17. Hukuk Dairesi 2011/3884 E. , 2012/182 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki istihkak (yargılamanın yenilenmesi) davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Yargılamanın iadesi isteminde bulunan (üçüncü kişi) vekili, Bakırköy 3. İcra Müdürlüğü’nün 2007/9392 sayılı Takip dosyasında trafik kaydına 22.11.2007’de haciz konulan ... plaka sayılı aracın üçüncü kişi tarafından noterde yapılan sözleşme ile 16.11.2007’de satın alındığını, mülkiyetin davacıya geçtiğini, aradaki anlaşma gereğince aracın geriye kalan kredi borcunun davacı tarafından ödenip rehinin kaldırıldığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesi istemi ile açtıkları davada verilen Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 07.04.2008 gün, 426–1276 sayılı ilam ile davanın reddedildiğini, hükmün, 21. H.D.nin 19.01.2010 gün, 20692–129 sayılı ilamı ile onandığını, aynı araçla ilgili başka takip dosyalarına ilişkin açtıkları davalarda istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verildiğini, hatta bunların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini böylece aynı konuda birbirine aykırı hükümlerin bulunduğunu belirterek yargılamanın yenilenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Karşı taraf (alacaklı) vekili, esasa yönelik haczin aracın trafik kaydına göre konulduğunu, mahkeme kararının temyiz incelemesinden geçerek onandığını, tashihi karar talebinin de reddedildiğini, HUMK’nun 445. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uymayan yargılamanın iadesi talebinin reddi gerektiğini savunmuştur.
Yargılamanın iadesi talebine konu Mahkeme kararında ele alınıp sonuçlandırılan uyuşmazlık, üçüncü kişinin İİK’nnu 96.
vd. maddelerine dayalı olarak ileri sürdüğü “istihkak” iddiasına ilişkindir.
Başvurulan kanun yolu ise maddi anlamda kesinleşmiş veya kesin olarak verilmiş bulunan kararlara karşı tanınmış olup, maddi anlamda kesin hüküm gücü bulunmayan kararlara karşı bu yola gidilemez. (1086 sayılı HUMK’nun 445., 6100 sayılı HMK’nun 374. maddesi)
İstihkak davaları sonucunda verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm gücünün bulunup bulunmadığı öğretide tartışmalı olup, bu konu ile ilgili Yargıtay’ın değişik Daireleri tarafından verilmiş farklı kararlar da bulunmaktadır.
Bu konuyu değerlendirebilmek için öncelikle maddi anlamda kesin hükmün tanımı ile bununla amaçlanın ne olduğu, ayrıca istihkak davası ile neyin amaçlandığı konuları üzerinde durmakta fayda vardır.
Maddi anlamda kesin hüküm ile ilgili 1086 sayılı HUMK’nun 237/2. maddesinde: “…Kaziyei muhkeme, mevcuttur denilebilmek için iki tarafın ve müddeabihin ve istinat olunan sebebin müttehit olması lazımdır.” denilerek unsurlarının neler olduğu belirtilmiştir. Aynı konuda 6100 sayılı HMK’nun 303/1. maddesinde: “(1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir…” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu unsurlardan yola çıkarak maddi anlamda kesin hüküm müessesi ile amaçlananın (1) bir mahkeme hükmüne karşı ancak bir dereceye kadar itiraz edilebilmesi; (2) davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin bütün bir gelecek için kesin olarak tespiti ya da düzenlenmesi olduğu söylenebilir. Amacı ve unsurlarından yola çıkılarak da maddi anlamda kesin hükmün, bir dava sonucunda verilen yargısal kararın, kanunda belirtilen şartların varlığı halinde hakikat olarak kabul edilmesini zorunlu kılan bir vasıf olduğu söylenebilir.
İstihkak davası da İİK’nun 97/11. maddesi gereğince genel hükümler dâhilinde basit yargılama usulüne tabi teknik bir dava türüdür. Yargılama usulü kanununda yazılı tüm kanıtlar ispat aracı olarak sunulabilir ve hâkim de bunları serbestçe takdir edebilir.
Ne var ki takip hukukundan doğan istihkak davasının amacının, buna ilişkin düzenlemelerden yola çıkıldığında, hacizli mal, alacak ya da hak üzerinde cebri icranın yürütülüp yürütülmeyeceğini diğer bir deyişle haczin haklı olup olmadığını saptamak olduğu açıktır. Böyle olunca da bu davalarda verilen hükmün, borçlu ile üçüncü kişinin birbirlerine karşı olan maddi hukuk alanındaki haklarını etkilemeyeceğini kabul etmek gerekir.
Bu durumda takip hukukundan doğan istihkak davalarında verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği için bunlar hakkında yargılamanın iadesi yoluna gidilememesi gerekir ki Dairemizin bir süredir istikrar kazanan uygulaması da bu yöndedir.
Mahkemece yargılamanın iadesi yolunun kapalı olduğu dikkate alınmadan işin esasına girilmesi hatalı ise de verilen red kararı sonuç itibarı ile doğru olduğundan yargılamanın iadesi isteminde bulunan üçüncü kişi vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2,75 TL kalan onama harcının temyiz eden davacı 3.kişiden alınmasına 18.1.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.