Abaküs Yazılım
8. Daire
Esas No: 2019/10202
Karar No: 2021/3448
Karar Tarihi: 29.06.2021

Danıştay 8. Daire 2019/10202 Esas 2021/3448 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/10202
Karar No : 2021/3448


TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Gıda Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Muğla İli, Bodrum İlçesi, … Köyü, … Mevkii sınırları dahilinde 116 yataklı 3 yıldızlı otel yapılması maksadıyla davacı şirket adına verilen iznin iptaline ve 15 gün içinde sahanın teslimine dair … tarih ve … sayılı Orman Genel Müdürlüğü işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; … tarih ve … sayılı Orman Bakanlığı oluru ile kendilerine tahsisi gerçekleşen ormanlık sahada başlatılan turizm tesisinin 20 yıllık süreçte tamamlanamaması sebebinin imar mevzuatından kaynaklı problemler olduğu, inşaatın tamamlanmamasının davacıdan kaynaklanmadığı iddia edildiği, 05/11/1998 tarihli Resmi Senedin 3 üncü sayfasında, " (...) Tesislerin; inşaatına kesin izin tarihinden itibaren en geç 1 yıl içerisinde başlanması ve 3 yıl içinde işletmeye açılması mecburidir. Turizm yatırım belgesinde konu ile ilgili olarak meydana gelecek değişiklikler değerlendirmeye alınacaktır. Ancak bu süreler harp, yangın, deprem, toprak kayması gibi mücbir sebepler veya Orman Bakanlığı'nın uygun gördüğü zaruri hallerde bakan onayı ile uzatılabilir..." ifadelerine yer verildiği, davacının sürekli olarak süre uzatma talebinde bulunduğu ve inşaatı bir türlü tamamlamadığı, bu durumun ise senette öngörülen mücbir sebep halleri kapsamında değerlendirilemeyeceği, gerek tapu müdürlüğünce düzenlenen resmi senette gerekse kesin izin taahhüt senedinde davacının inşaatı bitirerek tesisi işletmeye açma süresinin kesin izin tarihinden itibaren 3 yıl olarak öngörüldüğü ve idare tarafından yıllık hasılat üzerinden % 2 hasılat payı tahsil edilmesi gerekirken tesisin faaliyete geçememesi nedeniyle bu payın alınamaması sebebiyle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, imarla ilgili sebeplerden ötürü inşaata izin verilmeyen bir durumun mücbir sebep olarak adledilmemesinin anlaşılamadığı, tahsisli arazi üzerinde inşaat işlemlerine devam edilememesi şirketin kusurundan ileri gelmeyip tamamen kamudan kaynaklanan nedenlerle söz konusu olmadığı, bu nedenle davalı Bakanlık tarafından şirketin kesin tahsis şartlarına aykırı davranılması nedeniyle tahsisi iptal etmesinin hukuka aykırı olduğu, 20 yılı aşkın süredir kiralama bedeli ödediği, imar durumu sebebiyle, inşaat ruhsatı alınamayışı davalı idare tarafından yıllardır, mücbir sebep kabul edilip süre uzatımı yapılırken son süre uzatım talebine karşılık iznin iptal edilmesinin haksız ve usulsüz olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının belirtilen açıklama ile onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Muğla İli, Bodrum İlçesi, … Köyü, … Mevkii sınırları dahilinde 116 yataklı 3 yıldızlı otel yapılması maksadıyla davacı şirket adına verilen iznin iptaline ve 15 gün içinde sahanın teslimine dair … tarih ve … sayılı Orman Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılan davada ... İdare Mahkemesince her ne kadar dava konusu uyuşmazlığın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20/A maddesi uyarınca ivedi yargılama usulüne tabi olduğuna karar verilmiş olsa da uyuşmazlığın ivedi yargılamaya tabi olmadığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte dosyanın tekemmülü tarafların sav ve savunmalarını açık bir biçimde mahkemeye sunup sunamadıklarını değerlendirmek gerekmektedir. Dosyanın incelenmesinden dava dilekçesi ve eklerinin 14.05.2018 tarihli ara kararı ile davalı idareye tebliği edildiği, davalı idare tarafından 25.05.2018 tarihli cevap dilekçesi sunulduğu; 24.10.2018 tarihinde ise duruşmaya yapıldığı, duruşmaya davacı ve davalı vekillerinin katıldığı görüldüğünden, yargılama sürecinde tarafların haklarına saygı gösterildiği, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi oldukları veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı buldukları tarafların Mahkeme tarafından dinlendiği ve kararın gerekçeli olduğu gibi hususlar da gözününde buldurulduğundan adil yargılanma ilkesinin ihlal edilmediği görülmektedir.
Davacı tarafından temyiz dilekçesi ile taahhüt edilen yatırımların gecikme sebebinin davacı firmanın iradesi dışında, imar planıyla getirilen hatalı kısıtlamalardan kaynaklandığını; dava konusu alanın 1/1000 ölçekli koruma amaçlı plan kapsamında olup II. derece doğal sit alanına isabet ettirilerek, iradeleri dışında oluşan söz konusu zorunlu sebepler nedeniyle otel inşaatının tamamlanamadığı iddia edilmekte ise de; imar plan değişiklikleri ve
idarece ilan edilen doğal alanlarla ilgili işlemlerin hukuki denetime açık olmakla birlikte ancak iş bu davada tartışılamayacağı açıktır.
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen açıklama ile ONANMASINA,
3. Temyiz yargılama giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan yürütmenin durdurulması harcı ile artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine,
4. Kesin olarak, 29/06/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

