1. Hukuk Dairesi 2020/1018 E. , 2020/2907 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 15. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğinden verilen 12.04.2016 gün ve 2014/235 Esas 2016/192 Karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 16.12.2019 gün ve 13850-6562 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, kök mirasbırakanları ... ve ...’in 51348 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 1/2’şer oranda malik olduklarını, ..."in 1981 yılında ölümü üzerine mirasçı olarak eşi ... ile oğulları ..., ... ..., ... ve ...’ın kaldığını, mirasbırakanları ... ..., ... ve ...’nin kök mirasbırakan ...’den intikal edecek taşınmazların resmi işlemlerini yürütmek üzere davalı ...’ı vekil tayin ettiklerini, ayrıca ..."in oğlu ...’dan olan torunu ...’yi kendi adına olan tüm taşınmazların satış yetkisini içerir vekaletname ile vekil tayin ettiği, davalıların vekalet görevini kötüye kullanarak mirasbırakanlarından intikal edecek miras paylarını kendileri veya yakınları adlarına tescil ettirdiğini, vekil sıfatı ile hareket eden baba - oğul ... ve ..."nin diğer davalı ... ile işbirliği içerisinde adlarına tescili gerçekleştirdiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmaması halinde tazminata hükmedilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını, terekeyi temsil eden tüm mirasçıların birlikte dava açması gerektiğini, davalı şirketin iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, 1997 yılında satın alınan taşınmazın o tarihten bu yana aralıksız olarak kullanıldığını, vekil edenlere taşınmaz bedellerinin ödendiğini, davacıların mirasbırakanlarının taşınmazlarla ilgili herhangi bir itirazda bulunmadıklarını belirterek davanın öncelikle usulden, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı ve şirket ortaklarının davalılar olmasından dolayı iyi niyetli 3. kişi sayılamayacağı gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 51348 ada 2 parselin geldisini oluşturan 3430 ada 8 parselin 1/2’şer payla Satılmış ve ... adına kayıtlı olduğu, ...’in 1981 yılında öldüğü, geriye mirasçı olarak davacıların mirasbırakanları olan çocukları ... ... ve ... ile ..., ... ve eşi ...’nin kaldığı, ... ... ve ...’in ... 19. Noterliğinin 24.03.1989 tarihli ve 12582 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile, ... ve ...’ın da ... 19. Noterliğinin 28.03.1989 tarihli ve 12753 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile ...’den intikal eden 8 parsel sayılı taşınmazdaki payları için (intikal, taksim, ifraz, satış vs yetkileri içerir şekilde) ...’ı vekil tayin ettikleri, ...’nin ayrıca ... 19. Noterliğinin 25.12.1989 tarih ve 52478 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile (... ilindeki taşınmazları için geniş yetki verir şekilde) ...’ın oğlu ...’i vekil tayin ettiği, ...’den kalan ½ payın 11.01.1990’da intikallerinin yapıldığı, aynı gün vekil ...’ın ... ... ve ...’in miras paylarını, ...’ın da kendi payını bizzat ...’ye; ...’ın kendi payını bizzat, ...’nin payını da vekaleten ...’ye; vekil ...’nin de ...’nin ½ payını vekaleten ...’a temlik ettiği, 3430 ada 8 parsel sayılı taşınmazın imar, ifraz ve tevhit işlemleri sonucu çok sayıda yeni parsellerin oluştuğu, oluşan bu parsellerden 37648 ada 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların 51348 ada 2 parsel sayılı taşınmazı oluşturduğu ve taşınmazın da dava açıldığı tarihte davalı ... Petrol İnş. ve Tic. Ltd. Şti adına kayıtlı olduğu, ...’in 03.02.1996, ... ...’nin de 26.03.2013 tarihinde öldüğü, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1058 esas ve 2014/1492 karar sayılı ilamı ile terekelerine ...’in eldeki dava ile sınırlı olmak kaydıyla temsilci tayin edildiği, mirasbırakan ...’nin de 13.02.1990 tarihinde öldüğü, onun terekesine temsilci tayin edilmediği anlaşılmaktadır.
İddianın ileri sürülüş biçiminden ve dosya içeriğinden, davacıların vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak miras payları oranında tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı takdirde tazminata hükmedilmesini istedikleri görülmektedir.
Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hata, hile, gabin vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların davada muvafakatlerinin sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (Türk Medeni Kanununun 640. maddesi gereğince) tartışmasızdır.
Somut olayda, davacılar tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı olarak 3. kişiye karşı pay oranında açılan davanın dinlenme olanağının bulunduğu söylenemez.
Öte yandan, tereke adına dava açılmadığına göre terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesi de pay oranında açılan davanın dinlenmesini olanaklı hale getirmez.
Hal böyle olunca, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanununun 702/4 maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak pay oranında açılan davanın dinlenme olanağının bulunmadığı gözetilerek pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken; mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar ve bu kararın temyizi üzerine HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri uyarınca davacıların iddilarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi şeklinde belirtilen bozma gerekçesi yerinde değildir.
Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine, yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davacıların karar düzeltme isteğinin değinilen yön itibariyle (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 16.12.2019 gün, 2016/13850 esas ve 2019/6562 karar sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkemenin 12.04.2016 tarih 2014/235 Esas ve 2016/192 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ve değinilen gerekçeyle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 22/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.