Esas No: 2018/8037
Karar No: 2020/791
Karar Tarihi: 03.02.2020
Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2018/8037 Esas 2020/791 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na muhalefet ve özel belgede sahtecilik suçlarından sanık ..."nın, anılan Kanun"un 63/10, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 207/1, 43/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 820,00 Türk lirası adlî para ve 1 yıl 15 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 esas, 2017/28 sayılı kararının, özel belgede sahtecilik suçu yönünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 17/03/2017 tarihli ve 2017/1384 esas, 2017/1317 sayılı kararıyla bozulmasını müteakip, yapılan yargılama neticesinde sanığın 5809 sayılı Kanun"un 63/10 ve 5237 sayılı Kanun"un 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 820,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2017 tarihli ve 2017/251 esas, 2017/459 sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı"nın 02/10/2018 gün ve 2017/8390 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2018 gün ve KYB. 2018 / 81719 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Bursa Cumhuriyet Başsavclığının 24/11/2016 tarihli ve 2014/72585 soruşturma, 2016/23481 esas sayılı iddianamesi ile sanık hakkında şikayetçi ..."nın bilgisi ve rızası dışında müşteki adına 0 506 751 69 60 numaralı GSM hattını çıkartmak, elektrik abonelik ve bu ikamete ait kira sözleşmesi düzenlenmek eylemleri nedeniyle 5809 sayılı Kanun’a muhalefet ve özel belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/911 esas sayılı dosyasına kayden yapılan yargılama neticesinde, anılan mahkemenin 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 esas, 2017/28 sayılı kararı ile sanığın, 0 506 751 69 60 numaralı GSM hattını çıkartma şeklinde gerçekleştirdiği eylemi nedeniyle 5809 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan, müşteki adına elektrik aboneliği ve bu ikamete ait kira sözleşmesi düzenlenmek şeklinde gerçekleştirdiği eylemleri nedeniyle ise özel belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
Anılan kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 17/03/2017 tarihli ve 2017/1384 esas, 2017/1317 sayılı kararı ile özel belgede sahtecilik suçu yönünden kurulan hükmün bozulduğu, bozma üzerine Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/251 esası üzerinden yapılan yargılama neticesinde, sanığın eylemlerinin tek kabul edilerek 5809 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş ise de,
1- Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 esas, 2017/28 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
Sanığın cep telefonu abonelik sözleşmesi yapmak, kira sözleşmesi ve elektrik abonelik sözleşmesi yapmak biçimindeki eylemlerinin kül halinde ve sadece 5809 sayılı Kanun"un 56/4. maddesi göndermesiyle 63/10. maddesindeki suçu oluşturacağı, bu nedenle sanık hakkında hem 5237 sayılı Kanun"un 207/1. maddesinden hem de 5809 sayılı Kanun"un 63/10. maddesinden ayrı ayrı iki mahkûmiyet hükmü kurulmasında,
2- Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2017 tarihli ve 2017/251 esas, 2017/459 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
a) Sanığın şikayetçi ..."nın bilgisi ve rızası dışında müşteki adına 0 506 751 69 60 numaralı GSM hattını çıkartması nedeniyle eylemine uyan 5809 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesin 2016911 esası üzerinden yapılan yargılama neticesinde 820 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, verilen para cezasının miktar yönünden kesin olması nedeniyle bu suç yönünden kararın 25/01/2017 tarihinde kesinleştiği gözetilmeden, bu eylem yönünden yeniden değerlendirme yapılarak ikinci kez mahkûmiyetine karar verilmesinde,
b) Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2017 tarihli kararıyla, sanığın, müşteki adına elektrik aboneliği ve bu ikamete ait kira sözleşmesi düzenlenmek şeklinde gerçekleştirdiği eylemlerinin 5809 sayılı Kanun’a muhalefet kapsamında tek eylem olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilerek 5809 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmış ise de, Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi"nce sanığın istinaf başvurusu incelenirken, istinaf mahkemesinin gerekçesi de gözetildiğinde, sanığın sahte elektrik abonesi sözleşmesi ve kira sözleşmesi düzenlemesi şeklindeki eylemleri yönünden verilen özel belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine ilişkin karar açısından istinaf incelemesinin yapılmadığı, bu nedenle Bursa Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli kararının özel belgede sahtecilik suçu açısından kesinleşmediği, bu hali ile dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesine gönderilip sonucunun beklenilerek hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
A-) MADDİ OLAY
Sanık hakkında, rızası dışında başkası adına cep telefonu abonelik sözleşmesi yapmak suçundan dolayı kardeşi (müşteki) ..."nın yapmış olduğu 10.11.2014 tarihli şikayet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında; sanığın kardeşi ... adına bilgisi ve rızası olmaksızın 2009 yılında bir adet (faturalı) cep telefonu GSM aboneliği, kardeşinin bilgisi ve rızası dahilinde 2012 yılında bir adet "kira sözleşmesi" ve bir adet "elektrik abonelik sözleşmesi" düzenlediği tespit edilmekle; sanık hakkında, kardeşinin rızası dışında 09.10.2009 tarihli cep telefonu abonelik sözleşmesi yapması eylemi nedeniyle; 5809 sayılı Kanun"un 56/4 göndermesiyle 63/10. maddesinden, 15.09.2012 tarihli kira sözleşmesi ve 19.09.2012 tarihli elektrik abonelik sözleşmesi yapması eylemleri nedeniyle; TCK"nin 207/1, 43/1, 53 ve 54. maddelerinden cezalandırılması için kamu davası açıldığı,
Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 esas, 2017/28 karar sayılı kararıyla; dosyada mevcut grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan raporda elektrik, kira ve cep telefonu abonelik sözleşmelerinin her üçündeki imzanın da sanık ..."un eli ürünü olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla atılı suçlamaların sabit olduğu gerekçesiyle, sanığın 5809 sayılı Kanun"un 56/4. maddesinden hareketle 63/10. maddesi gereği neticeten 820 TL adli para cezasıyla (miktar itibariyle kesin olarak) ve TCK"nin 207/1. maddesinde unsurları yazılı "özel belgede sahtecilik" suçundan TCK 43/1. ve TCK"nin 62/1. maddeleri uygulanarak neticeten 1 yıl 15 gün hapis cezasıyla mahkumiyetine karar verildiği, "özel belgede sahtecilik" suçundan kurulan hükme karşı istinaf yolunun açık olduğu anlaşılmıştır.
Sanığın, TCK"nin 207/1. maddesinden kurulan mahkumiyet hükmüne karşı, kira sözleşmesinin aslının dosyada bulunmadan ceza verilemeyeceği, diğer sözleşmeleri ise abisinin rızası ve bilgisi ile imzaladığından bahisle suçun oluşmadığı gerekçesiyle istinaf yoluna başvurduğu, 5809 sayılı Kanun gereği verilen 820 TL adli para cezasının miktar itibariyle kesinleştiği ve infaz Cumhuriyet savcılığına gönderildiği görülmüştür.
İstinaf talebini inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 17/03/2017 tarihli, 2017/1384 E. - 2017/1317 K. sayılı kararında (özetle) "özel belgede sahtecilik" suçundan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde, sanığın kişinin bilgisi ve rızası dışında cep telefonu (GSM) abonelik sözleşmesi, kira sözleşmesi ve elektrik abonelik sözleşmesi yapmak biçimindeki eylemlerinin tek başına 5809 sayılı Kanun"un 56/4. maddesi göndermesiyle 63/10. maddesindeki suçu oluşturacağı, bu nedenle sanık hakkında hem TCK 207/1. maddesinden hem de 5809 sayılı Kanun"un 63/10. maddesinden ayrı ayrı iki mahkumiyet hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle ilk derece mahkemesi kararının TCK"nin 207/1. maddesi yönünden bozulmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, dolayısıyla istinaf mercii tarafından sanığın tüm eylemlerinin incelendiği ve tek bir eylem olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince, bozma üzerine verilen 14/06/2017 tarihli, 2017/251 E. - 2017/459 K. sayılı kararda; bozma ilamına uyulmak suretiyle, sanığın eyleminin kül halinde tek bir eylem olarak değerlendirilip sadece 5809 sayılı Kanun"un 63/10. maddesi gereği sanık hakkında neticeten 820 TL adli para cezasına hükmedildiği görülmektedir. Sonuç olarak sanık hakkında iki ayrı kesinleşmiş 820 TL adli para cezası mahkumiyeti hükmü bulunmaktadır.
