10. Hukuk Dairesi 2020/11574 E. , 2021/2586 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
...
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatlarınca tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki dosyada, davacı, davalı ... Halk Eğitim Merkezi 12.12.1980 - 27.04.1989 tarihleri arasında usta öğretici olarak tam gün ve sürekli olarak çalışmasına rağmen, çalıştığı sürelerin eksik şekilde Kuruma bildirildiğinden bahisle eksik günlerin tespiti ile 12.12.1980 tarihinin sigorta başlangıcı olarak tespitini istemiş olup, mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda davacının davalı idareye ait iş yerinde kuruma bildirilen çalışma sürelerinin dışında, 01.11.1982- 27.04.1989 tarihleri arasında 492 gün çalıştığının tespitine, 01.11.1982 öncesi dava edilen dönem yönünden ise hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle bu dönem yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hizmet döküm cetveline göre, davacının, 01.11.1982 - 31.05.1990 dönemi arasında sigortalı hizmet olarak Kuruma bildiriminin yapıldığı, iş bu dava ile davacı, işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki çalışmalarının tam süreli olarak kabulü ile ayda 30 gün üzerinden bildirim yapılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Davanın 5510 sayılı Kanun’un 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanunun Geçici 7’nci maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Kanunu’nun 79’uncu maddesi ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 47’nci maddesidir.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 47’nci maddesi; “örgün ve yaygın eğitim kurumlarmda ve hizmet içi yetiştirme kurs, seminer ve konferanslarında uzman ve usta öğreticiler de geçici veya sürekli olarak görevlendirilebilir. Öğretim tür ve seviyelerine göre uzman ve usta öğreticilerin seçimlerinde aranacak şartlar, görev ve yetkileri, yönetmeliklerle tespit edilir.” düzenlemesini getirmiş, bu yasal düzenleme uyarınca çıkarılan Yönetmeliğin 5’inci maddesi “Uzman ve Usta Öğreticiler aşağıdaki şekillerde görevlendirilirler.
1- Geçici personel olarak:
Geçici personel olarak görevlendirilecek uzman ve usta öğreticiler ile yapılacak sözleşme esasları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 15/05/1975 gün ve 1897 sayılı Kanunun l’inci maddesi ile değiştirilen 4’üncü maddesine göre Bakanlıkça hazırlanır.
2-Ek ders görevi verilmek yoluyla: 4’üncü maddede belirtilen esaslara göre ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilecek uzman ve usta öğreticilere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 89’uncu maddesi uyarınca 02/12/1998 tarihli ve 98/12120 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslarda belirtilen miktarda ek ders görevi verilebilir.”; aynı Yönetmeliğin 8’inci maddesi; “Geçici sözleşmeli olarak görevlendirilen uzman ve usta öğreticilerin haftalık çalışma süresi 40 saattir” ve 9’uncu maddesi; “Uzman ve usta öğreticilerin günlük çalışma süresi en fazla 8 saattir. Kurum Müdürü, Cumartesi, Pazar günleri de dâhil olmak üzere, uzman ve usta öğreticilere günün 8.00 - 23.00 saatleri arasında görev verebilir” hükümlerini içermektedir.
Davacının, çalışma esasları ile çalışması sırasında tabi olacağı statü yukarıda sıralanan mevzuat çerçevesinde ayrıntılı bir düzenlemeye tabi tutulmuş olup; anılan düzenlemelere egemen ilkeler ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yer alan “İşçinin normal haftalık çalışma süresinin lam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir.” hükmü de gözetildiğinde; çalışma ilişkisinde, “tam süreli işsözleşmesi” olarak nitelenmeye olanak verecek bir bağımlılık ilişkisinin bulunmadığı, usta öğreticilerin öngörülen ve önceden belirlenen süre dâhilinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıklarını göstermektedir.
Bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlık sonucu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca verilen 17/09/2008 gün 2008/10-555 Esas 2008/530 sayılı kararda da; “dinlenen tanıkların da aynı davacı gibi başka köylerde usta öğretici olarak çalışan kişiler olduğu, resmi belgeler ve davacının imzasını taşıyan belgelerle çelişkili tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği anlaşıldığından; tam gün esası ve aylık karşılığı olmayan çalışmaların, günlük çalışma saatine göre ve kısmi zamanlı çalışma olması nedeniyle bu çerçevede değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmek gerektiği” belirtilmiş olup, bu şekildeki bir çalışma ilişkisinde, tam süreli çalışmaya ilişkin hakların doğduğunu kabule olanak yok ise de; kanun ve sözleşmelerde belirtilen sınırlamalara aykırı, tam süreli hizmet sözleşmesinin unsurlarının gerçekleştiği bir çalışma durumunun, eylemli olarak oluştuğunun iddia edilip kanıtlanması olanak dâhilinde bulunmaktadır. Ancak, bu yöndeki iddia, hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin niteliği gözetilerek kanıtlanmak; işverenin resmi kurum niteliği, ücret ödemelerinin kayıtlara dayalı olma gerekleri dikkate alınarak; kurum kayıtlarına yansıyan bilgilerin aksinin kanıtlanmasına yönelik kanıtların hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı, sosyal güvenlik hakkının yaşama geçirilmesine yönelik davanın özelliklerinin gerektirdiği duyarlılık uyarınca denetlenmelidir.
Somut olayda, davacıya ait bozma ilamında 7,5 saatlik çalışma süresinin 1 gün kabul edilmek suretiyle eksik gün hizmet sürelerinin hesaplanması gerektiği açıkça belirtildiği halde Mahkemece hatalı değerlendirme neticesi hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. 09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozma kararına uyan Mahkeme artık bozma karan gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır.
Bu nedenle; dava konusu dönemlere ilişkin ders ve yoklama defterleri, puantaj kayıtları, ücret bordroları vs.nin Erzincan’da 13.03.1992 tarihinde meydana gelen deprem sırasında zayi olduğu bu nedenle davalı iş yerinde davacının çalışmasına ilişkin başkaca resmi belgenin mevcut olmadığı anlaşılmakla, dava konusu dönemlere 7,5 saatlik çalışma 1 gün kabul edilmek suretiyle bilirkişi tarafından hesaplama yapılarak buna göre davacının Kuruma eksik bildirilen hizmeti olup olmadığı tespit edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03/03/2021 gününde oybirliği ile karar verildi.