(X)- Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu yolundaki düzenlemeyle, hak arama özgürlüğü; kişilerin yargı organları önünde davacı veya davalı olarak haklarını savunabilmek için başvurabilmesi ve bu organlar önünde adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanma hakkının bulunması olarak tanımlanmıştır.
Uluslararası mevzuat bakımından ise ülkemiz açısından bağlayıcılığı bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) hak aramada yargısal başvuru yönteminin karşılığı, Sözleşmenin 6. maddesinde, "adil yargılanma hakkı" başlığı altında düzenlenmiştir.
Hukukun üstünlüğüne bağlı demokratik toplumun temel değerlerini yansıtan bir haklar ve ilkeler bütünü olan "Adil yargılanma ilkesinin" özünü, hakkaniyete uygun yargılama ilkesi oluşturmaktadır. Yargılama sürecinin bizzat kendisini sorgulamayı amaçlayan; tarafların, usulden kaynaklanan hakları garanti altına alarak, yargılama süreci ve usulünün adil olup olmadığının denetlenmesi imkanı sağlayan adil yargılanma ilkesinin hayata geçirilebilmesi, ilgililerin dava açabilme hakkına sahip olmasını gerektirmektedir.
Adil yargılanmaya ilişkin iddiaların incelenebilmesi için yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delil ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Mahkeme tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi hususlarda; karara etkisi olacak unsurların değerlendirilmediği, eksik değerlendirildiği, ihmal ya da açıkça keyfi davranıldığı yolunda bir bilgi ya da belge sunulmuş olması gerekmektedir.
''Savunma hakkı'' ceza yargılamasında suç isnad edilen şüphelinin adil yargılanma hakkı kapsamında yararlandığı bir haktır. İdari davalar yönünden ise tarafların usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflara diğer tarafın sunduğu kanıtlar ve görüşlerden bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkanının tanınması ''hakkaniyete uygun yargılama hakkı'' kapsamında değerlendirilmektedir.
Adil yargılanmaya ilişkin iddiaların incelenebilmesi için yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delil ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi hususlarda; karara etkisi olacak unsurların değerlendirilmediği, eksik değerlendirildiği, ihmal ya da açıkça keyfi davranıldığı yolunda bir bilgi ya da belge sunulmuş olması gerekmektedir.
"Hakkaniyet uygun yargılanma"nın temel unsurları, yargılamanın "çelişmeli" olması ve taraflar arasında "silahların eşitliği"nin sağlanmasıdır. (Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No:28901/95, 16/2/2000, § 60; Ruiz-Mateos/İspanya [GK], B. No: 12952/87, 23/6/1993, § 63)


Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi, silahların eşitliği ilkesi ışığında tarafların usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulmasını ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olmasını gerekli kılar. (AYM, Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere adil yargılanma hakkı ve bu hakkın bünyesinde barındırdığı diğer haklar, açılmış ve görülmekte olan bir davada kullanılabilecek niteliklere sahip olup, mahkemece yerine getirilen yargılama faaliyetinin bu ilkelere uygun olup olmadığının, istinaf veya temyiz mercii tarafından denetlenmesini sağlayan araçlardır.
Diğer taraftan 2577 sayılı Kaunun 20.maddesine 6545 sayılı Kanun ile 'İvedi Yargılama Usulü' getirilmiş, 20/A maddesinin 2. fıkrasında bu usulün kuralları;
a)Dava açma süresi otuz gündür.
b)Bu Kanunun I I inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
c)Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır.
d)Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.
e)Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemez.
f)Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.
g)Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
h)Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır. Bu Kanunun 48 inci maddesinin bu maddeye aykırı olmayan hükümleri kıyasen uygulanır.
ı) Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi on beş gündür.
i)Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.
j)Temyiz istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır. Karar en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
6545 sayılı Kanun ile İdari Yargılama Usulüne getirilen bu müessesenin getiriliş amacı Kanunun gerkçesinde, İdari yargıda davaların tümü aynı usul takip edilmek suretiyle sonuçlandırılmaktadır. Ancak idari davaların bazıları, niteliği itibarıyla diğerlerinden farklıdır. Bu tür davaların geciktirilmeksizin karara bağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan, gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkânsız sonuçlar doğuracak sınırlı sayıdaki dava türünün, diğerlerine göre daha ivedi bir şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Yargısal sürecin, süratle sonuçlandırılması özel önem taşıyan ihale, özelleştirme, acele kamulaştırma uyuşmazlıklarından kaynaklanan bazı davaların ivedilikle sonuçlandırılmaması halinde, hukuki belirsizlik doğmasına neden olunmaktadır." şeklinde açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi niteliği gereği acele şekilde sonuçlandırılması gereken uyuşmazlıklar için; dava açma süresi, tekemmülü, itiraz yolu, temyiz süresi normal usulden tamamen farklı bir yol getirilmek suretiyle dosyanın ivedilikle karara bağlanması amaçlanmıştır.
Olayda ise; dava dosyası niteliği itibariyle ivedi yargılama usulüne tabii olmadığı halde Mahkemece bu usulün uygulandığı, buna göre savunma için idareye 15 gün süre verildiği, savunmanın davacıya tebliğ edilmediği, ikinci cevap ve savunmanın hiç alınmadığı, yürütmenin durudrulmasına itiraz yolunun kullanılmadığı, temyiz süresinin 15 gün olarak gösterildiği görülmektedir.
Bu itibarla; ikinci cevap hakkının ve yürütmenin durdurulmasına itiraz yolunun hiç kullandırılmaması ve ayrıca temyiz süresinin kısıtlanması adil yargılanma hakkının ihlali sonucu doğurduğundan, ilgili istinaf dairesince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve normal usule göre tekemmül sağlanarak ve usuldeki diğer eksiklikler tamamlanarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekirken, istinaf başvurusunu reddeden istinaf dairesi kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi