(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2017/9437 E. , 2020/1936 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde; ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 812 parsel sayılı 52.350 m² yüzölçümlü taşınmazı müvekkillerinin 1/2"şer pay ile 18/06/2007 tarihinde satın alarak malik olduklarını, 2011 yılında yapılan yenileme çalışmaları sonucunda taşınmazın 211 ada, 1 parsel numarasıyla ve yüzölçümünün ise 40.239,84 m² olarak tapuya tescil edildiğini, bu durumda yüzölçümünün 12.110,16 m² azaldığını beyan ederek; yapılan yenileme sonucu oluşan hatanın düzeltilerek tapuya tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması durumunda taşınmazın eksilen yüzölçümünün dava tarihindeki değerinin tespiti ile dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili 11/12/2014 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesiyle, tazminat istemini 333.029,40-TL. olarak ıslah etmiştir.
Mahkemece bozma ilamı öncesinde verilen; 27/01/2015 tarih, 2013/147 E.- 2015/31 K. sayılı kararda; davalı ... yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Hazine yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile, 318.497,21-TL. tazminatın dava tarihi olan 27/03/2013 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden alınıp davacılara eşit hisseyle ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Temyiz edilen karar; Dairemizin 26.01.2016 gün, 2015/9986 E. - 2016/1002 K. sayılı bozma ilamıyla; "... köyünde 1950 yılında yapılan tapulamada 812 parsel sayılı taşınmazın 52.350 m². yüzölçümüyle tespit edilerek çapa bağlandığı ve tespitin kesinleşerek tapu kaydının oluştuğu, davacıların 18/06/2007 tarihinde ½ payla taşınmazı satın aldıkları, 2011 yılında 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında taşınmazın pafta ve tekometrik değerinin tam olarak uyuştuğu ancak tapulama tespiti sırasında yüzölçümünün yanlış hesaplandığı, 211 ada 1 parsel numarası verildiği ve yüzölçümünün 40.239,84 m². olarak düzeltildiği, hükme dayanak 21/04/2014 tarihli teknik bilirkişi raporunda da tapulama sırasındaki belgelerde herhangi bir hatanın bulunmadığı, yüzölçümdeki azalmanın tapulama tespiti sırasındaki hesap hatasından kaynaklandığının belirtildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4- 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4- 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, bu
bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; 1950 yılında yapılan tapulama çalışmalarında 52.350 m². olarak tespit ve tescile tâbi tutulan taşınmazın yüzölçümünün, sonradan 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosunda azalması nedeniyle oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı ve TMK"nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği muhakkak olup, davanın kabulünde isabetsizlik bulunmadığı, Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zararın gerçek zarar olup, buradaki gerçek zararın; tapunun yüzölçümünün azalması nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalma olduğu; tazminat miktarının, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise, aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olması gerektiği (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı), zarara uğrayan kişinin gerçek zararının ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirleneceği, bu tarihin ise zararın meydana geldiği yani taşınmazın davacılar tarafından satın alındığı tarih olup, değerlendirme tarihi olarak dava tarihinin esas alınmasının doğru olmadığı, ne var ki, hükme dayanak alınan denetime elverişli 06/11/2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın satın alındığı 2007 yılı itibariyle de değerinin belirlendiği, belirlenen 156.099,96-TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara eşit hisse ile verilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usûl ve kanuna aykırı olduğu" gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyan mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davalı ... yönünden verilen karar temyiz edilmeyip kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davalı Hazine yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile; 156.099,96-TL"nin dava tarihi olan 27/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazine"den alınarak davacılara eşit hisse ile verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava; 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 17/06/2020
günü oy birliğiyle karar verildi.