B-) KANUN YARARINA BOZMA TALEBİ
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, Adalet Bakanlığının 14.09.2017 tarihli yazısına istinaden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 02.10.2017 tarihli 2017/53520 sayılı kanun yararına bozma talebinde; sanık hakkındaki tüm eylemler yönünden istinaf incelemesi sonrasında kurulan, Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2017 tarihli, 2017/251 E. 2017/459 K. sayılı kararının, aslında istinaf öncesinde sanık hakkında "özel belgede sahtecilik" suçları yönünden verilen 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 E. 2017/28 K. sayılı kararındaki bu suç açısından incelenmediği, dolayısıyla ilk derece mahkemesince "özel belgede sahtecilik" suçu yönünden verilen kararın kesinleşmediğinden bahisle, 14.06.2017 tarihli kararın öncelikle istinaf incelemesi için tekrar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerektiği ve aynı eylem nedeniyle sanık hakkında 5809 sayılı Kanun gereği verilen ikinci mahkumiyet hükmünün bozulması istenmiştir.
Dairemizin 05.07.2018 tarihli, 2017/4619 E. 2018/8248 K. sayılı kararıyla;
Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin, sanık hakkında her iki suç nedeniyle yapılan istinaf incelemesi sonucu bozma üzerine vermiş olduğu 14.06.2017 tarihli 2017/251 E. 2017/459 K. sayılı kararının, aynı mahkemece verilip istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen 25.01.2017 tarihli, 2016/911 E. 2017/28 K. sayılı karar karşısında; sanığın kül halinde tek bir eylem kabul edilen "5809 Sayılı Kanuna Aykırılık" suçu nedeniyle verilen 820 TL adli para cezaları bakımından mükerrer cezalandırma sonucuna yol açacağı, dolayısıyla önceden aynı suç nedeniyle verilen ve miktar itibariyle kesin karara karşı da kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda tevdi kararı verildiği görülmüştür. Tevdi kararı üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, ilk derece mahkemesince verilen her iki karara karşı da kanun yararına bozma yoluna gidildiği görülmektedir.
C-) İNCELEME, DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık ve kanun yararın bozma talebinin sebepleri ayrı ayrı incelendiğinde;
1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, kanun yararına bozma talebinin (1) numaralı sebebiyle bozulması istenen, Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 esas, 2017/28 karar sayılı hükmü yönünden;
Sanığın, suç tarihinde (09.10.2009) kardeşinin adresine gelen eski tarihli bir elektrik faturasını ve kardeşinin kimlik fotokopisini GSM abonelik sözleşmesine ekleyerek faturalı abonelik için GSM bayiine başvurması ve açtırdığı faturalı hattı kullanması yönündeki eylemi hakkında, yerel mahkemece "5809 sayılı Kanun"un 56/4. maddesi göndermesiyle 63/10. maddesi gereği alt sınırdan 50 gün adli para cezasına, TCK"nin 62/1. maddesi gereği 1/6 oranında indirim yapılarak 41 gün adli para cezasına, günlüğü 20 TL"den hesaplanarak neticeten 820 TL adli para cezasına hükmedildiği görülmüştür.
10.11.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5809 sayılı Kanun"un "Abone ve cihaz kimlik bilgilerinin güvenliği" başlıklı 56. maddesi;
"(1) Abone kimlik ve iletişim bilgilerini taşıyan özel bilgiler ile cihazların elektronik kimlik bilgilerini taşıyan her türlü yazılım, kart, araç veya gereç yetkisiz ve izinsiz olarak kopyalanamaz, muhafaza edilemez, dağıtılamaz, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla kullanılamaz.
(2) İşletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgileri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verilemez.
(3) Abonelik tesisi için gerekli kimlik belgeleri örneği alınmadan işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik kaydı yapılamaz.
(4) (Ek: 6/2/2014-6518/104 md.) Kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi veya elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz, bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz ve bunlar kullanılamaz.
