16. Hukuk Dairesi 2016/16759 E. , 2020/2286 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
KANUN YOLU: TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında,... Mahalle çalışma alanında bulunan 41 ada 2 parsel sayılı 947,11 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, ... adlı kişinin zilyetliğinde olmakla birlikte bu kişi tarafından bu yere ait belge ibraz edilmediği belirtilerek Hazine adına tespit edildikten sonra, 31.03.1983 tarihli ek beyanname ile taşınmazın... ve müştereklerinden ...’a tedavül ettiği ve bu kişinin zilyetliğinde olduğu belirtilerek tespitin iptali ile taşınmazın ... adına tesciline karar verilmiş, 07.01.1984 tarihli Komisyon Kararı ile de, taşınmaza yönelik dava dışı ...adlı kişilerin itirazının reddine, taşınmazın tespit maliki adına tesciline, ancak taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1970/142 Esas sayılı dosyasında davalı olduğundan tescilin bu dava sonucuna kadar ertelenmesine karar verilmiştir. Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine, taşınmazın 1/2 payına yönelik olarak satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayalı olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava, görevsizlik kararı verilmesi üzerine, Kadastro Mahkemesine devredilmiş ve dava taşınmazın malik hanesinin açık bırakılmasına esas dava dosyası ile birleştirilmiştir. Mahkemece, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin usule ilişkin bozma ilamına uyularak ve aynı dava nedeniyle malik hanesi açık bırakılan diğer parseller hakkındaki davalar tefrik edilmek suretiyle yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 41 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin davalı ..., 1/2 hissesinin ise davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı ..."ın temyiz isteminin incelenmesinde; 6100 sayılı HMK"nın 104. maddesi uyarınca adli tatilde bakılmayan davalarla ilgili temyiz süresinin sonu adli tatil dönemine rastlarsa süre tatilin bitiminden itibaren (7) gün daha uzatılmış sayılır. Ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 29/son maddesinde Kadastro Mahkemelerinin adli tatile tabi olmadığı düzenlenmiştir. Somut olayda hükmü temyiz eden davalı ... vekiline gerekçeli kararın tebliğ edildiği 18.07.2014 tarihi ile kararın temyiz edildiği 01.09.2014 tarihi arasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 432/1. maddesinde öngörülen temyiz süresinin geçtiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.06.1990 tarih, 1989/3 Esas ve 1990/4 sayılı kararı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 432/4. maddesi gereğince, davalı ..."ın temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE,
2- Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin ""davaların tefriki gereğine"" değinilen bozma ilamına uyularak, tescil davasının kapsamında kaldığı belirlenen taşınmazlar hakkındaki davalar tefrik edilip ayrı ayrı görülmek suretiyle bu dosyaya konu olan taşınmaz ile ilgili olarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, eldeki dava açılmadan önce Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davası Kadastro Mahkemesine aktarıldıktan sonra, eldeki dosya ve aktarılan davaya konu edilen taşınmazların bir kısmı hakkında açılan diğer dava dosyaları da birleştirilerek tek dosya üzerinden yapılan yargılama sonucu verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince, ""her taşınmaz hakkında ayrı ayrı açılan davaların birleştirildiği, davaların birleştirilerek görülebilmesi için Usulün 43/2. maddesi uyarınca davaların aynı sebepten doğması, 45/3. maddesi uyarınca da davalardan biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması, başka bir anlatımla iki dava arasında bağlantı bulunması gerektiği, somut olayda birleştirme sebeplerinin bulunmadığı belirtilerek taşınmazlar hakkındaki davaların ayrılarak görülmesi” gereğine değinilmiştir.
Anayasamızın 141. maddesine göre devlet, yargının basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmesi için gereken tedbirleri almak zorundadır. Usul ekonomisi Anayasamızda ayrıca düzenlenmiş olduğu için, buna aykırı davranış, aslında Anayasa"ya aykırılık oluşturacaktır. (m.141). Ayrıca, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 6. maddesine göre de, mahkemelerin makul bir süre içinde karar vermeleri öngörülmüştür. Bu, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 30. maddesinde de, hakimin yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, yargılamanın hakkaniyete uygun olarak adil bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Hakkaniyet, taraflar arasındaki tam bir eşitliğin bulunmasını ve bu eşitliğin tüm yargılama boyunca devam etmesini gerektirir. Bu eşitlik yargılamada "silahların eşitliği" olarak ifade edilmektedir. Silahların eşitliği hukuk devleti ve genel eşitlik ilkesinin bir sonucudur. Silahların eşitliği, "hakim önünde eşitlik" ilkesi olarak, kanuni hakim ve hukuki dinlenilme hakkı yanında klasik bir usuli temel hak olarak kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 02.12.2004, 2001/216, 2004/120 (RG, 21.10.2005, S.25973) sayılı kararında da "silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının yargılama sırasında usul hükümleri yönünden eşit konumda bulunmasını, taraflardan birine dezavantaj sağlayacak kurallara yer vermeme esasını öngördüğü, diğer bir deyişle davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığını gerekli kıldığı" görüşü benimsenmek suretiyle yargılamada hakim olan temel ilkelere açıklık getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; aynı tescil davası nedeniyle malik hanesi açık bırakılan taşınmazlar yönünden, davanın parsel bazında tefrik edilerek ayrı ayrı yürütülmesi, maddi külfet dışında, yargılamanın sağlıklı yürütülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi imkanını da ortadan kaldırmakta, yüzlerce dosyaya dönüştürülmüş ihtilafın yargılama giderleri ve temyiz giderlerini de karşılanamaz hale getirmektedir. Öte yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 27. maddesi hükmüne göre, Kadastro tespitinden önce açılan davaya konu olan taşınmazlar hakkındaki davanın kadastro mahkemesinde birlikte görülmesi zorunludur. İhtilafın aynı nedenle açılan tescil davasından, bir başka ifade ile aynı sebepten kaynaklandığı göz önüne alındığında, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince bu hususun göz ardı edildiği ve bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu kuşkusuzdur. Maddi hataya dayalı bozma ilamı kazanılmış hak oluşturmaz.
Hal böyle olunca; Mahkemece, aynı tescil davasının kapsamında kalan davalardan biri hakkında verilecek hükmün diğerlerini de etkileyeceği dikkate alınmak suretiyle tefrik edilen tüm dava dosyalarının birleştirilip, 3402 sayılı Kanun"un 30. maddesi göz önüne alınarak mahkemece taşınmazların gerçek hak sahipleri belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, davaların ayrı ayrı sürdürülüp sonuçlandırılması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.