalı idare arasında, davacının eylemlerinden kaynaklı soruşturmalar neticesinde verilen disiplin cezalarına ilişkin olduğu, söz konusu işlemlerin idarece davacıyı sırf taciz amacı ile tesis edildiğini gösterir emarelerin mevcut olmadığı, her bir işlemin davacının bir takım eylemleri ve bu eylemlerin davalı idare tarafından gösterilen reaksiyona bağlı etki-tepki sonucunda düzenlendiği kanaatine ulaşıldığından mevcut durumda mahkememizde, davalı idarece davacıya psikolojik taciz (mobbing) yapıldığı yönünde bir kanaat oluşmadığından davacının kişilik haklarının, sosyal statüsünün saldırıya uğradığından ve dolayısıyla manevi olarak zarara uğradığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup; davacı tarafından anılan karar hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyiz edilmektedir.
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan (maddi ve manevi) zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi zararlar yanında manevi zararların da idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesini, yine bu şekilde oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekmektedir.
Manevi tazminat ise, zararı karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın meydana gelen zararı giderecek bir oranda olması gerekmektedir.
Olayda, davacı hakkında 23/03/2007-25/12/2008 tarihleri arasında belirli tarih aralıklarıyla toplam 6 adet soruşturma açıldığı, bunlardan 5'inin yargıya taşındığı ve Mahkemelerce, dava konusu edilen disiplin cezalarının esaslarına yönelik yapılan incelemeler neticesinde hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle iptal edildiği görülmekte olup; davacı hakkında tesis edilen disiplin cezalarına yönelik işlemlere ilişkin sürecin ve uygulamaların dikkate alınarak; davacının manevi tazminat talebinin, Mahkemece davacının sebepsiz zenginleşmesine imkan vermeden makul ölçüler içerisinde karşılanması gerektiğinden bahisle temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Öte yandan, davacı tarafından 31/12/2019 tarihinde kayıtlara giren dilekçeyle; tarafınca talep edilen manevi tazminat miktarının 1.000.000 TL'ye yükseltildiği belirtilerek dava dilekçesinde talep edilmeyen yasal faize hükmedilmesinin talep edildiği görülmekte olup; Mahkemece artırılan miktara yönelik olarak eksik harcın davacıya tamamlattırılması suretiyle bir değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi