Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/1322
Karar No: 2020/2932
Karar Tarihi: 22.06.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/1322 Esas 2020/2932 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/1322 E.  ,  2020/2932 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali tescil isteğinin reddine, davacı yararına aylık 600,00-TL irat bağlanmasına ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, ölünceye kadar bakma akdi gereği bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı, maliki olduğu 17 parsel sayılı taşınmazını 1994 yılında davalı oğluna ölünceye kadar bakım akdi ile temlik ettiğini, ancak davalının bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek akdin feshi ile tapu kaydının iptali ve adına tescilini istemiştir.
    Davalı, bakım borcunu yerine getirdiğini, babasının tapuyu geri istediğini, iade etmediği için küstüğünü, yardım, bakım ve gözetimini kabul etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu taşınmaza ait ½ payın davalı adına kayıtlı olmadığı gerekçesi ile ½ pay yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalının bakım borcunun yerine getirilmemesinde tam kusurlu olduğunun ispat edilemediği, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı, ya da büyük ölçüde sınırlandığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, bakım alacağına karşılık davacı yararına aylık 600,00 TL irat bağlanmasına karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 17 parsel sayılı taşınmazını 05.08.1994 tarihinde dava dışı oğlu ... ve davalı oğlu ...’e ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, ...’in temlik aldığı ½ payı 04.05.1995 tarihinde dava dışı ...’a satış suretiyle devrettiği, ...’ın da temlik aldığı bu payı 11.10.1995 tarihinde satış suretiyle davalı ...’e temlik etmesi ile taşınmazın tamamına malik olan davalı ...’nın taşınmazın ½ payını uhdesinde bırakarak kalan ½ payını 12.09.2012 tarihinde dava dışı ... ...’ya satış suretiyle temlik ettiği, davacı tarafça daha önce ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/85 E. sayılı dosyası ile davalı aleyhine ölünceye kadar bakma akdine aykırılık hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığı, davalının bakım yükümlülüklerini yerine getirdiği gerekçesi ile davanın reddedildiği ve derecattan geçerek kesinleştiği, 2010 yılında davacı tarafça, anılan taşınmaza ilişkin davalı aleyhine hile ve sahtecilik hukuksal nedenlerine dayanılarak tapu iptali ve tescil davası açıldığı, davanın reddine karar verildiği, yine davacı tarafça 2011 yılında davalı aleyhine aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali nedeni ile şikayette bulunulduğu, yapılan yargılama sonunda davalının 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi basitçe, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe ayrıca şekle bağlı bir sözleşme olarak tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme Türk Borçlar Kanununun 611. maddesinde, ölünceye kadar bakma sözleşmesi bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tarif edilmiştir.
    Anılan Kanun"un bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer.
    Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametini temin etme yanında besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır.
    Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları Türk Borçlar Kanununun 617. maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirine tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
    Diğer taraftan, Türk Borçlar Kanununun 617/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen, artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
    Uyuşmazlığın değinilen hüküm (TBK md 617/son) uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
    Somut olayda, taraflar arasında gerçekleşen davalar ve dinlenen tanık beyanlarından, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının kalmadığı, tarafların bir arada kalamadıkları, bakım akdinin devam etmesinin çekilmez hale geldiği, geçimsizlikte ve ayrı yaşamakta taraflara yüklenecek somut bir kusurun da bulunmadığı dosya içeriği ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Nitekim mahkemece de, bu olgu benimsenmek suretiyle tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, davacı yararına irat bağlanmasına karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının ve davacının bu yöne değinen yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine.
    Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakma akdinin kaydıhayat ile irat ilişkisine çevrilmesinde, ölünceye kadar bakanın mevcut borcu yerine bu edimlerin para ile değeri geçer. Sözleşmede ölünceye kadar bakanın borcu özel olarak belirlenmediğinden, bu borcun kapsamını belirlemede 6098 sayılı TBK."nın 614. maddesi hükmü esas alınmalıdır. Bu hükme göre alacaklı, borçlunun ev topluluğuna girer; ayrıca borçlu olduğu malların kıymetine ve alacaklının evvelce haiz olduğu sosyal mevkiye göre hakkaniyetin gerektirdiği şeyleri, özellikle münasip gıda ve elbise vermeye, hastalığında gerekli ihtimam ile bakmaya ve hekim getirmeye mecburdur. Bu nedenle mahkemenin tahsis edilecek aylık irat miktarını tespit için bilirkişi marifetiyle, devredilen taşınmazların değerini, getireceği aylık geliri ve alacaklı davacının önceki sosyal mevkilerini göz önünde tutarak hakkaniyet üzere davalının yerine getirmekle yükümlü olduğu birlikte konut, beslenme, giydirme ve görüp gözetme edimlerinin kapsam ve parasal değerini belirlemesi gerekir (.... Y. 13 HD., 11.10.1982 T., E:5166, K:5821 sayılı ilamı).
    Hâl böyle olunca; mahkemece davacının asgari yaşam koşullarının sağlanması amacıyla yapılan bakım sözleşmesi için ne kadar gelire ihtiyaç bulunduğu, çekişme konusu taşınmazın kullanım şeklinin, kiraya verilip verilmediğinin, kiraya veriliyor ise kira bedellerinin ne kadar olduğunun ve kime ödendiğinin, taşınmazın davaya konu yarı payının getireceği gelirin ne olduğu araştırılıp, tarafların özel ve ekonomik durumları da gözetilerek uygun bir irat tahsisi gerekirken eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde az miktarda irat tahsisi doğru değildir.
    Davacının bu yöne değinen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.












    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi