(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2017/9434 E. , 2020/1937 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 198 ada, 348 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu iddia ederek şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminatın, tapu iptal ve tescil kararının verildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Tazminat isteğine dayanak 198 ada 348 parsel sayılı taşınmaz; zeytinlik niteliğiyle ve 13.268,00 m² yüzölçümüyle davacıların murisi adına tapuda kayıtlı iken, İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/03/2001 gün ve 1999/556 E. –2001/172 K. sayılı kararıyla 198 ada, 348 sayılı parselin kısmen kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle, parselin bilirkişi raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen 13.128,00 m²"lik bölümünün tapu kaydı iptal edilerek orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin 28/11/2001 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece; bozma öncesindeki 07/10/2013 tarihli 2012/373 E. - 2013/ 539 K. sayılı gerekçeli kararda; davalı ... Yönetimi hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, davalı Hazine hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 4.923,00-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 17/10/2016 tarihli 2015/2792 E. - 2016/9234 K. nolu ilamı ile; "....TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan dolayı açılacak davalar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği, ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklindeki kanuni düzenlemenin gereği olarak uygulama ve öğretide kanunen özel bir zamanaşımı süresi öngörülmeyen alacak veya tazminat davalarının 10 yıllık genel zamanaşımına tabi tutulduğu, bu nedenle, eldeki davada tapu sicilinin tutulmasından doğduğu iddia edilen zararın tazmini istendiğine ve bu tazmini alacakla ilgili kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı, bu zarar alacağının da, 6098 sayılı TBK"nın 146. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğunun kabulü gerektiği, bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, tazminat alacağının 198 ada 348 sayılı parselin tapu kaydının kısmen iptaline dair ilamın kesinleştiği 28/11/2001 tarihinde doğduğu, davanın ise 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 15/10/2012 tarihinde açıldığı, davalı Hazine tarafından da süresinde
zamanaşımı itirazında bulunulduğu, bu itibarla, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek hüküm kurulmuş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu" gerekçesiyle hüküm bozulmuş, bozmaya uyan mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava; 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 17/06/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.