Abaküs Yazılım
4. Daire
Esas No: 2021/2465
Karar No: 2021/3694
Karar Tarihi: 30.06.2021

Danıştay 4. Daire 2021/2465 Esas 2021/3694 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2021/2465
Karar No : 2021/3694

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, hakkında düzenlenen vergi inceleme raporları uyarınca vergi ziyaı cezalı olarak re'sen tarh edilen 2016 yılı gelir vergisi, 2016/7-9 ve 10-12 dönemleri geçici vergiler ile kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı adına 12/07/2016 tarihinde tesis edilen mükellefiyet kaydının 30/06/2017 tarihli işi bırakma dilekçesine istinaden terkin edildiği, dava konusu ihbarnamelerin davacının elektronik tebligat adresine 10/04/2019 tarihinde gönderildiği ve 15/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, Mahkemelerince yapılan ara karar sonrası, davacının 14/07/2016 tarihinde elektronik tebligat aktivasyon kaydının yapıldığı, aktivasyon kaydı yapılırken cep telefonu numarasının bildirildiği, gönderilen tebligatlarla ilgili bu telefon numarasına bilgilendirme mesajı gönderildiği, tebliğ evrakları ile mesaj gönderisine ilişkin belgelerin dosyaya sunulduğu, davacının ihbarnamelere konu vergi borçlarını e-devlet sistemi üzerinden öğrenmesi üzerine davalı idareye 19/09/2019 tarihinde başvuruda bulunduğu ve 20/09/2019 tarihini öğrenme tarihi kabul ederek 17/10/2019 tarihinde ihbarnamelere konu cezalı tarhiyatların kaldırılması için iş bu davayı açtığı dikkate alındığında, davacı tarafından mükellefiyet kaydı silindikten sonra e-tebligat adresine bakmasının beklenemeyeceği, e-tebligata ilişkin herhangi bir "SMS" bildirimi yapılmadığı, dolayısıyla elektronik yolla yapılan tebligatlardan habersiz olduğu ve tebligatların usulsüz olduğu ileri sürülmekte ise de, mevzuat hükümleri uyarınca, gerçek kişilerin ölümü veya gaipliğine karar verildiğinin idare tarafından tespit edildiği durumlar ile mirasçılarının bağlı olunan vergi dairesine başvurması hali haricinde elektronik tebligat sisteminden çıkışlarının mümkün olmadığı anlaşıldığından, davacının söz konusu iddiasına itibar edilmediği ve dava konusu ihbarnamelerin, davacının elektronik tebligat adresine 10/04/2019 tarihinde gönderildiği, 213 sayılı VUK'nun 107/A maddesinin 2. fıkrası uyarınca söz konusu tebligatın davacının elektronik adresine ulaştığı tarihi takip eden beşinci günün sonu olan 15/04/2019 tarihinde tebliğ edilmiş sayıldığı, anılan ihbarnamelere karşı dava açma süresi geçirildikten sonra 17/10/2019 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan uyuşmazlığın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlıkta, davacının 14/07/2016 tarihinde elektronik tebligat aktivasyon kaydı yaptırdığı, mükellefiyet kaydının 30/06/2017 tarihli işi bırakma dilekçesine istinaden terkin edildiği, 12/10/2017 tarihli defter/belge ibraz yazısı 27/10/2017 tarihinde e-tebligat yöntemi ile tebliğ edilirken, 23/07/2018 tarihli defter/belge ibraz yazısının 02/08/2018 tarihinde davacının adresinde bizzat kendisine tebliğ edildiği ve davacıya yapılan tebligat işlemlerinde yeknesaklığın sağlanmadığı da dikkate alındığında, dava konusu ihbarnamelerin mükellefiyeti sona eren davacının elektronik tebligat adresi yanında, davalı idarenin bilgisi dahilinde olan bilinen adreslerine de tebliğinin denenmesinin hukuk devleti ilkesi gereği olduğu sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın esası incelenmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yönünde verilen Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf istemini reddeden Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada ise devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anılan fıkraya ilişkin kanun maddesinin gerekçesinde düzenlemenin, bireylerin, yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen anayasal düzenlemeler karşısında, Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis ettiği her türlü işlemlerinde bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin anayasal zorunluluk haline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasanın bağlayıcılığı göz önünde bulundurulduğunda bu zorunluluğa, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu bağlamda, Devletin bir kurumu olan vergi idaresinin de tesis ettiği idari işlemlerde, işleme karşı başvurulacak kanun yolunu, idari mercii ve başvuru süresini göstermesi gerekmekte olup bu gereklilik, ilgili makamların takdirinde olmayıp en üst hukuki norm olan Anayasa'nın bağlayıcılığının zorunlu bir sonucudur.
Diğer taraftan, uygulama kanunlarında bu zorunluluğu öngören bir düzenleme bulunmayan durumlarda, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanabilirliği sorunu yönünden de değerlendirme yapılması gereklidir. Bilindiği üzere Anayasa kuralları, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 08/12/2004 tarihinde verdiği E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Tüm bu hususların değerlendirilmesinden, Devletin işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari veya yargı mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmesinin zorunlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi bir durumun varlığı Anayasa'nın temel hak ve hürriyetlerin korunmasını düzenleyen 40. maddesine açıkça aykırılık teşkil edecektir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı adına yapılan elektronik tebligata ilişkin sadece gönderme tarihi, tebliğ tarihi, okunma tarihi bilgilerinin yer aldığı ekran görüntülerinin ve SMS bildirimine ilişkin evrakların dosyaya sunulduğu, ancak dava konusu ihbarnamelere ilişkin ekran görüntülerinin dosyaya sunulmadığı, dolayısıyla ihbarnamelere karşı başvurulabilecek idari ve yargısal yollar ile sürelerinin belirtilip belirtilmediği anlaşılamamaktadır.
Bu itibarla; Anayasa'nın 40. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak başvurulacak mercii ve başvuru süresinin gösterildiğine ilişkin belgelerin davalı idareden istenilmesi ile Vergi Dava Dairesince yapılacak incelemede belirtilen hususlar e-tebligatta belirtilmemiş ise, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden Anayasa'nın 40. maddesi dikkate alınmaksızın davanın süre aşımından reddi yolunda verilen mahkeme kararının kaldırılması istemiyle yapılan istinaf talebinin reddinde hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 30/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi