3. Hukuk Dairesi 2019/3542 E. , 2020/5379 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin abonesi olduğunu, 01.01.2006 ile dava tarihi arasındaki dönemde davalıya kullanılan elektrik bedeli dışında kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli gibi ilave bedeller ödediğini, bu bedellerin haksız olarak tahsil edildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla bu tür ilave bedellerin alınmayacağı yönünde emsal oluştuğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere haksız tahsil edilen bedelin asgari 5000 TL sinin avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak tarafına iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; bu bedellerin elektrik satışı bakımından birer maliyet kalemi olduğunu, bu nedenle maliyet kalemi olarak hesaplamaya eklenmesinin zorunlu olduğunu, davalının tacir olduğunu, son tüketici konumunda olmadığını, faturalara süresinde itiraz etmediğini, tarifeyi uygulamak zorunda olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, bu ilave bedellerin ve KDV"nin mevzuata uygun olduğu ancak sayaç okuma bedelinin abonenin tüketim miktarı üzerinden nispi olarak değil, okuma başına maktu olarak tahsil edilmesi gerekirken nispi sayaç okuma bedeli alınmasının mevzuata ve hakkaniyete uygun olmadığı, davacıdan fazladan tahsil edilen sayaç okuma bedelinin 14.043,99 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ...’ın istinaf talebinin ise, davacının talebinin dava konusu bedellerin haksız alındığı, hiç alınmaması gerektiği iddiasına dayalı olduğu, iddianın ileri sürülme şekli gözetildiğinde taleple bağlılık ilkesi uyarınca mahkemenin talebi aşarak, davacının bu alacak kalemi ile ilgili dava dilekçesinde ayrıca ve açıkça bir talebi bulunmamasına rağmen 14.043,99 TL sayaç okuma bedeline hükmetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kısmen kabulü ile istinaf konusu karar düzeltilerek yeniden esas hakkında "davanın reddine " karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve dairemizin kararları ile Anayasanın "Vergi Ödevi" başlıklı 73 üncü maddesindeki “... Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır...”düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK"ya sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu"nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK"nın kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"na eklenen;
Geçici madde 19; "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." hükmünü,
Geçici madde 20; "Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır." hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20 nci maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK"nın 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK"nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1,2, 3 , 4, 5 ve 6 nolu bentlerin çıkartılarak yerlerine sırasıyla;
“1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,”,
“2-Alınması gerekli 31,40 TL harcın peşin alınan 85,39 TL ile 232,00 TL tamamlama harcından mahsubu ile bakiye 285,99 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine”
“3-Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 1.980 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,”,
“5-Davacı tarafından yapılan toplam 652,10-TL yargılama gideri ile 31,40 TL maktu karar ve ilam harcı toplamı 683,5 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, yatırılan gider avansından artan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra ve istek halinde taraflara iadesine,” bentlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 05.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.