(5) (Ek: 6/2/2014-6518/104 md.) Gerçeğe aykırı evrak düzenlemek veya değiştirmek suretiyle kişinin bilgi ve rızası dışında tesis edilmiş olan abonelikler kullanılamaz.
(6) Abonelik tesisine ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından yönetmelikle belirlenir." ,
5809 sayılı Kanun"un "Cezai hükümler" başlıklı 63/10. maddesi ise;
"(10) Bu Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenler bin günden beş bin güne kadar; ("ikinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenler yirmi günden yüz güne kadar; üçüncü fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenler yüz günden beş yüz güne kadar" ibaresi, 19/02/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6/2/2014 tarihli ve 6518 sayılı Kanunun 105 inci maddesi ile değiştirilmiştir.) ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına aykırı hareket ederek bu işi bizzat yapanlar elli günden yüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır." hükümlerini içermektedir.
Sanığın, yukarıda özetlenen 09.10.2009 tarihli suça konu eylemi; 5809 sayılı Kanun"un 56/2. maddesinde yazılı "işletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgileri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verme" eylemidir.
Sanığın suça konu eylemi, 5809 sayılı Kanun"un 63/10. maddesinde; 6518 sayılı Kanunla bu maddede değişiklik yapılmadan önce "yirmi günden yüz güne kadar" adli para cezasını gerektirmekte iken, 19.02.2014 tarihi ve sonrasında "elli günden yüz güne kadar" adli para cezası şeklinde düzenlenmiştir. Değişiklik öncesi ve sonrası suçun takibi şikayete bağlı değildir, soruşturma ve kovuşturma re"sen yapılacaktır. Buna göre sanığın kardeşinin, sözleşmeye gerçek dışı bilgi ve belge verme eyleminden haberdar olduğunu bildirmesi ve şikayetçi olmadığını beyan etmesi sonucu değiştirmeyecektir.
Yerel Mahkemece 25.01.2017 tarihinde verilen kararda, sanık hakkında "5809 sayılı Kanuna aykırılık" suçundan alt sınırda takdir edilen 50 gün adli para cezasının, aslında suç tarihinde sanık lehine olan 20 gün üzerinden takdir edilmesi gerekmektedir. Buna göre sanık hakkında 25.01.2017 tarihli istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeyen ve miktar itibariyle kesin olan hükmün kanuna ve hukuka aykırı olarak verildiği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin (1) numaralı bozma sebebi yerinde görüldüğünden, Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/911 esas, 2017/28 karar sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nin 309/4-d maddesi gereği kanun yararına BOZULMASINA, bozma gereği yeniden uygulama yapılarak;
Mahkemece kurulan hükmün, "KARAR" başlıklı kısmının A-) fıkrasının "1-,2-,3- ve 4-" numaralı maddelerinin çıkartılmasıyla yerine;
"Sanığın "işletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgileri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verme" yönündeki eyleminin, 5809 sayılı Kanun"un 56/2. maddesinde yazılı suçu oluşturduğu sabit olmakla; suç tarihinde (09.10.2009) yürürlükte bulunan ve sanığın lehine olan 5809 sayılı Kanun"un 63/10. maddesi gereği, 20 gün adli para cezasıyla, TCK"nin 52. maddesi gereği sanığın şahsi ve ekonomik durumu göz önüne alınarak günlüğü 20 TL"den paraya çevrilerek, sanığın neticeten 400 TL ADLİ PARA CEZASIYLA CEZALANDIRILMASINA," şeklindeki ibarenin eklenmesi ve hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılması suretiyle değiştirilmesine,
