22. Hukuk Dairesi 2015/31370 E. , 2015/34462 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davayı görev yönünden reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıya ait işyerinde 2003-2011 yılları arasında çalıştığını ve iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek kıdem, ihbar tazminatı ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının terzilik yaptığını, kendisi, oğlu ve davacı olmak üzere üç kişi çalıştıklarını, geçimini bu dükkandan sağladığını, İş Kanunu hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın öncelikle görev yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı vekilinin duruşmadaki beyanı ve tanık anlatımlarına göre, işyerinde üçten fazla kişinin çalışmaması sebebi ile İş Kanunu hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı belirtilerek Asliye Hukuk Mahkemesi"ne görevsizlik kararı verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanun"un uygulanacağı belirtilmiştir.
4857 sayılı Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu"nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
507 sayılı Kanun"un 2. maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkân veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu"nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Kanuna yaptıkları atıfların 5362 sayılı Kanuna yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Kanun"un 4. maddesinde 507 sayılı Kanuna yapılan atıf, 5362 sayılı Kanuna yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni kanuni düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni Kanun"un 3. maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Kanunda yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni kanunda yer verilmemiştir. Yeni kanunun değinilen hükmü karşısında, 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanunu"nun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
5362 sayılı Kanundaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Kanun döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir.
5362 sayılı Kanun"un 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Kanun"un 4. maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanunu"nun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Kanuna tabi olacaktır.
Somut olayda davacı, davalıya ait terzi dükkanında işçi olarak çalıştığını ve iş sözleşmesinin davalı tarafından haklı sebep olmadan feshedildiğini belirterek birkısım işçilik alacaklarının tahsili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece, tanık anlatımları ve özellikle davacı vekilinin duruşmadaki beyanına göre, işyerinde üçten fazla kişi çalışmadığı, bu sebeple davalının esnaf kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi"ne görevsizlik kararı verilmiştir. Ancak davalı vekili, cevap dilekçesinde davalıya ait terzi dükkanında davalı, oğlu ve davacı olmak üzere üç kişinin çalıştığını belirtmiştir. ... davacı ile birlikte davalı işyerinde terzi olarak çalıştıklarını ve kendisinin hala çalışmaya devam ettiğini, son dönemlerde iki kişi çalışmakla birlikte daha önce altı kişi çalıştıklarını belirtmiştir. ... ise, 2004 yılında davalıya ait terzi dükkanında çalışmaya başladığını, davacı ile birlikte terzi olarak çalıştıklarını, davacıdan önce işten ayrıldığını belirtmiştir. Hal böyle olunca, davalıya ait terzi dükkanında, davacı, davalı ve davalının oğlu ile birlikte, beyanları açıklanan tanıkların da çalıştığı ve çalışan kişi sayısının, davacının çalıştığı dönemde üçten fazla olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca .... Vergi Dairesi Başkanlığınca davalının gerçek usulde vergilendirildiği bildirilmiştir. Bu durumda, davalı işyerinin esnaf tanımlamasına uygun bir işyeri olduğundan söz edilemez. Taraflar arasındaki ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.12.2015 günü oybirliği ile karar verildi.