2-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, kanun yararına bozma talebinin (2) numaralı sebebinde yazılı Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.06.2017 tarihli ve 2017/251 esas, 2017/459 karar sayılı hükmüne yönelik yapılan incelemede ise;
a-) Sanık hakkında 5809 sayılı Kanun"un 63/10. maddesinden dolayı mükerrer ceza verilmesinin hukuka aykırılık oluşturduğu iddiası yönünden;
Sanığın 09.10.2009 tarihinde cep telefonu bayiine giderek, kardeşinin evine gelen elektrik faturası ve kimlik fotokopisini sunmak suretiyle GSM abonelik sözleşmesi yapması eyleminin, Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.01.2017 tarihli 2016/911 E., 2017/28 K. sayılı kararıyla kurulan ve miktar itibariyle kesin olan mahkumiyet hükmü ile cezalandırıldığı, dolayısıyla sanığın 09.10.2009 tarihli eyleminin sahte kira sözleşmesi ve elektrik aboneliği sözleşmesi düzenlenmesi eylemleri ile bir ilgisi bulunmadığı, bozma üzerine Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.06.2017 tarihli, 2017/251 E. 2017/459 K. sayılı kararıyla rıza dışında GSM aboneliği sözleşmesi düzenlemek eyleminin ikinci kez diğer eylemler içinde eritilerek cezalandırılmasının kanuna ve hukuka aykırı olduğu,
b-) Sanığın 2012 yılında, elektrik aboneliği ve kira sözleşmesi düzenleme eylemleri nedeniyle üzerine atılı zincirleme şekilde işlenen "özel belgede sahtecilik" suçundan istinaf incelemesinin yapılmadığı ve mahkemece dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesine gönderilmesiyle sonucunun beklenerek bir hüküm kurulması gerektiği iddiası yönünden ise;
Dosya kapsamında verilen 25.01.2017 tarihli ilk hükme karşı sadece "özel belgede sahtecilik suçu" yönünden istinaf yolunun açık olduğu, 5809 sayılı Kanun yönünden verilen ilk hükmün ise zaten miktar itibariyle kesin olduğu ve istinaf yoluna başvurulamayacağı ortadadır.
Sanığın "özel belgede sahtecilik" suçundan kurulan ilk hükümde, neticeten 1 yıl 15 gün hapis cezası alması üzerine, sanık tarafından bu hükmün bozulması için istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebini inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 17/03/2017 tarihli, 2017/1384 E. - 2017/1317 K. sayılı kararının;
Başlık kısmında; suç olarak "özel belgede sahtecilik" yazılması,
Gerekçe kısmında ise; sanığa 5809 sayılı Kanun yönünden verilen adli para cezası ve TCK"nin 207/1. maddesinden hapis cezasına dair iki farklı hükmün ayrıntısıyla yazılması karşısında;
"Özel belgede sahtecilik" suçu yönünden istinaf incelemesinin yapılmadığının ileri sürülmesinin, dolayısıyla bozma üzerine verilen ve miktar itibariyle kesin olan yeni hüküm için yeniden bir istinaf (olağan kanun yolu) incelemesi yapılmasının mümkün olmayacağı açıktır.
Hemen belirtmek gerekir ki; Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi tarafından 17.03.2017 tarihinde, CMK"nin 289/1-g maddesi gereği hükmün gerekçeli olmamasından bahisle bozulmasına dair verilen karar, tamamen yanılgılı değerlendirme sonucu hazırlanan, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun bir karardır. Ancak ne yazık ki, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca CMK"nin 308/A maddesi gereği bu hükme karşı itiraz yoluna gidilmediği görülmüştür.
Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile kanunda bulunan açık hüküm karşısında, ilk derece mahkemelerinin Bölge Adliye Mahkemelerince verilen bozma kararlarına karşı direnme yoluna gidemeyecekleri de tartışmasızdır.
Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin bozma kararı üzerine, ilk derece mahkemesince sanığın özel belgede sahtecilik suçuna konu eylemlerinin, 2012 yılında yapılan "kira sözleşmesi" ve "elektrik aboneliği sözleşmesi" olduğundan bahisle 2009 yılındaki GSM sözleşmesi ile bir ilgisinin bulunmayacağı, bu nedenle sadece "özel belgede sahtecilik" suçu yönünden gerekçeli bir hüküm kurulması gerekirken; bozma kararına uyularak sanığın eylemlerinin bir bütün halinde "5809 sayılı Kanuna Aykırılık" oluşturduğunun kabulüyle, sanığın cep telefonu abonelik sözleşmesine dair eylemi hakkında kesin bir karar verildiği göz ardı edilmek suretiyle; sanığın tüm eylemleri hakkında, 5809 sayılı Kanun 63/10 ve TCK"nin 207/1. maddesinden açılan kamu davasına konu eylemler vasıf ve mahiyeti itibariyle tek eylem olarak değerlendirilerek tek bir mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına bozma talebine konu edilen ilk derece mahkemesinin 14.06.2017 tarihinde bozma üzerine verdiği hükmün, istinaf veya temyiz yolundan geçmeksizin kesinleşen bir mahkumiyet hükmü olduğu, dolayısıyla olağanüstü bir kanun yolu olan "kanun yararına bozma" dışında gidilebilecek başka bir yol olmadığı değerlendirilmiştir. Öte yandan ilgili Cumhuriyet savcılığınca bu kararın vasıf ve mahiyetinde hatalı değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle süresi içinde bir istinaf talebinde bulunulmadığı, bunun yerine kanun yararına bozma yoluna gidilmesinin tercih edildiği görülmektedir.
Dairemizce çözülmesi istenen uyuşmazlık; sanığın eylemlerinin, olağan bir kanun yolu olan istinaf denetimi üzerine kurulan yeni hükümde, kül halinde tek bir eylem olarak değerlendirilmesi suretiyle tek bir mahkumiyet hükmü kurulması karşısında; aslında Bölge Adliye Mahkemesince "özel belgede sahtecilik suçundan" istinaf incelemesinin yapılmadığı kabul edilerek, "suçun vasıf ve mahiyetine yönelik" olarak yapılan itirazın "yerel mahkemece dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine yeniden gönderilmesiyle incelenerek sonucunun beklenip bir hüküm kurulmasının sağlanması" yönünde bir karar alınmasıdır.
İlk derece mahkemelerince verilen hükümlere karşı kimlerin hangi kanun yollarına gidebileceği, 5271 sayılı Kanunda açıkça düzenlenmiştir. Öte yandan, 5271 sayılı Kanun"un 309. maddesinde hüküm veya kararın kanun yararına bozulması sonucu dosyanın istinaf incelemesine geri gönderilmesi ve sonucun beklenmesi gibi bir durum da söz konusu değildir.
Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.
Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.
Bu nedenlerle; sanığın "özel belgede sahtecilik" suçuna uyan eylemi, yanılgılı değerlendirmeyle de olsa istinaf incelemesinden geçerek bir hükme bağlanmış olduğundan ve bu hüküm sonucunda sanığın suça konu tüm eylemleri karşısında kesin olarak 820 TL adli para cezası verilmiş olduğundan, yapılan kanun yararına bozma başvurusunun, ülke sathında yapılan yanlış uygulamaların düzeltilmesi amacıyla kabul edilebilir olduğu, ancak her halde kesin hükmün otoritesinin korunması ve sanığın aleyhine bir sonuç doğurmaması gerekeceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesince; sanığın 2012 yılında sahte kira sözleşmesi düzenleyerek, bu sözleşmenin fotokopisini elektrik aboneliği başvuru belgelerine ekleyip dağıtım şirketine vermesi yönündeki eyleminin, sanığın bu husustaki savunması ve sunacağı delillerin de dinlenilmesiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nin 207/1. maddesi gereği açılan kamu davasında "özel belgede sahtecilik" suçundan bir hüküm kurulması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin bozma kararına uymak suretiyle sanığın tüm eylemlerinin tek başına 5809 sayılı Kanuna aykırılık suçunu oluşturacağının kabul edilmesinin kanuna ve hukuka aykırı olduğu anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin (2) numaralı bozma nedenleri yerinde görüldüğünden, Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2017 tarihli ve 2017/251 esas, 2017/459 karar sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nin 309/4-b maddesi gereği BOZULMASINA, bozma gereği kararı veren mahkemece; sanık hakkında 2012 yılında düzenlenen "kira sözleşmesi" ve "elektrik abonelik sözleşmesi" nedeniyle TCK"nin 207/1. maddesi gereği yeniden yapılacak yargılama sonucunda önceki hükümle (14.06.2017 tarihinde) belirlenmiş olan netice cezadan (820 TL adli para cezası) daha ağır bir ceza verilmemesine, 03.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.